ev demeye bin şahit ister evlerde,
sokağa
çıkmaktan korkutulmuş,
özellikleri
tarif edilebilen
koyu
esmer yüzlü insanlar
özgürsüzlüklerinin
ağıtıyla
türküler
çığırırlardı hiç susmadan.
özgürlük
türküsü derlerdi bu acayip seslere.
alınyazılarını,
özgürlük
türkülerinin değiştirebileceğini sanırlardı.
aynı
evler sıralanmış upuzun sokaklarda,
yüreklerinde
korku çöreklenmiş,
kara
ve çini gibi parlak gözlü çocuklar,
çocukluk
açgözlülükleriyle,
elma
taşlar gibi taşlarlardı silahları.
—çocuklar
taş atarlar,silahlara yetmez güçleri!...
patlardı
silahlar ;
pırılpırıl
tutkular dolu,
baş
döndürücü,
boş
ama vazgeçilmez umutlarla dolu
hayalleri,
hepsi,
her
şeyleri,
silahların
her patlayışında,
çocukluklarının
balonlarıyla birlikte,
balonlar
gibi sönerdi.
kan
kırmızısı karanfiller açardı göğüslerinde,
kucaklarında
kedileriyle
küçük
melekler yükselirdi gökyüzüne
özgürlük
mücadelesi derlerdi
bu
mahzen soğuğu ölümlere.
alınyazılarını,
bu
acayip ölümlerin
değiştirebileceğini
sanırlardı...