Önce sarıyı boca etmeliyim

Dingin kelamı yana ayırıp,

Saçımın iklimlerinde de düşleri seğirtmeliyim.

Düşler ve üşengeç, yalın ayaklarında Tanrı’nın

Kuru sıkı bir öfke yine bağdaş kurduğu insanlığın.

 

Çatı katında saklı yetim bir mizansen

Yine dünden sarkık,

Günü öğüten

Aklın değirmenlerinde soylu bir yası da

Bir solukta tüketen.

 

Sarıydı ilk hamlem,

Sıra geldi pembeye;

Pembe rujlu kadın,

Dik alası ihtişamın

Yine kıyasıya o hezeyan,

Solan kaçıncı güldü de

Gülmeye yoktu mecali soytarı bir kelamı yitirip de

Yitimlere şapka çıkartan boş boğazların.

 

Kayboldu birden bire tüm renkler,

Oysaki ekleyecektim tüm gezegenleri peşi sıra

Sonra da ne ise ikramı doğanın

Putlara tapan münafıkları yok edecektim

Dünü dünde bırakamamanın yangınını da

Sür git içimin fermanı.

 

Bir öfkenin militanlığında

Bölündü evren madem

Ezkaza kayıp rotanın bedelini ödedi Tanrı,

Aykırı edimlerinde pervasız mizacının insanoğlu

Sonra düştü yollara

Omuzları çökük

Oysaki haddi miydi aşkı görmezden gelsin

Kâinatın en münafığı?

 

Gölgeler suruydu miladın,

Milat altın yaldızlı çerçevede

Sonu bekleyen vicdansızların de en büyük korkusu

Yine sevgiye dair masallardı

Pembelerin coştuğu evreni

Baş tacı yapan meleklerin

Burukluk tadındaki kanatları.

 

Süslü günahlar boyanmıştı ezelden,

Karayı bile ak bilen kimse yürekten.

Yürekti madem sevginin mizacı

Fıtratını giyindi yeryüzü

Kaynarken ilham pekişen güftelerinde

Nefesi şiir kokan kadın ve adamların.

 

Ötekilenen gerçek yüzü hayli nüktedan;

Sancılanan gökyüzü

Zaten tevafuk değil miydi

Kızgınlığın mimarı onca şimşek?

Yâd edildi dün, günü uğurlarken,

Solan neydi de açmasını yeniden diledik

Bile bile batacağını yüzeydeki enkazın.

 

Aşka nazire eden bülbüller hoyrattı

Bunca gülün sitemine pervasız;

Kanıksayan şarkılar sustu ansızın

Sevmeye çeyrek kala

Durdu zamanın sarkacı.

 

Biten ne ise, kayıtlı zihinde;

Kopan kıyamet nasıl ki varlığın kayıp tınısı,

Eklemleri ağrıdı belli belirsiz

Hesap günü denk düşmüşken

Cinnetine yorgun zihinlerin:

Hem de öyle böyle değil,

Tüm hezeyanlar püsküren lav misali

Kayıtlar döküldü ortaya

Meleklerin yorgun ellerinde tükenen kalemin mürekkebi;

Bir sevmeye ant içmişti insanoğlu bir de…

Lakin ihaneti hep de sorguladı

Kayık gemilerin

Sanrı yüklü çekincesinde

Attığı demirin ağırlığı

Takılmışken boğazına masumiyetin

Sustu zaman sustu isyan

Susmaya dair tüm hikâyeler yarım kaldı,

Arafın tozu bulaşmıştı iki cihana,

Cihanlar sorgulamıştı geçmişi

Geçmiş ise mimlemişti

Artık anılmayacak geleceği.



Tüm gönül dostlarımın bayramını kutluyorum ve İslam aleminin.

Acı ile yoğrulmayacak bir gelecek özlemi ile ve sadece iyiliğin, merhametin anılması dileğimle...


( Şarkılar Sustu Ansızın... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.08.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.