Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 1.11.2018
Okunma Sayısı : 1855
Yorum Sayısı : 8
Günün Yazısı

Bu Yazı 2.11.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
SALTANAT-I   OSMANÎYEDEN  SALTANAT-I  MİLLİYE


Bugün  1  Kasım  2018.  Doksan  altı  yıl  önce  bugün saltanat  kaldırılmıştı.  Daha  doğrusu  kaldırılan  saltanat  değil Osmanlı  hanedanından gelenlerin  saltanatının  kaldırılmasıydı.  Artık  yeni  bir  saltanat  dönemi  başlıyordu:  Milletin  Saltanatı...Yani  1  Kasım  1922 den  itibaren  ülke  toprakları  üzerinde  yaşayan  her  vatandaş kendi  başına  bir  sultan  oluyor, her vatandaş  saltanatın  nimetlerinden  eşit  şekilde  faydalanıyordu.

Evet  saltanat  kaldırılmıyordu aslında.  Nitekim  1  Kasım  1922 ve  hemen  sonrasında  ülkemizde  neşredilen  gazetelere  hatta  doğrudan  doğruya  Mustafa  Kemal  Atatürk'ün  TBMM  de  yaptığı  konuşmaya  bakacak  olursak  kaldırılan  şey  Osmanlının  saltanatı,  yerine  gelen  şey  ise  milletin  saltanatı  idi.

Madem ki  milletin  saltanatı  getiriliyordu  o  halde  bu  konuda  karşılaşılacak  her  engel  mutlaka  aşılacak,  hatta  gerekirse bazı  kafalar  kesilecekti.

Nitekim  Mustafa  Kemal  Atatürk TBMM  de saltanatın kaldırılması  müzakerelerinde( Bu  müzakereler  30  Ekim  1922 de başlamıştır )   aynen  şöyle  der: 

Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk Milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı (zorla el koymuşlardı). Bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. Şimdi de, Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu behemehal olacaktır. Burada içtima edenler (toplananlar) Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."

Kesilecek  kafalar  kimlerin  kafalarıdır  peki?  

Başta  Rauf  Orbay  ve  Refet  Bele'nin  kafalarıdır.  Çünkü  bu  ikisi  başta  olmak üzere  daha  pek  çok  Atatürk'ün  yakın  silah  arkadaşlarının  görüşü saltanat  kaldırılırsa halifeliğin  de  kaldırılacağı yönündedir  ve  onlar  halifeliğin  kaldırılmasını  istememektedirler. Sonuç  olarak hilafet  ve  saltanatın  birbirinden  ayrılması,  saltanat  kaldırılsa  da  halifelik makamının  devam  etmesi uygun  görülür. 

Saltanat  1  Kasım  1922  de  şu  şekilde  kaldırılır: ( Özetle ve  günümüz  Türkçesiyle  ) 

1- Teşkilat-ı  Esasiye  kanunuyla  (  Anayasa )  Türk  milleti  TBMM  den  başka  hükümet  tanımaz. Türkiye  halkı şahsi  hakimiyete dayalı  olan  İstanbul'daki şekilden  ibaret  hükümeti  16  Mart  1920 den  itibaren ( İstanbul'un  resmen  işgal  tarihi ) göçmüş  kabul  eder

2- Hilafet,  handean-ı  âl- Osman'a ( Osmanlı  ailesine )  ait  olup Halifeliğe  TBMM  tarafından bu  hanedanın  ilmen  ve  ahlaken  reşit  ve  selahiyet  sahibi  olanı  seçilir. 

Bu gün  ve  gecenin bayram  ilan  edilmesine  karar  verilmiştir.

 (1 Kasım 1922'de 308 Numaralı karar )

''Bu  surette  Saltanatın  kaldırılışı  yurtta bayram  olarak  ilan  edilince  en  büyük  şenlikler acaba  yurdumuzun  hangi  köşelerinde  yapılmıştır?''  Diye  bir  soru  sorsam  sanırım  bu  konuda  hiç  bir  fikri  olmayan  bile  hemen  '' İstanbul-  Kadıköy  ve  İzmir ''  diye  cevap  verecektir  ve  sorunun  doğru  cevabı  da  budur.  Ancak  bu  iki  yere ilaveten  İstanbul'un  bugünkü Beyoğlu,  Fatih ve  Eminönü  ilçesi sınırları  içinde  de  (  Özellikle  Fatih'te )  Çok  büyük  kutlamalar  yapılmıştır. 

Şimdi o  zamanki  gazetelere  yansıyan  bir  iki  örnek  haber  vereyim:

1- SALTANATIN  KALDIRILMASI İLE  İLGİLİ TBMM  KARARINI  VEREN  ZAMANIN  AKŞAM  GAZETESİ.

2- SALTANAT-I MİLLİYE  ŞEREFİNE  BÜYÜK HALK  NÜMAYİŞİ

Türkiye Büyük  Millet  Meclisinin saltanatın  millete  ait  olduğu hakkındaki  kararı  şehrimizin  mahfelinde  ve  halk tabakaları  arasında fevkalede  hüsn-ü  tesir  hasıl  etmiştir. Ahalinin  dünden  beri sevincine payan  yoktur.

Dün  Refet  Paşa'nın Kadıköy'ünde  binlerce  kişiden  oluşan  bir  kalabalık  karşısında irad  ettiği  nutkun hasıl  ettiği  tesirler halkımızın  bu  kararı  ne  kadar  büyük  bir  memnuniyetle telakki  ettiğini  irareye kafi  bir  mayar  idi. Dün  gece de Kadıköy'ün  muhtelif  taraflarında tıbbiye  talebesi  ve  halkın  iştirakiyle muhteşem  fener  alayları  tertip  edilerek fevkalade  tezahürat muaseretkaranede  bulunulmuştur. 

Asıl  Türk  ve  Müslüman  İstanbul,  asıl vatana  merbut  İstanbul bütün  bu tezahüratıyla Anadolu  ile  farz  ve  tefhim  edilen ikiliğin  hiç  bir  surette mevcut  olmadığını  ve olamayacağını göstermiş  olacaktır.

Bu  haberden  anladığımız  kadarıyla  hilafetinn kaldırılışına larşı  olan  Refet  Paşa  (  Refet  bele  )  Saltanatın kaldırılışından  oldukça  memnundur.  hatta  nutuk  bile  irad  etmiştir. Yine  gazete  haberine  göre Kadıköy  Asıl  Türk  ve  asıl  Müslümandır. Kadıköy'de  yapılan  tezahüratlar  saltanatın  kaldırılması  konusunda  Anadolu  ile  İstanbul  arasında  var  gibi  gösterilmeye  çalışılan  ikiliğin  aslında  olmadığının, olamayacağının kanıtır.  

3- İZMİR'DE  SALATANAT-I MİLLİYE  ŞENLİKLERİ

Saltanat-ı  Milliye  bu  sabah  saat 5 te 101  Pare  top  atışıyla  ilan edildi.  tayyarelerimiz bir  saat  kadar  İzmir  afaklarında uçarak  ahali  tarafından  yapılan umumi  saltanat-ı  milliye  şenliklerine iştirak  ettiler.  Seviç  umumidir. İstasyonda  ve  sokaklarda tezahürata iştirak  eden ahali  yüz binlere  yaklaşmaktadır. 

4- DÜN  GECE SABAHA  KADAR  İSTANBUL  ŞENLİK  VE  NÜMAYİŞ  İÇİNDE  ÇALKANDI.

Saltanat-ı  Milliye  şenlik  ve  nümayişlerinin  en  başında  vatan  şarkıları  çığıran Talebe-i  Ulum  kafileleri  vardı. Dün  öğleden  itibareb  Bâb-ı Âlinin  kadim  kapısı  kapandı  ve Yıldız'ın  meş'um  ziyası söndü.

......Akşam  ezanından  sonra  Fatih  ve  Eminönü  arasında  yapılan  şenlikler  her türlü tasvirin  fevkinde  idi.

Halkın  her  tabakasından  sanat  erbabı  bayrak  fener  ve  davullarla  takım  takım  Fatih'ten  hareket  ettiler. Alay  bunlardan  başka  Dar'ül Halaka-i Haliye Medresesi talebesi, Dar'ülmallimin,  Dar'üşşafaka, Sultani  talebesi,  Bahriye ve  Tıbbıye  mekteplerinden  birer  grubu  ihtiva  ediyordu. Her  tarafta  yeniden  yapılan  zafer  takları fenerlerle  donatılmış  ve  Dar'ülfünun  ve  Dar'ülmuallimin elektrik  ile  tenvir  edilmişti. Fatih  Belediye Dairesi  parkı  baştan başa  ışıklar  içinde  ve kadın, çocuk,  ihtiyarlarla  dolmuş  bir halde  idi.

Alay Bayezıt- Divanyolu  tarikiyle ve yollarda  tekbir  alarak milli  neşideler  söyleyerek Şark  mahfeline  geldi. Mahfelin  önünde  toplananlar  bu  fener  alayını  alkışlarla karşıladı.  daha  sonra bu  muaazzam  kitle  hep  bir  ağızdan ''Yaşasın  Büyük  Millet  Meclisi''  sesleriyle bu  tarihi  geceyi  çınlatmaya  başladı.

5- SARAY  NE  VAZİYETTE? ( 6  Kasım  1922  tarihli  Akşam  Gazetesi ) 

Bugün  hakan-ı  sabıkın  vaziyeti  hakkında  tahkikatta  bulunduk. Bu  vaziyet  tamamıyla  bir  kararsızlıktan  ibarettir. 

Bu  kararsızlık  yeni  halifenin  seçimine  kadar  devam  edecektir. Bazı  zevat  hakan-ı  sabıka ileride  ihtilafata müsait  bir  zemin bırakmak  üzere ihtiyariyle  terk-i  saltanat etmesini  tavsiye  etmektedir. 

Saray  tamamıyle  milletten  ayrılmış  bulunuyor. Artık  Yıldız  kapılarından  kimse  girip  çıkmıyor. 

6-

Ve  acı  son.  

Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı General Harringthon cenablarına.

İstanbul'da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devleti fahlmesine iltica ve bir an evvel İstanbul'dan mahalli ahara naklimi talep ederim efendim. 

16 Teşrinisani (Kasım) 1922Halifei Müslimin Mehmet Vahidettin...

Böyle bir  mektup  yazmasaydı  da  kendi  ülkesinde  ülkesinin  yeni  kanunları mucibince  yargılansaydı.  Bu  yargılama  sonucunda  da  idam  edilseydi (  Ki  kalsaydı  böyle  bir  son  kesindi. ) daha  mı   iyi  olurdu  daha  mı  kötü  olurdu  o  ayrıca  tartışılır. Yine  de  her şeye rağmen keşke  böyle  bitmeseydi.  Ama  öte  taraftan  hiç  bir  saltanat  da ''  Ben  sıkıldım,  biraz  da  cumhuriyet  gelsin''  diyen bir  sultan  ya  da  kralın  lütfu  olarak  gelmemiştir.  Mutlak  surette  bir  devrim  ile  yıkılmıştır  saltanatlar  tüm  dünyada..

Devrim  kelimesini  hiç  sevmesem  de  kabul  etmek  gerekir  ki  Saltanatın  kaldırılması  başlı  başına  bir devrimdir.   

Onu  geri  getirmek  diye  bir  şey  söz  konusu  olabilir  mi?  

Osmanlı'nın  günümüzdeki    son  temsilcileri bile  Osmanlı  döneminin  bittiğini,  Cumhuriyetin  en  güzel  yönetim  şekli olduğunu  söylüyorlarsa  hiç  kimsenin  tekrar  saltanat  rüyaları  görmemesi  gerekir.



( Saltanat-ı Osmaniyeden Saltanat-ı Milliye başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu