O gidinceye kadar her şey öylesine berrak ki,
ne olmuşsa, o gittiğinde olmuş,
evet, evet, evet…
Ondan sonrası bir kargaşa, savaş…
Yitirilen umutların yerinde türeyen
umutsuzluklar…
Yaşamak neydi debelenmelerin ölümcüllüğünde?
Hayatı, adil olması için ikna etmek zordu.
Yargıçların ve savcıların adil olmadığı
günlerdi,
kanunları, yönetmelikleri, kararları,
dergileri, gazeteleri, bütün yayınları,
panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları,
zindanları, tutukevleri, işkence evleri,
borsaları ve şirketleri ve iktidarları,
karşıydı hepsi ulusa, ulusalcılığa.
Bunların hiçbiri engelleyemedi
ulusalcıların tek yürekte atışını,ı
ilk toplantıda kurtuluşa dair birliktelik
oluşturuldu,
durduramamışlardı Türkün şahlanışını…