SALTANAT-I OSMANÎYEDEN SALTANAT-I MİLLİYE
Bugün 1 Kasım 2018. Doksan altı yıl önce bugün saltanat kaldırılmıştı. Daha doğrusu kaldırılan saltanat değil Osmanlı hanedanından gelenlerin saltanatının kaldırılmasıydı. Artık yeni bir saltanat dönemi başlıyordu: Milletin Saltanatı...Yani 1 Kasım 1922 den itibaren ülke toprakları üzerinde yaşayan her vatandaş kendi başına bir sultan oluyor, her vatandaş saltanatın nimetlerinden eşit şekilde faydalanıyordu.
Evet saltanat kaldırılmıyordu aslında. Nitekim 1 Kasım 1922 ve hemen sonrasında ülkemizde neşredilen gazetelere hatta doğrudan doğruya Mustafa Kemal Atatürk'ün TBMM de yaptığı konuşmaya bakacak olursak kaldırılan şey Osmanlının saltanatı, yerine gelen şey ise milletin saltanatı idi.
Madem ki milletin saltanatı getiriliyordu o halde bu konuda karşılaşılacak her engel mutlaka aşılacak, hatta gerekirse bazı kafalar kesilecekti.
Nitekim Mustafa Kemal Atatürk TBMM de saltanatın kaldırılması müzakerelerinde( Bu müzakereler 30 Ekim 1922 de başlamıştır ) aynen şöyle der:
Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı (zorla el koymuşlardı). Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler (toplananlar) Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."
Kesilecek kafalar kimlerin kafalarıdır peki?
Başta Rauf Orbay ve Refet Bele'nin kafalarıdır. Çünkü bu ikisi başta olmak üzere daha pek çok Atatürk'ün yakın silah arkadaşlarının görüşü saltanat kaldırılırsa halifeliğin de kaldırılacağı yönündedir ve onlar halifeliğin kaldırılmasını istememektedirler. Sonuç olarak hilafet ve saltanatın birbirinden ayrılması, saltanat kaldırılsa da halifelik makamının devam etmesi uygun görülür.
Saltanat 1 Kasım 1922 de şu şekilde kaldırılır: ( Özetle ve günümüz Türkçesiyle )
1- Teşkilat-ı Esasiye kanunuyla ( Anayasa ) Türk milleti TBMM den başka hükümet tanımaz. Türkiye halkı şahsi hakimiyete dayalı olan İstanbul'daki şekilden ibaret hükümeti 16 Mart 1920 den itibaren ( İstanbul'un resmen işgal tarihi ) göçmüş kabul eder
2- Hilafet, handean-ı âl- Osman'a ( Osmanlı ailesine ) ait olup Halifeliğe TBMM tarafından bu hanedanın ilmen ve ahlaken reşit ve selahiyet sahibi olanı seçilir.
Bu gün ve gecenin bayram ilan edilmesine karar verilmiştir.
(1 Kasım 1922'de 308 Numaralı karar )
''Bu surette Saltanatın kaldırılışı yurtta bayram olarak ilan edilince en büyük şenlikler acaba yurdumuzun hangi köşelerinde yapılmıştır?'' Diye bir soru sorsam sanırım bu konuda hiç bir fikri olmayan bile hemen '' İstanbul- Kadıköy ve İzmir '' diye cevap verecektir ve sorunun doğru cevabı da budur. Ancak bu iki yere ilaveten İstanbul'un bugünkü Beyoğlu, Fatih ve Eminönü ilçesi sınırları içinde de ( Özellikle Fatih'te ) Çok büyük kutlamalar yapılmıştır.
Şimdi o zamanki gazetelere yansıyan bir iki örnek haber vereyim:
1- SALTANATIN KALDIRILMASI İLE İLGİLİ TBMM KARARINI VEREN ZAMANIN AKŞAM GAZETESİ.
2- SALTANAT-I MİLLİYE ŞEREFİNE BÜYÜK HALK NÜMAYİŞİ
Türkiye Büyük Millet Meclisinin saltanatın millete ait olduğu hakkındaki kararı şehrimizin mahfelinde ve halk tabakaları arasında fevkalede hüsn-ü tesir hasıl etmiştir. Ahalinin dünden beri sevincine payan yoktur.
Dün Refet Paşa'nın Kadıköy'ünde binlerce kişiden oluşan bir kalabalık karşısında irad ettiği nutkun hasıl ettiği tesirler halkımızın bu kararı ne kadar büyük bir memnuniyetle telakki ettiğini irareye kafi bir mayar idi. Dün gece de Kadıköy'ün muhtelif taraflarında tıbbiye talebesi ve halkın iştirakiyle muhteşem fener alayları tertip edilerek fevkalade tezahürat muaseretkaranede bulunulmuştur.
Asıl Türk ve Müslüman İstanbul, asıl vatana merbut İstanbul bütün bu tezahüratıyla Anadolu ile farz ve tefhim edilen ikiliğin hiç bir surette mevcut olmadığını ve olamayacağını göstermiş olacaktır.
Bu haberden anladığımız kadarıyla hilafetinn kaldırılışına larşı olan Refet Paşa ( Refet bele ) Saltanatın kaldırılışından oldukça memnundur. hatta nutuk bile irad etmiştir. Yine gazete haberine göre Kadıköy Asıl Türk ve asıl Müslümandır. Kadıköy'de yapılan tezahüratlar saltanatın kaldırılması konusunda Anadolu ile İstanbul arasında var gibi gösterilmeye çalışılan ikiliğin aslında olmadığının, olamayacağının kanıtır.
3- İZMİR'DE SALATANAT-I MİLLİYE ŞENLİKLERİ
Saltanat-ı Milliye bu sabah saat 5 te 101 Pare top atışıyla ilan edildi. tayyarelerimiz bir saat kadar İzmir afaklarında uçarak ahali tarafından yapılan umumi saltanat-ı milliye şenliklerine iştirak ettiler. Seviç umumidir. İstasyonda ve sokaklarda tezahürata iştirak eden ahali yüz binlere yaklaşmaktadır.
4- DÜN GECE SABAHA KADAR İSTANBUL ŞENLİK VE NÜMAYİŞ İÇİNDE ÇALKANDI.
Saltanat-ı Milliye şenlik ve nümayişlerinin en başında vatan şarkıları çığıran Talebe-i Ulum kafileleri vardı. Dün öğleden itibareb Bâb-ı Âlinin kadim kapısı kapandı ve Yıldız'ın meş'um ziyası söndü.
......Akşam ezanından sonra Fatih ve Eminönü arasında yapılan şenlikler her türlü tasvirin fevkinde idi.
Halkın her tabakasından sanat erbabı bayrak fener ve davullarla takım takım Fatih'ten hareket ettiler. Alay bunlardan başka Dar'ül Halaka-i Haliye Medresesi talebesi, Dar'ülmallimin, Dar'üşşafaka, Sultani talebesi, Bahriye ve Tıbbıye mekteplerinden birer grubu ihtiva ediyordu. Her tarafta yeniden yapılan zafer takları fenerlerle donatılmış ve Dar'ülfünun ve Dar'ülmuallimin elektrik ile tenvir edilmişti. Fatih Belediye Dairesi parkı baştan başa ışıklar içinde ve kadın, çocuk, ihtiyarlarla dolmuş bir halde idi.
Alay Bayezıt- Divanyolu tarikiyle ve yollarda tekbir alarak milli neşideler söyleyerek Şark mahfeline geldi. Mahfelin önünde toplananlar bu fener alayını alkışlarla karşıladı. daha sonra bu muaazzam kitle hep bir ağızdan ''Yaşasın Büyük Millet Meclisi'' sesleriyle bu tarihi geceyi çınlatmaya başladı.
5- SARAY NE VAZİYETTE? ( 6 Kasım 1922 tarihli Akşam Gazetesi )
Bugün hakan-ı sabıkın vaziyeti hakkında tahkikatta bulunduk. Bu vaziyet tamamıyla bir kararsızlıktan ibarettir.
Bu kararsızlık yeni halifenin seçimine kadar devam edecektir. Bazı zevat hakan-ı sabıka ileride ihtilafata müsait bir zemin bırakmak üzere ihtiyariyle terk-i saltanat etmesini tavsiye etmektedir.
Saray tamamıyle milletten ayrılmış bulunuyor. Artık Yıldız kapılarından kimse girip çıkmıyor.
6-
Ve acı son.
Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı General Harringthon cenablarına.
İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devleti fahlmesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim.
16 Teşrinisani (Kasım) 1922Halifei Müslimin Mehmet Vahidettin...
Böyle bir mektup yazmasaydı da kendi ülkesinde ülkesinin yeni kanunları mucibince yargılansaydı. Bu yargılama sonucunda da idam edilseydi ( Ki kalsaydı böyle bir son kesindi. ) daha mı iyi olurdu daha mı kötü olurdu o ayrıca tartışılır. Yine de her şeye rağmen keşke böyle bitmeseydi. Ama öte taraftan hiç bir saltanat da '' Ben sıkıldım, biraz da cumhuriyet gelsin'' diyen bir sultan ya da kralın lütfu olarak gelmemiştir. Mutlak surette bir devrim ile yıkılmıştır saltanatlar tüm dünyada..
Devrim kelimesini hiç sevmesem de kabul etmek gerekir ki Saltanatın kaldırılması başlı başına bir devrimdir.
Onu geri getirmek diye bir şey söz konusu olabilir mi?
Osmanlı'nın günümüzdeki son temsilcileri bile Osmanlı döneminin bittiğini, Cumhuriyetin en güzel yönetim şekli olduğunu söylüyorlarsa hiç kimsenin tekrar saltanat rüyaları görmemesi gerekir.