Evet, bugün size iki haberim var ama merak etmeyin çok bildiğiniz haberlerden bahsetmeyeceğim.
Konumuz müftülerin nikah kıyması, Maçka Parkındaki şortlu kızı taciz, Siverek'deki Atatürk Heykeline saldırı, Filistinde masum İsrail'in(!) nankör ve hain Filistinliler(!) karşısındaki acıklı halleri, ABD nin pyd ye gönderdiği 1000 tır dolusu gıda ve insani yardım(!), eski bir akp mkyk üyesinin '' Yeni bir Türkiye kuruyoruz'' lafları, Mağdure Bacımızın Lamburlumbur şehrine büyükelçi olarak atanması değil. Bunları herkes benden daha iyi biliyor ve gerekli değerlendirmeleri yapmışlar zaten. Ben biraz daha kıyıda köşede kalmış iki haber sunacağım sizlere.
Başlayalım o zaman...
................................................................................................................................
1. HABER:
Bu habere geçmeden önce bir soru sorayım: Herhangi bir eşyanız çalınsa bundan mutluluk duyar mısınız?
Bu soruyu şunun için sordum: Şimdi okuyacağınız haberde birşeyleri çalınan şahıs, bir şeylerinin çalınmasından mutluluk duymuş...Hatta haber '' Sevindiren Hırsızlık '' Manşetiyle verilmiş bir yerel gazetede.
Olayın geçtiği yer ülkemizin en güzel, cennet köşelerinden biri olan Fethiye...
Hırsızın adını, sanını, kim olduğunu şimdilik bilmiyoruz. Belki de şu anda bulunmuştur bile ama bu konuda henüz bir haber yok.
Mağdur olduğu halde bu hırsızlık olayından mutlu olan kişinnin adı Cumhur Durmaz..Kırk iki yaşında. Fethiye Kordonboyu'nda '' Fethiye Sahaf Kitapevi'' adında bir dükkanı var. Bu dükkanda kitabın yanısıra hediyelik eşya da satıyor.
İşte bu kitapevine 2. Ağustos 2017 Çarşamba günü sabah saat 05.00 Civarında bisikletli bir genç geliyor. Dükkana giriyor, ortalığı dağıtıyor, dükkanda çalınabilecek pek çok hediyelik eşya ve bilgisayar gibi kıymetli şeyler olduğu halde o sadece on civarında kitabı alıyor ve bisikletinin sepetine koyup oradan uzaklaşıyor.
Dükkan sahibi Cumhur Durmaz ertesi gün dükkanına gelip etrafın dağınık olduğunu görünce kamera kayıtlarını inceliyor ve dükkanından sadece on civarında kitap çalındığını görüyor.
Daha sonra basına bir açıklama yapan Cumhur Durmaz şöyle diyor:
"Okuma oranının düşük olduğu bir ülkede kitap çalınması, bir kitapçı olarak beni sevindirdi. İşletmenin dağıtılması ise beni üzdü. Giden kitap olduğu için buna hırsızlık diyemiyorum."
"Kitapları alan ve dükkanı dağıtan kişiden şikayetçi oldum. Çalınan şey kitap. Kişi bulunduğu zaman şikayetimden vazgeçebilirim. Biz işletme olarak 'İnsanların parasızlığına çare olamayız belki ama kitapsızlığına çare olabiliriz.' diyoruz. Çalmak yerine, birisi gelip kitap istediğinde seve seve veririm."
Şimdi...Biz bu hırsızlık için '' Vay anasını be. Hırsızlık bu ülkede sahaflara kadar indiyse durum çok vahim'' de diyebiliriz, '' Bu ülkede insanlar - okumak için- kitap çalacak kadar kitap okuma aşkıyla dolmuşlarsa bu çok güzel bir gelişmedir.'' de diyebiliriz. Ve tabii ki '' Amaaaan yahu...Kafası kıyak bir genç sarhoş sarhoş ne yaptığının farkında bile olmadan bir şeyler yapmış işte. Konuşmaya bile değmez'' dememiz de mümkün.
2. HABER:
Vatandaşın adı : Gökhan K.
Asıl işi nedir bilmiyoruz ama Konya Karatay- Doğanlar Mahallesi Muhtarlığı 1. Azası.
8 Temmuz 2017 Tarihinde Mahallelisini topluyor, kendisi de başlarına geçiyor ve öncelikle kendi mahallesi başta olmak üzere memleketin her köşesi için bas bas bağırıyor : ''Uyuşturucuya Hayırrrrr''
Yani Gökhan K adlı vatandaşımız toplumumuzun kanayan bir yarasına dikkat çekiyor.
Haber ajansları bu hamiyyetperver vatandaşımız ile röportaj yapıyorlar, resimleri medyada dolaşıyor. O bir kahraman...
Buraya kadar çok güzel değil mi? Gökhan K' yı ayakta alkışlamak, alnından öpmek gerekir...
Fakat?
Aradan on gün geçiyor. Konya Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü bahsi geçen mahallede uyuşturucu operasyonu yapıyor.
Neden bu mahallede yapılıyor o baskın? Çünkü bu devletin polisi - çok şükür ki- bizler gibi gördüğü her zahiri görüntüyü yutmuyor.
Bu operasyonda Gökhan K. nın evinde 540 Gram yanmış esrar bulunuyor.
On gün önce ''Uyuşturucuya Hayır'' Diye yürüyen Gökhan K, uyuşturucu satıcısı olmak suçundan gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.
Fakat olay bununla bitmiyor.
Gökhan K. 'nın eşi Dursun Nur K, sanki kocası uyuşturucu satıcılığından hapse atılmamış gibi ve kocası hapse atılalı aylar yıllar geçmiş de polis bu olayı unutmuş gitmiş gibi oldukça rahat ve pervasız bir şekilde kocasının hapse atılmasından sekiz gün sonra yani 26 Temmuzda boş bir bebek arabasıyla gezerken yine polisin dikkatini çekiyor. Polisin gözü kadının üzerinde zaten.Polis bebek arabasını arayınca ne görse iyi? Dört kilo esrar ve bir adet ruhsatsız tabanca...
Kadına '' Sen de gel bakalım'' diyorlar.
Kadın konuşturulunca polis bakıyor ki kadının erkek kardeşi K.D de uyuşturucu satıcısı...
Tekrar başa dönecek olursak:
Gökhan K. uyuşturucu satıcısı.
Eşi Dursun Nur K. Uyuşturcu satıcısı ve Ruhsatsız silahı var.
Kayın biraderi K.D Uyuşturucu satıcısı...
Ama Gökhan K. '' Uyuşturucuya Hayır'' Yürüyüşüne katılıyor.
İşte senelerdir bunu anlatmaya çalışıyorum:
Bu ülkede maalesef her ''Uyuşturucuya Hayır'' Diyen mutlaka uyuşturucu karşıtı değil.
Her sakallı hoca değil.
Her türbanlı mutlaka dininin icabı olduğu için kapatmıyor kafayı.
Her ''Kadına Şiddete Hayır'' Diyen hayatında hiç bir kadına şiddet uygulamamış değil.
Her '' Milliyetçiyim' Diyen milliyetçi değil.
Her '' Demokratım'' Diyen demokrat değil.
Her '' Atatürkçüyüm'' Diyen Atatürkçü değil
Her '' Dindarım'' Diyen dindar değil.
Ve en önemlisi
Her ''Namusluyum, Ahlaklıyım, Doğruyum, Çalışkanım, Ciddiyim, İçim dışım bir'' Diyen maalesef ne namuslu, ne ahlaklı, ne doğru, ne çalışkan, ne ciddi ne de içi dışı bir...
''Peki sen hocam? '' Dediğinizi duyar gibiyim.
''Bu toplum'' dediğime ve ben de bu toplumun bir ferdi olduğuma göre '' Hayır ben farklıyım'' Dersem inandırıcı olur mu sizce? Hem önemli olan bunu benim demem değil ki.
Kısacası hiçbir şey göründüğü ya da bize anlatıldığı gibi değil...
Resimleri açıklamaya sanırım gerek yok...