Suya sabuna dokunmadan
Aklıyorsam ömrümü
Akları kıskanan saçlarıma
Nur yağıyorsa
Tıpkı anne nefesinde saklı gibi.
Belki yalnızlığın şafağına yakın
duruyorumdur
Bir cemre vakti,
Kim yakalar beni?
Kim durdurur içimdeki
Kemirgen kurdu?
Öldürüp de
Rükûa vardığım kendi gölgemde
Kayıp minvalin sıra dışılığında
Kanıyorsam gül misali
Yine meali/m olmayan şiirlere
düşüyorsa
Yolum,
Yolumdan çıkmışlığım da değil asla
Yola getiremediğim nice mevsim:
Tıpkı ikbali insanların
Sırdaşım onca hezeyandan
Diri çıkıyorsam
Şiir gamzeli hüsranlarımda
Acılar biriktiriyorsam
Usul usul…
Susmalıyım elbette farkındayım
Hatta kapatıp gözlerimi
Sessizce kendimi sonsuzluğa
uğramalıyım
Ama ne için sonlanacağım da
Son bir utkuyu saf bileceğim
Yüreğin med-cezirine
Dolan hazanlar
Bir de yüzükoyun yattığım
Kır saçlarında kaderin
Sükûtunu sonlandıracağım
Ansızın insanlığımın.
Belki bir şiir kadar noksan;
Belki bir garip kadar uysal
Demli şarkıların mizacında
Kırılan kalbimin
Ve kalemimin
Yana yakıla dert yandığı
Binlerce sözcüğü
Bana yakın kılan
Bir bahar sabahı mı ölmeliyim?
Fıtratıma uygun olurdu oysa
Kavşağım kışta
Durağan bir rahle olsa da
Masumiyetin çağrısına
Tanıklık yapan abdal yüreğimle
Kıt kanaat yaşadığım
Kendine has kalabalığında
Şunca aşktan nasibini alamayan
Kim varsa.
Hatta kaydı olmayan
Mahrem bir yolculuğun
Dibine vurmuşsam
Kandil misali
Sönmeliyim yine
İçime akıttığım afakın;
Aşkın azabı değil de
Kayıp huzmesinde
Bin kat ayıp bildiğim
Söylenmedik kelimelerim
Yine ant içtiğim ölümüne
Yaratan ile ettiğim
Söz birlikteliğinde.