boşuna heyecanlandım
karanlıkta görüş alanı dar olur
dönüp dururken iki yıldız çarpışmış
köpekler ulumaya başlamış
kulaklarım çınlamış, adımı anmış biri...
uzun zamandır unutulmuşlar barınağındayım
yıldızlarda seyahata çıkacaktım ihtiyarlığımla
bu son yolculuğum olacaktı elbette
bütün paramı marangoza yatırmıştım
seyahatıma dair teferruatları hazırlatmıştım
boş telaşe bunlar, yat uyu gece gece...
düşsem dizim kanar çocukluğumda,
ağlarsa bir tek anam ağlar
tabii ki, ağlamak yetmez yaramı da sarar
yara izlerindendir ihtiyar çirkinliğim
yalnızlığın bekçisidir azrail....
yıkılsın duvarlar, kulağıma ses dolsun
karanlığın görüş mesafesinde tek derdim,
çıkıp oğluma gideyim
kapılarda karşılasınlar, torunlarım kucaklarda
kırmızı gül yaprakları serili ardımda
dilimde andersondan masallar
yıkılan duvarlar yeniden örülmekte
annenin yemeklerini özledim
çok şey mi istedim?
o günler hava açık, güneşli,
sırtımda taşıyorum evimin her bireyini
o sevdiğim çocuk sensin,
ellerimde baba şefkati
tanrı dokunur gibi saçlarına
hatırlıyorum o kırık dişli tarağı
tabii ki, kabul etmeli ki, bencillik çürütür sevgiyi
bir çığlığın harfleriyle yazılır:
'yollamayın beni!'