ÖLÜMÜNÜN SEKSENİNCİ YILINDA ATATÜRK'Ü SEVENLER-ATATÜRK'Ü SEVMEYENLER..
Bir taraftan Hakkari- Şemdinli'deki üs bölgesinde arızalı mühimmatın patlaması sonucunda yirmi beş askerimizin yaralandığı, yedi askerimizin kaybolduğu haberi ( Yayın yasağı konduğu için ancak bu kadar bilgi var ) Diğer tarafta Atatürk'ün ebedi aleme göç edişinin sekseninci yılı...
Yine anlayamadığım, anlam veremediğim bir şeyler oluyor ya ne? Bekleyip göreceğiz. Yaralı askerlerimize Rabbimden acil şifalar, içlerinde ölen varsa Allah'tan rahmet diliyorum.
-------------------------------------------------------------
Atatürk'ü bu dünyada en çok kim sevmiştir sizce?
Benim torun Elif Nur'a sorsaydım hemen '' Beeennnn '' derdi. Ancak bu soruya tabii ki net bir cevap vermek mümkün değildir zira sevgi herhangi bir ölçü birimiyle ölçülebilen bir kavram değildir. Ama yine de bana göre onu en çok sevenlerin başında Annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşi Makbule Hanım geliyor olmalı. Anne ve kardeş sevgisinin üstünde sevgi olabilir mi? Sanmıyorum.
Sonra? Sonra sanırım vasiyetinde mirasından pay bırakarak hem maddi hem de manevi açıdan tam anlamıyla babalık yaptığı manevi evlatları ..
Ve Fikriye tabii ki. Mustafa Kemal Atatürk'e olan aşkı sebebiyle intihar eden ve Mustafa Kemal'in de unutamadığı Fikriye.
Bu saydıklarım dışında tabii ki milyonlarca seveni vardı. ( Halen de öyledir)
Mesela babam çok severdi. Hatta gençlik yıllarında bir gün hastalanıyor babam. Yattığı hastaneye de İsmet İnönü geliyor teftişe ve odaları dolaşırken babamın yattığı odaya da giriyor. Babamın başını okşayıp '' Geçmiş olsun '' diyor. Babam '' Atatürk'le tokalaşmış bir el benim başımı okşadı'' diye aylarca kafasını yıkamıyor. O derece severdi rahmetli. Bu anıyı ne zaman anlatsa heyecanlanırdı.
Mesela Rahmetli Edebiyat Öğretmenim Hayriye Ilgaz: '' Öldüğüm zaman önce Allah'a, sonra Atatürk'e verilecek hesabım var '' Derdi. Bir Köy Enstitüsü mezunu olan öğretmenim iliklerine kadar Atatürk sevgisiyle doluydu.
Mesela Rahmetli Milli Güvenlik öğretmenimiz Albay Bedri Buluç...Milli Güvenlik dersinden defter tutturur, o defterleri Atatürk'ün özdeyişleri ve resimleri ile doldurmamızı isterdi. Daha önce hiç görmediği bir resmini görürse de yaşına, üzerindeki üniformaya aldırmadan hüngür hüngür ağlardı.
Ancak Tarihe olan merakım ve Tarih öğretmeni olmam hasebiyle Atatürk'ü sevmeyenlerin olduğunu da biliyordum. Mesela sadece Cumhuriyetin ilanından sonra ona ve onun getirdiklerine karşı bir sürü isyan olmuştu. Yani Cumhuriyetin ilanından Atatürk'ün ölümüne kadar ülkede hep isyanlar vardı:
1) Nasturi Ayaklanması 12-28 Eylül 1924
2) Şeyh Sait Ayaklanması 13 Şubat- 31 Mayıs 1925
3) Raçkotan ve Raman Tedip Har. 9-12 Ağustos 1925
4) Sason Ayaklanması 1925-1937
5) Birinci Ağrı Ayaklanması 16 Mayıs-17Haziran 1926
6) Koçuşağı Ayaklanması 7 Ekim - 30 Kasım 1926
7) Mutki Ayaklanması 26 Mayıs-25 Ağustos 1927
8) İkinci Ağrı Harekâtı 13 -20 Eylül 1927
9) Bicar Tenkil Harekâtı 7 Ekim -17 Kasım 1927
10)Asi Resul Ayaklanması 22 Mayıs - 3 Ağustos 1929
11)Tendürük Harekâtı 14 -27 Eylül 1929
12)Savur Tenkil Harekâtı 26 Mayıs - 9 Haziran 1930
13)Zeylan Ayaklanması Haziran - Eylül 1930
14)Oramar Ayaklanması 16 Temmuz - 10 Ekim 1930
15)Üçüncü Ağrı Harekâtı 7-14 Eylül 1930
16)Pülümür Harekâtı 8 Ekim -14 Kasım 1930
17)Menemen Olayı 23 Aralık 1930
18)Tunceli (Dersim) Tedip Har. 1937-1938
Arada Mustafa Kemal Atatürk'ü öldürme girişimi de olmuştu. Ayrıca inkılaplara karşı da pek çok başkaldırı vardı.
Görüldüğü gibi onu sevenlerin yanı sıra sevmeyenler de çoktu. Yani Atatürk düşmanlığı bazı vatandaşlarımızın dediği gibi son 16 senede var olan bir şey değil, tam tersine bizzat Atatürk hayattayken vardı... Bugünkünden çok daha fazla vardı. Atatürk öldüğünde Dersim isyanı henüz tam manasıyla bitmemişti.
Evet sevenleri bir hayli olduğu gibi sevmeyenleri de vardı ama asıl sorun seviyor mu sevmiyor mu oldukları belli olmayanlardı.(Bugün de asıl sorun onlardır.)
Mesela 10 Kasım 1938 de vefat eden Atatürk'ün naaşını tam on beş yıl toprakla buluşturmayıp onu mermer bir lahitte ve hiç kimsenin uğramadığı ( Ya da ancak bir avuç insanın uğradığı ) bir müzede bekletenler Atatürk'ü ne kadar seviyorlardı? Ya da ne kadar sevmiyorlardı.
Mesela 10 Kasım 1938 de hayata gözlerini yuman Atatürk'ün cenaze namazı niçin on beş yıl sonra o da kardeşi Makbule Hanım'ın ağlaması, sızlaması, yalvarması sonucunda üç beş kişinin katılımıyla kıldırılmıştı? Ebedi istirahatgahı Türk milletinin minnet dolu kalbi olan Atatürk'ün cenaze namazına iştirak edip ardından dua etmek niçin devamlı birlikte olduğu milletinden esirgenmişti? Bunu yapanlar Atatürk'ü ne kadar seviyorlardı veya sevmiyorlardı?
Atatürk'ün emir ve direktifleriyle 1932 yılında ezan ve namaz sureleri camilerde artık Türkçe olarak okunmaya başlamış ve bu durum on sekiz sene sürmüştü. ( Bu konunun tartışmasına girmeyeceğim ) 1950 yılında iktidara gelenler ezanı tekrar Arapçaya çevirecekleri vaadi sayesinde geldiler iktidara. Peki halk büyük bir çoğunluk olarak Atatürk'ün bu getirdiğini, dolayısıyla da onu sevmiyor muydu ki Atatürk'ün yaptığı bir inkılabı tekrar eski haline getireceğini vaat edenleri iktidara getirdi?
Lakin daha ilginç olanı şuydu: Ezanı tekrar Arapçaya çevirenler kendi iktidarları döneminde Türkiye'nin her tarafını Atatürk heykelleriyle doldurdular. O dönemde dikilen heykel başka hiç bir dönemde dikilmedi. Dahası Atatürk'ün yakın silah arkadaşı olup ölümü üzerine '' Vatan sana minnettardır '' Diyen İsmet İnönü'nün aklının ucundan bile geçmeyen ve halk arasında Atatürk'ü Koruma Kanunu olarak bilinen kanun ( 5186 Numaralı kanun ) bu iktidarın ilk uygulamalarından biri oldu ( Mecliste kabulü:25 Temmuz 1951- Yürürlüğe girişi: 31 Temmuz 1951) Bu nasıl bir perhiz, bu nasıl bir lahana turşusuydu? Dahası bir türlü bitmeyen Anıtkabir'i de ezanı tekrar Arapçaya çeviren bu iktidar bitirdi. Atatürk'ü seviyor iseler neden Ezanı tekrar Arapçaya döndürdüler? Sevmiyorlarsa neden onu ve ilkelerini, inkılaplarını koruma kanunu çıkardılar ?
Sonra bir Deniz Gezmiş çıktı...Kısa sürede efsane oldu. 6 Mayıs 1972 de ise İdam edildi. O dönemlerde henüz üniversite öğrencisiydim. Hiç bir Allah'ın kulu Deniz Gezmiş'in Atatürk ilkeleri ve inkılapları uğruna mücadele ettiğini dillendirmiyor, onun hakların kurtuluşu uğruna mücadele eden bir devrimci olduğunu söylüyordu.( Türkiye'de Türk halkının değil pek çok halkın yaşadığını da onun sayesinde öğrenmiş olduk zamanında. ) Şu son on altı yıl içinde öğrendik ki değilmiş. Atatürk ilke ve inkılaplarını yaşatmak için savaşmış ve Atatürk düşmanları tarafından öldürülmüş.???? Anlayamadım Deniz Gezmiş Atatürk'ü seviyor muydu sevmiyor muydu?
Peki Mustafa Kamil Zorti? O Atatürk'ü seviyor muydu?
Genç nesil '' Mustafa Kamil Zorti '' deyince bilmez tabii ki. Kenan Evren'den bahsediyorum. Her şeyiyle sözde Atatürk'ü taklit ediyordu. Lakin tabii ki taklitler asla asılların yerini tutmuyor. O sebeple de zamanın mizah dergileri ondan Mustafa Kamil Zorti diye bahsettiler. Lakin o da 1981 yılında tüm okullara bir genelge göndererek '' Bundan böyle tüm derslerde Atatürkçülük konuları işlenecek'' dedi. Yani müthiş bir Atatürkçüydü kendileri...Ama ne oldu? Bıkkınlık yarattı, usanç verdi. İki topa vuracağım diye eşofmanını giymiş genç, beden eğitimi dersinde dahi sınıfa tıkılıp Atatürk'ün spora verdiği önem üzerine nutuk dinlemeye başlayınca önce dersten, sonra Atatürk'ten nefret etmeye başladı. Dolayısıyla bizler de anlayamadık Mustafa Kamil Zorti Atatürkçü müydü yoksa Atatürk düşmanı mı?
Mesela rahmetli Necmettin Erbakan hem de TBMM de Atatürk ilkelerini anlattı. ( Yazı uzamasın diye neler söyledi yazmıyorum. İsteyen şu linke bakabilir: https://www.youtube.com/watch?v=IAZRgJwXLYg) O halde Atatürk'ü seviyor olmalıydı. Ama gelin görün ki kurduğu partiler hep ''Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olmak, irticai faaliyetlerde bulunmak '' gerekçesi ile kapatıldı.Necmettin Erbakan deyince de hiç kimsenin muhayyilesinde '' En büyük Atatürkçü '' diye bir görüntü belirmez. Anlayamadım Atatürkçü müydü değil miydi? Atatürk'ü seviyor muydu yoksa düşman mıydı?
''Ben Atatürk ilkeleri uğruna ölürüm'' diyen pek çok kişiye '' Uğruna öleceğin Atatürk ilkelerini sayar mısın? '' dediğimde aldığım cevap '' ııııı, şeyyyy. '' olmuştur genelde.Ya da '' Laiklik, Milliyetçilik ''dışında şık sayamamışlardır. İşte bu Atatürk ilkeleri uğruna ölecek (!) olan vatandaşlarımızın da Atatürk'ü ne kadar sevdiklerini ya da sevmediklerini hep merak etmişimdir.
Bugün akın akın Anıtkabir'e yani Atatürk'ün mezarına koşanlardan kaç kişi acaba Atatürk'ün '' Mozole ''denen o mermer blokunun altında değil de daha aşağıdaki bir odada yattığını biliyor?
Peki Atatürk'ün bir baloda Sakarya Savaşı hakkında sorduğu soruya '' Hiç bir fikrim yok Paşam !'' diyen bir genci ve kavalyesini ''Sakarya Savaşını bilmeyenin eğlenmeye hakkı yoktur. Atın bu ikisini dışarı '' dediğini Sakarya Savaşı hakkında hiç bir fikri olmayan Atatürk ilke ve inkılapları uğruna ölümü bile göze alacak(!) kaç gencimiz, hatta yaşlımız biliyor.
Yahu sahi. Biz ''Sevmek '' denen mefhumu ne kadar biliyoruz? Sevmek nasıl olur? Nedir sevmek?
Söylenecek söz çok da yazı çok uzadı.
Son olarak: ''Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar.''
Aziz hatırası önünde minnet, sevgi ve saygı ile eğiliyorum. Ruhu şad olsun.
RESİMLER:
1-Mustafa Kemal Atatürk 27 Ocak 1923 de Annesi Zübeyde Hanımın mezarını ziyaret ediyor. Yanında Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak Paşalar var.
2- Mustafa Kemal Atatürk aynı tarihte annesinin mezarının bulunduğu İzmir- Karşıyaka'daki Ferik Osman Paşa Camii haziresinden çıkarken.
3- Her zaman halkıyla ( Halklarıyla değil ) iç içe olan Mustafa Kemal Atatürk
Diğer resimleri tanıtmaya gerek yok sanırım.