Gözlerine
takılıyor yıldızlar,
Bakışlarından
kayıyor iğreti takılanlar…
Ardından
şiirler yolluyorum.
Şiir
denilebilir mi bu anlamsız mısralara bilemiyorum ya…
Ne
istiyorsan iste benden, yapayım.
Razıyım
her şartına.
Ama
unutma ki;
Onların
gerçekleşmesi,
Senin
bana kal, deyişinle başlayacak…
Gözlerinin
içi,
Cehennemi
andırıyor,
Galya
kuyuları gibi derin düşlerin…
Dünyanın
bütün sırlarını barındıran eski bir ansiklopedi gibisin.
Bazen
düşünüyorum da,
Bu
kadar çok sırrı barındırmasaydın
Daha
kolay mı kavuşurdum sana?
Seni
unutamayışımın nedeni,gözlerin…
Kuşatmış
gözlerin dağları, içinde kayboldum…
Her
ağaç kütüğü, koyu yeşil bir zebani,
Her
dal koyu yeşil bir yılan,
Her
biri, evvelce hiç işitmediğim yeşil bir çığlık…
-
bu cırcır böcekleri de ne kadar korkunç sesler çıkartıyormuş...
Sensizliğim
seni çağırmakta bak, o da pes etti işte.
Üşütme
yüreğinde.
Kendi
sonunu simgeleyen çarmıhı
Omuzlarında
taşıyan isa peygamber gibi,
Geliyorum
sonuma.
Ardımdan
kal diyecek bir ses umarak…
Hadi
kaldır başını.
Bak
bana.
Beni
gitmekten ala koyacak kadar, kal de…
Sadece
ölümden korktuğum için istiyorum bunu.
Ölümün
elinden çekip almanı umuyorum.
Sana
olan duygularım çok değişti hasret çektikçe.
Ölümün
karşısındaki aczimi görmeni istemiyorum.
Biliyorum
acizdir her insan, allah karşısında.