Islık çalan evrenin
kehanetine yenik düştük madem ve mahrem acılarımızı da soyutladık neşeden hadi
iz sürelim şiirlerle el ele verdiğimiz yorgunluğun tarhına da not düşelim henüz
vakti öldürmediğimiz ve gücümüz yettiğince de sevelim.
Islak damlaların
ritminde gri bir bulut ısmarlayalım göğün bekçisine ve ıslak ve kaygan
gölgelerde metaforlar biriktirelim yerli yersiz.
İri gözlerinde kâhinin;
suretlerin soluk bulutlara denk düştüğü içimizin ahvaline de selamlarımızı
sunalım.
Bir gölgemizi sevdik ve
sahiplendik.
Bir yüreği kutsadık bir
de acıyı.
Ölsek de dert değil
hani.
Sunumu leyli bir rüzgâr,
bakışı eseften uzak…
Hadi rahmine düşsün
Aşkın çığlığından
esirgediğimiz bir buseyi
Son sürat çizelim kara
kalemle
Gökyüzünün
masumiyetine.
Andıkça aşkı.
Ar bildikçe dünü ve
günü.
Sonu gelmez hikâyenin
de başmisafiri
Kekremsi acıların
Lanetine uyarlı bir
Düş öbeğinde
Geciken aşk ve Tanrı.
Teyit edelim yeniden
Gerekirse tehir edelim
Olmadı lav edelim zulmü
Yeter ki bilelim
Ve bilediğimiz ömre de
şerh düşelim:
Dünü mahmuzlayan
acılardan
Aşka gem vuran
hüsrandan uzak
Bir de göğün bitiminde
Aşkın kursağında kalan
özleme biat
Son verip düşlere
Ser verip yıllara
Sırlarla döşeli yolun
Can pazarında
Bir bukle nazarında
Güneşin eriyen gölgesi
İnsancıl umutlardan
Arda kalan
Sevginin merkezi
Kim ise.
Verdiğimizden de çoğunu
talep edelim
Gün dönmeden
Yüz sürmeden kötüye
Basireti bağlanmış hangi
mutluluk
Olduğu da dert değil
hani:
Huzuru nakşeden ömrü
Devşirmeden
Bir an evvel gidelim
Düşler ülkesinden.