1- İSKENDER-İ ZÜLKARNEYN: 

Kur’an-ı Kerimde Kehf Suresinde adı geçen ancak peygamber mi veli bir kişi mi olduğu hakkında kesin bir şey söylenemeyen bir zattır. 

Kehf Suresinin 83. Ayeti ‘’ (Resûlüm!) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.’’ Diye başlar ve 98. Ayetin sonuna kadar Zülkarneyn ve onun mücadelesinden bahseder.( Bu surede Zülkarneyn ismi üç kez geçmektedir.) ( merak eden okuyabilir.) 

Zülkarneyn’e daha sonraları ‘’ İskender-i Zülkarneyn’’ Denir. Neden böyle denir bilmiyorum ancak bazı Müslüman din adamları Zülkarneyn’in Makedonya kralı Büyük İskender olduğunu da iddia ederler. 

Tarihi açıdan Kur’anda bahsedilen Zülkarneyn’in Büyük İskender olması mümkün müdür değil midir?

Bana göre Büyük İskender’in eşcinsel olduğu üzerine oldukça fazla söylenti olduğuna göre en azından hakkında böyle bir iddia olan kişinin adının Kur’anda övgü ile bahsedilen bir kişi olarak geçmesi mümkün değildir diye düşünüyorum. Ayrıca Zülkarneyn tek Allah’a inanırken Büyük İskender’de Allah inancı yoktur. 

Diğer taraftan Kur’anda her ne kadar Zülkarneyn’in hangi tarihte zuhur ettiği belirtilmese de Hz. İbrahim zamanında yaşadığı, Hz. İbrahimin teyzesinin oğlu Hızır Peygamber’in ordusunda kumandan olarak görev yaptığı rivayetleri vardır.( Kur’anın dışında tabii ki bu rivayetler.) Dolayısıyla Zülkarneyn’in Büyük İskender olması mümkün değildir.

Bir diğer husus da Zülkarneyn’in Türklerin atası Oğuz Kağan olduğu iddiasıdır. Ayrıca Zülkarneyn’in İran hükümdarı Nuşirevan olduğu yolunda da iddialar vardır. 

2- BÜYÜK İSKENDER:

Makedonya Kralı II. Filip’in oğludur. Hz İsa’dan 356 sene önce Makedonya’nın Pella denilen bir yerinde dünyaya gelmiş, yine Hz. İsa’dan 323 sene önce Babil’de ölmüştür.. Yani bu fani alemde sadece 33 yıl yaşamıştır. Lakin dünyanın gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklarından birini kurmuştur. Bizler ‘’İskender’’ Desek de Avrupada Aleksandr olarak bilinir.

Onun bu 33 yıllık kısa ömründe sahip olduğu topraklar kabaca Yunanistan’dan başlar ve Çin’e kadar uzanır. ( Resim 3 )

Dünyanın en büyük hükümdarlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın bile kıskandığı tek kişidir. Kanuni Fransa Kralı Fransua’ya yazdığı mektupta sahip olduğu toprakların Büyük İskender’in sahip olduğu topraklara eş değer, hatta ondan daha fazla olduğunu belirtmektedir. 

‘’Tarihe mal olmuş büyük hükümdarlar’’ Dendiğinde ilk akla gelenlerden biri olan Büyük İskender’in bu muhteşem karizması ise bir Anadolulu tarafından çizilmiştir.

Bir Anadolulu ( Sinop’lu) olan Dijojen kendisine ‘’ Dile benden ne dilersen’’ Diyen İskender’e ‘’ Başımda gölge etme başka ihsan istemem’’ Diyerek bu muhteşem karizmayı yerle yeksan etmiştir. 

3- İSKENDER BEY.

II. Murat zamanında yaşamış olan bir Arnavut asilzadesinin oğludur. Bizans ve Latin kaynaklarında adı Georgius Castriotus Scanderbegh olarak geçer. II. Murat zamanında babasının bir daha Osmanlı’ya kafa tutmaması için çocukken rehin alınır ve sarayda II. Murat’ın hizmetinde içoğlanı olarak görevlendirilir.

Zamanla Müslüman olur ve İskender adı verilir kendisine. Daha sonra zekası ile sancakbeyliğine kadar yükselir. Ancak İskender’in gözü Osmanlı sancakbeyliğinde değil, Arnavutluk topraklarının krallığındadır.

Uzatmayalım efendim. ‘’ Ben Müslüman da değilim, Türk de’’ Diyerek isyan eder. II. Murat’ın neredeyse tüm padişahlık yılları İskender Bey ile savaşmakla geçse de İskender kök söktürür Osmanlı’ya. Her seferinde Osmanlı ordularını perişan eder.

II. Murat’ın ölümünden sonra da Fatih Sultan Mehmet’e kök söktürmeye başlar. Fatih, kumandanlarının yaptığı seferler dışında bizzat kendisi de iki defa İskender’in üzerine yürür ama bir başarı sağlayamaz. Kısacası Arnavut’un inadı Fatih’e ‘’ İlallah’’ Dedirtmiştir. Nice nice ülkeleri topraklarına katan, nice nice hükümdarlara boyun eğdirten Fatih, İskender’in hakkından gelemez bir türlü. 

Nasıl ki Diyojen, Büyük İskender’in karizmasını çizmişse, İskender Bey de İstanbul fatihi II. Mehmet’in karizmasını çizmiştir. 

İskender bey 1468 de sıtmadan ölünce Fatih derin bir oh çeker ve ancak ondan sonra Arnavutluk tamamen Osmanlı hakimiyetine girer. İskender Bey tam 26 sene Osmanlı devletine kök söktüren Arnavutların milli kahramanıdır. 

4- İSKENDER PAŞA: 

Osmanlı tarihinde tanınmış üç tane İskender Paşa var: Birincisi Fatih ve II. Bayezıt zamanlarında Rumeli Beylerbeyi olan İskender Paşa ( İskender Bey diye bahsettiğim kişi değil ) İkincisi Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan ile evlenen İskender Paşa, Üçüncüsü ise 1814-1861 yılları arasında yaşamış olan Polonya asıllı Mehmet İskender Paşa...

Bu gün Fatih ilçemizin sınırları içindeki İskender Paşa camiini yaptıran II. Bayezıd zamanında yaşamış olan İskender Paşadır. Bu cami İskender Paşa Cemaati olarak bilinen ve önderleri Şeyh Muhammed Zahid Kotku olan cemaatin merkezidir. Caminin bulunduğu cadde daha önceleri ‘’Sarıgüzel Caddesi’’ Olarak anılmakta iken daha sonra ‘’Mehmed Zahit Kotku Caddesi’’ olarak değiştirilmiştir.

5- MEHDİ, (!) RESUL,(!) VE HATTA MİHR ( GÜNEŞ) (!) İSKENDER EVRENOSOĞLU. 

Kendisini Mehdi Resul olarak ortaya atan bir meczuptur. 

1933 yılında İznik’te dünyaya gelen İskender Evrenesoğlu İstanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulunda okumuş ve Banka ve Muhasebe bölümünden mezun olmuştur. Kamu İktisadi Teşekkülleri, Türkiye Vakıflar Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatında müfettişlik, müdürlük ve uzmanlık görevlerinde bulunmuştur. Yani bir din eğitimi yoktur temelinde. 

Bir din eğitimi bile olmamasına rağmen kendisine vahiyle yazdırıldığını iddia ettiği ‘’ Risalet Nurları’’ Adlı bir kitabı vardır. Zaman zaman öteki aleme gider(!) orada meleklere ve cinlere imam olarak namaz kıldırır(!) Hatta Hz. Muhammed bile onun arkasında safta durmuştur o namaz kıldırırken (!) Namaz kılmak ya da kılmamak konusunda kendisi ise tamamen serbesttir. Keyfi isterse iki rekatlık namazı on rekat kılar, keyfi istemezse hiç bir namazı kılmaz. Yüce Allah -vahyettiği- (!) kutsal kitabı Risalet Nurlarında ona ‘’ İskender-i Ekber’’ Diye hitap ettiğine göre bir de ‘’ Niçin namaz kılmadın ey İskender Ekber?’’ Diye soracak değildir ya... Yani İskender, ‘’Allahu Ehber’’den sonraki ikinci ekberdir: ‘’İskender Ekber(!)’’

Efendim, eğer bu mübarek(!) zatın Mehdi Resul olduğu konusunda şüpheye düşüyorsanız ( Aman sakın böyle hataya düşmeyin zinhar kıyamette nâr-ı cehennemde cayır cayır yanarsınız.) Hacet Namazı denen bir namaz kılıyor ve ‘’Ey Rabbim bana Mehdi Resulü göster’’ Diyorsunuz. Uykunuzda gösteriliyor size(!)

Aslında canınız sıkkın ve de şöyle doya doya komedi seyretmek istiyorsanız çeşitli videolarını seyretmenizi şiddetle tavsiye ederim. Özellikle şu videoyu ( Oldukça kısadır ) : www.youtube.com/watch?v=maKRVKlZMNA.

Üç tane deli raporu olan bu mübarek zâtın maalesef oldukça fazla müridi olup müridleri de isimlerinin sonuna ‘’ Mihr’’ Kelimesini ilave etmektedirler. Kanuni’nin kızı ve bizlerin ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisi sayesinde varlığından haberada olduğumuz MİHRimah Sultanla uzak yakın bir akrabalık ilişkisi olmasa da Osmanlı’nın ilk akıncı ailelerinden olan Evrenesoğulları ailesinden geldiği söylenir. 

Tekrar ediyorum: Eğlenceli bir tip. Seyredilmesini şiddetle tavsiye ediyorum.

******

GELELİM EN MÜBAREK İSKENDER’E: 

******

6- TEREYAĞLI İSKENDER. ( VİKİPEDİDEN AYNEN ALINTILIYORUM ) 

İskender kebap veya İskender döner, Bursa yöresinin meşhur kebap yemeklerinden biridir. 1867 yılında Kayhan Çarşısı’nda başlamıştır. Aslında temel malzemesi Döner olsa da, İskender’i İskender yapan, üstündeki tereyağ, domates sosu, yanındaki yoğurt ve altındaki yağlı pide parçalarıdır. Ayrıca, İskenderin eti herhangi bir dönerin etinden farklıdır. İskender kebabının yapıldığı et Uludağ kekiği ile beslenen koçlardan elde edilir. İskender etinin yağı daha az olur. Kullanılan domates sosu ve yoğurt da kaliteyi çok etkilemektedir

1850’li yıllarda Mehmet Efendi Lokantası ile işe başlayan aile, o dönemlerde Bursa’da yaygın olan kuzu çevirme ve tandırcılık işi yapmaktadır. Pişirilen etin (tandır veya kuzu çevirme) sabit mekânda olduğu kadar, baş üstündeki tablalarda satıldığı böyle bir Osmanlı döneminde oğul İskender arayışlara girerek “İşi nasıl farklılaştırabiliriz?” ve “Daha iyisini nasıl yapabiliriz?” gibi düşünceleri Amcası Sabit Dede’den aldığı destekle hayata geçirmeye çalışır.( Girşişimcilik ruhuna güzel bir örnek.) Babasının “Başımıza icat çıkartma”( Bu baba tıpkı ben. ) sözleri üzerine önce konuyu annesine anlatır, sonra da babasını ikna eder. Sonuçta “Yüzyıllardır yerdeki ateşe paralel olarak pişirilen kuzuyu, dik mangalda ayağa kaldırma!” teklifinde bulunur babasına. Böylece dikey kebap fikrini Bursa’da denerler ve babası Mehmet Efendi’nin oğul İskender’e desteğiyle iş gelişmeye devam eder.
Bu amaçla yola çıkan İskender Efendi zamanla kemikli eti; kemik ve sinirlerinden arındırır, bir şişe takar ve bunu ateş karşısında döndürerek pişirdikten sonra ince-ince keserek sunumunu yapar. Bu farklı sunum Bursa’da çok dikkat çeker ve ‘’İskender Efendi’nin Dönen Kebabı” olarak anılmaya başlar. Çünkü et kemiksizdir, dikey bir ocakta pişmektedir, farklı bir şekilde kesilmektedir. Ancak bugünkü kebap şeklinde değil; daha basit, çatal ve bıçak kullanılmayan, o günkü adıyla alaturka denen pide üzerine konan etlerin kenarına konan yoğurt, salça ve tereyağı ile desteklenmiş, bir lezzet tabağı haline gelmiştir. Artık Bursa’da İskender denilince o tabak akla gelmektedir. Bu yıllarda Bursa’nın nüfusu çok azdır. Kayhan-Tahtakale-Reyhan üçgeni ve Maksem, Tophane gibi semtlerden ibarettir. İnsanlar birbirlerini tanımaktadır. O dönemde Mehmet oğlu İskender Efendi ile tanınmaya başlayan İskender Döner Kebap’ın sunulduğu mekân 20–30 metrekarelik bir dükkândır. 1926 yılında Harf İnkılâbı ile levhası olan ilk dükkâna taşınılır.
Halk dilinde “döner kebap”, “döner” şeklinde anılmaya başlanmış ve lakap; Mehmet oğlu İskender Efendi şeklinde önce tabelaya ve günümüz ticari ortamında da bir ticari unvana dönüşmüştür. Ticari unvanın uzun zamandır kullanılmasıyla birlikte İskender Efendi; Bursa ile özdeşleşmiş ve adeta bir simgesi olmuş kişiliğiyle yemeğini bütünleştirerek bir ünlenme sürecine girmiştir. Bursa Kebap, Hacıbey Kebap, Uludağ Kebap veya Yoğurtlu Kebap olarak da adlandırılır.
Bu gün de ‘’İskender’’ dedik. Allah ağzımızın tadını bozmasın. 

RESİMLER:
1- Zülkarneyn anlatısında geçen, Zülkarneyn’in Yecüc ve Mecüc’ü engelleyecek bir set inşa ettirmesini betimleyen, 16. yüzyıldan kalma bir Fars minyatürü.
2-Büyük İskender.
3- İskender İmparatorluğu.
4- İskender Bey
5- Mehdi Resul ve Mihr (!) İskender Evrenesoğlu.
6- Tereyağlı İskender. 
( İskender-i Zülkarneynden Tereyağlı İskendere İskenderler. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 21.11.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu