Zaman ör/t/üyor sözüm ona

Ağ ören kafiyelerin

Başını yasladığı ihlâsa

Sığdıramazken insanlık içinde kaynayan

Telaşı.

 

Görgüsüz kafiyeler zıpkın gibi:

Göğün merhametine uygun

Melekeler aslında

Aşkın bilfiil zaferi.

Bayat bir hüzne dayayıp da sırtını

İnkâr ettiğin ne ise

Dillendirdiğin içindeki demli yası.

 

Ketum imgeler sıyrılıyor aradan

Yorgun tebaası hangi kıvrak zekâysa

Zamanla diriliyor dünden

Taşan.

 

Metanetin yarasında mevsim yüklü benlik;

Varlığın icabet ettiği

Kendi halinde bir izlek:

Adına yorgunluk denen

Kılıksız bir zafiyet belki de

İçten dışa yansıyan

Bilinmez hâlbuki

Kanayan yaranın içindeki hazzı

Ne de olsa mucidiyiz ömrün

Bedeller ördüğümüz

Kendi halimizde bir şiire

Yatak döşek uzandığımız.

 

Kulu kölesi olduğumuza dair

Bir söylence mi de,

İstiflediğimiz ne varsa

Dünden bugüne attığı o kement:

Derli toplu mevsimlerden de çektik mi elimizi

Gör bakalım, nasılmış

Rahmetin varlığa ettiği nazı.

 

Seyrek saçları ümidin

Nazlı edasında

Çapkın bir rüzgâr örüyor

Dingin düşlerime de bir ritüel kazılı

İsmimim ibaresi sakil bir çiçek resminde

Örüntülerin girizgâhı adeta

Yalın ayak seyri

Girift şarkıların göğe kazık kaktığı…

 

Lanetin nazarında

Örgün bir sis,

Namesi bozkırlarda kayıp

Kelimelerin çoğu ya bayat ya ayıp.

Sahiplendiğim bunca hikmetin nezdinde

Deli fişek coğrafyaların

Bulutlara toz kondurmayan

Cafcaflı dansı

Belki de ulema bir yeti

Arpacık kumrusundan hallice bir isyan

Bayat naralar atan hangi Mihriban benzeri

Sevdadır da

Göğe kement atan.

Bir gösteride diri vücudu ölüme

Göz mü kırpar mutluluğun?

 

Şimdilerimizi toplayalım haydi,

Sonramızı öğütüp

Dünle nikâh kıysın hayallerimiz:

Öbek öbek saf tutan şiirlerin de

Nabzını tutan bir ketum şairden

Dileyelim yürek atlasını

Sonrasının meramı da varsı kalsın

Bir düş simsarına.

 

Giydirdiğimiz kefenle

Müridi olduğumuz dağlarda

Kelebek yakalayalım

Hani olur da yalaka düşlerin

Sihrine banıp

İçimizdeki isyanı da

Arz ederiz evrene.

 

Sonrası muğlâk:

Ya öleceğiz tek tek

Ya da siyahı beyaza sunup

Efkârı yok sayacağız kendimizce

Yazdığımız masalların da dibi tutmadan

Giyinik düşlerimizi soyacağız

Ve diri yürekleri ölüme sunup

Bileceğiz ki her canlı ölümlüdür.

 

Düşler bile telaşlı ömrün

Yarı zamanlı hazanı

Kanatlarında mevsimin

Varsa yoksa dünkü varlığın enkazı:

Hani miras kalan bir anıyı;

Hani yâd ettiğimiz sevgiliyi;

Hanidir görmeyi unuttuğumuz

İnsancıl bir piyeste

Baş tacı ettiğimiz

İyilik emsali

Masumiyetin de kopçası olmayan

Günlerden yok iken farkı.


( Ağ Ören Kafiyeler... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu