Online Üye
Online Ziyaretçi
Aşk ve savaş, değirmenler ve Donkişotluk.
Söyle, bu kadar hayalperest olur muyum?
İşte sana gerçek hikaye: Don Kişot ve değirmenler.
Boş ver, es geç, zaten konumuz bu değil.
Ne dersin?
Yazmışım "Aşk, Savaş ve Barış" adlı bir roman.
Aşk, savaş ve barış güzelmiş.
Sanki tek derdim bu, aklım yanmış.
Hepimizin içinde yok mu bir Donkişotluk?
Sanki bu Nietzsche boşuna kafayı yememiş.
Ah ah, zalim düşünce.
Keşke o da gitseydi Sigmund Freud'un seansına.
Einstein Reis, sen ne dersin bu işe?
Tüh be, teorilerin yok mu bu konularda?
Einstein Reis, söylemedi deme.
Senin bu öğrencin Hawking var ya, tam bir asalak...
Yazık, yazık, olamadınız topunuz bir von Goethe.
Şu bizim zavallı Kafka var ya, o en hayalperestleri.
Adam kanatlanıp uçmuş, aklı olmuş Mount Everest.
Ha bak, iyi ki onu da hatırlattın, unutmuştum.
He he, haklısın, Darwin tam bir üstad.
Adam aklını yemiş peynir ekmekle.
Evrim de evrim.
Doğal seleksiyon.
Mutasyon falan filan diye tutturmuş, yazmış bir masal kitabı.
O da baya tutmuş...
Yahu kardeşim, he he, biz de kahvaltıda peynir ekmek yedik.
Bana ne yahu, senin ortak atan ister maymun olsun ister tavuk.
Biz insan olmayı seçmişiz, yetmez mi?
Sonuçta her şeyi yüce Allah yaratmış.
İster evrimle/zamanla yaratmış, ister "ol" demiş, olmuş.
Sana soran oldu mu? Sana ne bundan be Darwin?
Ya şu Hawking hıyarına ne demeli, ulan Allah vermiş zaten cezanı.
Daha ne konuşuyorsun be adam, dır dır vır vır, beyin yıkıyorsun?
He he, koçum, Hawking uzaylılar laboratuvar ortamında üretmiş bizi.
Sonra bir meteora yüklemişler, salmışlar yokuş aşağı dünyaya.
Bizim uzaylı türkücü kadar akıllı adam olamadın be Hawking usta...
Şu bizim memlekete de var bu türden birkaç bilge hıyar.
Tutturmuşlar devrim de devrim, halbuki doğalgazla çalışır bunlar.
Verdin mi gazı, yıkarlar ortalığı, sayelerinde doğalgaza da zam geldi.
Keşke taksaydık bunlara, LPG daha masrafsız olurlardı.
Gerçekten dertleri olsaydı ağaç ve doğa, inanın en ön safta ben olurdum.
Adamlar oturuyor rezidanslarda, beş bin konutluk beton sitelerde.
Duvarlar ardına örülü evleri, tabi tabi, illaki olmalı havuzlu, yerden ısıtmalı.
Oh, ne güzel, teras katındaki Fin saunası da cabası...
Be ahmak, sormazlar mı sana o yakıt nereden geliyor?
Sormazlar mı o Fin hamamının tahtaları hangi ağaçlardan?
Vay be, ne güzel hayat, yatırım yapar altın madenlerine.
Sonra elinde bir pankart yırtar, bir yerlerini "siyanüre karşıyım" diye.
Kapı önünde iki araba, biri Jeep, diğeri Porsche, be insafsız, bunlar su ile mi çalışıyor?
Kazanırlar bir yılda bizim tüm mahallenin bir ömürde kazandığını.
Sonra yakınırlar, doğa yok ediliyor, ağaçlar kesiliyor.
Be kardeşim, ahmak.
O kasalarda, depolardaki kağıt paralar kaç ağaç eder? Senin hesabın iyidir, bir hesapla...
Gelelim hayvan sevgilerine, sözde çok değer verilir tüm canlılara.
Halbuki bir sokak köpeği görseler, yüz metre öteden giderler, hastalık bulaşır korkusuyla.
Hadi hayvanları geçtik, ya sokaklarda fakir evsiz bir gariban yaklaşsa?
"Ay, ne pis şey, bunlar kokuyor" diye arabalarını üstüne sürerler.
Dilenci kapılarını çalsa, "Hadi Allah versin" derler, üstüne de tekmeleyip kovarlar...
İşte böyle, seçilmiş zengin akil insanlar topluluğu, bunlar sözde hümanist, insan ve hayvan sever.
Aslında özde faşist, kapitalist, sömürgeci, emperyalist düzenin uşakları...
Neden aklıma düşüyor akşam akşam bu düşünceler?
Bilmiyorum, belki değirmenlere karşı savaşan bir Don Kişot'um.
Hawking gibi uzaylı olma ihtimali de yok.
Ya da fazla düşünüyorum?
Neyse, çay da demledim...