TEKBİRDEN TÜRKÜYE, TÜRKÜDEN KORKMA SÖNMEZE MİLLİ MARŞIMIZIN PEK BİLİNMEYEN HİKAYELERİ -1- BÖLÜM
1789 Fransız İhtilalinden sonra aşağı yukarı her devlet kendi milli marşını yazmış ve bestelemiş. İllevelakin Devlet-i Âliye böyle bir marşa gerek görmemiş.
Evet, Osmanlı'nın bir milli marşı yok ama 19. Yüzyıldan itibaren de yabancı devletlerle ilişkiler daha da artmış vaziyette. Yani karşılamalar, uğurlamalar yapılıyor ve bu törenlerde devletler kendi milli marşlarını çalıp söylüyorlar. İyi de onlar çalıp söylerken biz ne yapıyoruz? Dut yemiş bülbül gibi susmuyoruz elbette.
İlk zamanlarda yabancı devletler kendi milli marşlarını çalıp söylerken bizimkiler de Buhurîzâde Mustafa Itrî Efendi'nin -halen camilerimizde, özel günlerde okuduğumuz- Segah Tekbirini okuyor: '' Allahuekber Allahuekber--Allahuekber Allahuekber ve lillahil hamd''
Bir süre böyle devam ediyor. Daha sonra II. Mahmut döneminde hız kazanan batılılaşmanın da tesiriyle padişahlar, kendi adlarına marşlar besletiyor ve çaldırıyorlar: Mahmudiye, Mecidiye, Aziziye, Hamidiye, Reşadiye Marşları gibi...
Sultan Vahdettin dönemine gelindiğinde o '' "Memleket ateş içerisinde iken yeni bir beste yapılmasına gerek yoktur."diyerek adına marş bestelenmesini istemiyor ve dedesi II. Mahmud'un Mahmudiye Marşı çalınıp söyleniyor gerek duyulduğunda.
Şimdi Vahdettin'den bir adım geriye dönelim.
Yıl 1912.
Almanya ile aramız oldukça sıkıfıkı. Onlardan iki savaş gemisi satın almışız ve ülkemize getireceğiz o gemileri.
Almanya'ya gitmiş bizim bahriyeliler. Tören düzenleniyor.
Almanlar başlıyorlar kendi milli marşlarını çalmaya: Joseph Haydn'ın bir Hırvat halk şarkısından esinlenerek bestelediği "Deutschland, Deutschland über alles"( Almanya Almanya her şeyin üstündedir )
Sıra bizimkilere gelmiş. Bizimkiler de bizim milli marşımızı çalıp söyleyecekler.
Orkestra şefinin işaretiyle başlıyorlar:
'' Entarisi ala benziyor
Sultan Reşat bala benziyor ''
Evet, milli marşımız olarak bu türkü çalınıp söyleniyor.
Ancak bu türkünün marş olarak çalınıp söylenmesi 1912 Yılındaki bu olayla sınırlı değil.
Yıl 2013...
Türkiye'nin neredeyse her ilinde Gezi Eylemleri adını verdiğimiz eylemler yapılıyor. Bu eylemlerde çok aşina olduğumuz bir türkü eylemciler tarafından marş haline getirilmiş ve bu marşa '' Çapulcu Marşı '' demiş bizzat eylemcilerin kendileri.
Marşın sözlerini ben az sonra paylaşacağım sizlerle ama önce bu marşı ilk kez canlı canlı nerede dinlediğimi anlatayım.
Çapulcu Marşını ilk kez 29 Ekim 2013'de yani Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. Senesinde Kadıköy- Rıhtımda, Atatürk Heykelinin olduğu mıntıkada dinledim.
O sene İstanbul'da iki ayrı ve geniş katılımlı Cumhuriyet kutlaması yapılıyordu. Birincisi Kadıköy'de yapılanıydı. İkincisi ise Üsküdar'da Marmarayın açılışı ile birlikte gerçekleşen Cumhuriyet kutlamasıydı.
Ben o gün önce Kadıköy'deydim.
Çevik kuvvet polislerine her tarafımı elletip ve onların '' Hacı Amkca senin ne işin var bu çapulcuların arasında?'' Bakışlarına aldırmadan alana girdim ve alandaki coşkun kalabalık sanki benim gelmemi bekliyormuş gibi coşkuyla, aşkla başladı marşlarını okumaya:
Gaz maskesi ala benziyor.
Biber gazı bala benziyor.
Benim tomam bana sıkıyor.
Bulunur bir çare halk ayaktadır.
Taksim yolunda barikattadır.
Çapulcu musun vay vay.
Eylemci misin vay vay.
Gaz maskesi biçim biçim.
Yürüyorum Taksim için.
Üşenme gel hakkın için.
Bulunur bir çare halk ayaktadır.
Taksim yolunda barikattadır.
Çapulcu musun vay vay.
Eylemci misin vay.
Çapulcu musun vay vay.
Eylemci misin vay vay.
Gaz maskesi çeşit çeşit.
Gezi Parkı senle yaşıt.
Vur tencere çatal kaşık.
Bulunur bir çare halk ayaktadır.
Taksim yolunda barikattadır.
Çapulcu musun vay vay.
Eylemci misin vay vay.
Çapulcu musun vay vay.
Eylemci misin vay vay.
Evet, eylemciler kendilerince bir bağımsızlık (istiklal ) mücadelesi veriyorlardı ve Entarisi Ala Benziyor Türküsü 1912'den 101 yıl sonra bir kez daha Ulusal Marşımız olmuştu ülkenin bir kesimi nezdinde.
Peki bugün kullandığımız İstiklal Marşı?
Onun hikayesini neredeyse hepimiz biliyoruz.
Pardon... Aslında sadece ve sadece 12 Mart 1921'de TBMM tarafından Milli Marşımız olarak kabul edilmesinin hikayesini biliyoruz. Oysa bu kabul hikayesi dışında o kadar çok hikayesi var ki. Mesela?
Mesela İstiklal Marşımızın orkestrasyonunun yani Türk ağzına uygun bir şekilde söylenmesinin (!) mimarının Edgar Manasyan adlı bir Ermeni vatandaşımız olduğunu kaç kişi bilir?
Evet, gelecek bölümde Edgar Manasyan ve İstiklal Marşımızın pek bilinmeyen diğer hikayelerini anlatmaya çalışacağım. Şimdilik bu kadar...
(
Entarisi Ala Benziyor Sultan Reşat Bala Benziyor başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
3.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.