Ezber bozan aşkların
isyanı var içimde:
İçselleştirdiğim öfkesi
evrenin
Yetmedi soyutlandığım
hiçlik mertebesinde
Bir kula değil sitemim
Bilakis yüz görümü bir
mutluluk ısmarlamıştım
Hem de görünmezliğimin
şeceresini tutarken Tanrı
En yorgun tayfasıydım mabedimden
ayrı düştüğüm
Yine de aradığım
güzergâhım.
Bir sunum belki de bir
lehçe;
Görgüsüz bir aşk,
Boyundan büyük kim ise
Düşerken gönül peşine
Hangi martaval gölgeye
okusam ki lanet?
Tetikleyen mahremi,
Bilinmedik bir bilmece
İçimdeki saklı şifre
Ve mecalim yettiğince
sevmeye ant ettiğim:
En kuralsız rota olsa
da
Sevmelerin sükûtunda
ölmeyi dilediğim,
Olmazın oluru bir ruh
kadar da
Kıymete binmişsem hele
ki
Evrenin gözünde.
Kurallar ansız bir
ritüel,
Sonlar yok mu ah o
sonlar:
Hele ki başı kayıp bir hikâyeden
çıkıp da yola,
Derken demlenip tekil
bir hecede,
Bilinmedik bir lehçenin
boyunduruğunda
Onanmaz bir yaranın da
lehimi adeta
Benliğin terk ettiği
tüm hikâye.
Kondurmadığımdansa
koyamadığım yere göğe,
Söz verip de her
döndüğümde
Yine de eklem yerleri
acıyor hayallerimin,
Varsın kurak bir düş ol
sen de
Yeter ki her gözümü
kapadığımda
İfratını bildiğim
rüyalarımda
Hiçbir yere kaybolma.
Düş perimden çaldım ne
de olsa seni
Adını bilmediğim onca
külfetin
Solumdaki izdüşümü
Ve tek mahremimsin sen:
Gözlerden ırak bir gönülde
ölmeyi dilediğim;
Eremediğim mertebede
bir hazan kadar
Yaralı olsam da,
Yüreğin yankısı en
derinde.