Öncelikle şu Tanrı kelimesi üzerinde biraz duralım. Zira zaman zaman karşıma çıkar ‘’ Tanrı değil Allah...’’ Veyahut da ‘’ Siz Kur’anda hiç tanrı diye bir kelime gördünüz mü?’’ İtirazları.
Bence bu tartışmalar anlamsızdır, yersizdir, gereksizdir. Evet Kur’anda ‘’ Tanrı ‘’ Diye bir kelime geçmez ama ‘’ Çalap ‘’ Diye bir kelime de geçmez. Oysa Türkiye’de herkesin dininden imanından asla şüphe edemeyeceği Yunus Emre pek çok şiirinde Allah yerine ‘’Çalap’’ Kelimesini kullanmıştır. Öte taraftan '' Hüda '' da Allah yerine çok kullandığmız bir kelimedir. Bir de Mevla var tabii ki.
Türk Milleti çok da tanımadıkları bir kişiyi evlerine misafir ederlerse ondan ‘’ Tanrı Misafiri’’ Diye bahsederler de ‘’ Allah Misafiri’’ demezler.
Tüm mesele Tanrı ya da Allah kelimlerinin sizde nasıl bir çağrışım yaptığıdır. Tanrı derken aklınıza Lat, Menat, Uzza, Hübel, Vedd, Suva Ye’uk, Nesr, Yeğus ( Bu son beş isim Kur’anda Nuh Suresi 23. Ayette geçer ) veya Zeus gibi varlıklar geliyor ve onların yaratıcı olduklarına inanıyorsanız işte o zaman sıkıntı var. Veyahut da bu gibi nesnelere doğrudan doğruya Allah diyorsanız çok daha büyük bir sıkıntı var.
Allahın varlığı, birliği, sıfatları, bu sıfatların nitelikleri insanların çok çok eski devirlerden beri merak ettikleri konuların başında gelmiştir. Ama tabii ki en fazla üzerinde durulan konu ‘’Gerçekten de Allah diye bir varlık var mıdır?’’ Sorusu olmuştur.
İşte bu sebepledir ki insanların bir kısmı akıl ve mantıkla Allah’a, onun varlığına, birliğine, yaratıcılığına inanırken, ( Buna iman diyoruz ) bir kısmı yine aynı akıl yoluyla inanmamaktadır. ( Buna da imansızlık, ateizm diyoruz. ) Yani inanan taraf da inanmayan taraf da aslında yüzde yüz kesin olan deliller ortaya koyamamaktadır. Ha, bir de deistler var. Allah’a inanıyor ama peygambermiş, kitapmış, melekmiş inanmıyorlar. Onlar uyanıklar. Eğer Allah yoksa bu dünyada vur patlasın çal oynasın işleri iş. Peki varsa? Her ihtimale karşı onun önlemini de almışlar(!) Öteki alemde Allah’a ‘’ Biz sana inandık, hem de o kadar inandık ki peygambere, meleğe,kitaba ihtiyaç bile duymadık. Hem onların amacı da seni tanıtmak, bildirmek değil miydi? Biz onlara gerek duymadan inandık sana. ‘’ Diyerek kurtulacaklar azaptan, gazaptan(!) Tabii ki hâşâ Allah bu üç kağıdı yerse...
‘’Allahın Varlığını ispat et.’’ Çok eski devirlerden bu yana inançsızların inananları köşeye sıkıştırmak için söyledikleri bir sözdür. Anlatılır mesela bir dinsiz Hz. Ali’ye ‘’ Bana Allah’ın varlığını ispat et’’ Demiş. Hz. Ali de ‘’ Eğer Allah yoksa ben ona inanmakla ne kaybederim? Hiç bir şey...Peki varsa sen ne kaybedersin, bir de onu düşün’’ Demiş. Bunun üzerine kafir korkup Müslüman olmuş... Bilmiyorum ama bana çok doğru bir örnek olarak gelmez bu kıssa...Hz. Ali her şeyden önce ‘’Eğer Allah yoksa?’’ Diye bir ihtimali asla ağzına almaz diye düşünüyorum.
Evet şimdi sözü mizaha ama tarihte yaşanmış bir olaya bırakıyorum ve yazımı noktalıyorum
Rusların hem ‘’ Büyük’’ hem de ‘’Taçlı Fahişe’’ Dedikleri Çariçe II. Katerina, Fransız ihtilalinin önde gelen isimlerinden Diderot ile aşna fişne durumundadır ama Diderot’un taviz vermez bir ateist olmasından da rahatsızdır. Bir gün İsviçreli ünlü matematikçi Leonhard Euler’e ‘’ Allahın varlığı konusunda şu Diderot’un ağzını kapamanızı rica ediyorum. Ne yapın edin onun ağzını kapatın.’’ Der ve her ikisini kalabalık bir bilim, sanat ve edebiyat heyetinin huzurunda kapıştırır.
Matematikçi Euler hemen ilk sözü alır. Önceden hazırlanmış olan kara tahtanın başına geçerek tebeşirle başlar yazmaya:’’ a+bn/ n = x olduğuna göre Tanrı vardır.’’ Sonra tebeşiri Diderot’ya uzatır. ‘’ Buyurun sıra sizin. Ben var olduğunu ispatladım, siz de yok olduğunu ispat edin.’’
Diderot cebirin C sinden bile anlamamaktadır. O, salak salak ‘’ Lan bu formül de nereden çıktı şimdi?’’ Diye düşünürken seyirciler gülmekten yerlere yatmışlardır bile...O münazaradan sonra Diderot’nun Allah’a inanıp inanmadığını bilmiyoruz ama bir daha ‘’Allah yoktur’’ Dediğine de kimsenin şahit olmadığı rivayet edilmektedir
(
A+bn/ N = X Olduğuna Göre Tanrı Vardır. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
24.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.