Efendim, malum-u âliniz olduğu üzere 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günüdür.
Peki ne yapılır bu günde? Yani kadına yönelik şiddete karşı bu özel günde ne gibi etkinlikler olur?
Başka ülkeleri bilmem ama bizim ülkemizde olan şudur:
Erkekler yazı ve şiir yazar sosyal medyada. Böylece daha önce hiç bilmediğimiz, ilk kez duyduğumuz gerçekleri(!) öğrenmiş oluruz.
Mesela
a) Kadın annedir
b) Kadın eştir
c) Kadın bacıdır
d) Kadın can yoldaşıdır
e) Yuvayı yapan dişi kuştur.
e) Cennet annelerin ayakları altındadır
f) Kadına en fazla değeri İslam dini vermiştir
g) Kadın köle değildir
h) Kadın- erkek eşittir
ı) Kadına şiddet uygulayanlar aciz ve korkak insanlardır. Hatta çoğunluğu eşcinseldir.
i) Kadınlar çiçektir
k) Çiçekler su ister...Pardon burası yoktu sanırım.
Bu minval üzere sonu genelde '' dır '' olan cümleler...Yani '' Dır dır ''
Kadınlar farklı mı peki?
Kadınlar cihetinde de yazılar, şiirler gani kıyamet...
Hatta öyle şeyler yazarlar ki erkek olarak dünyaya geldiğinize pişman olursunuz. Çünkü erkek egemen toplumda kadınları şahmerdanlar altında ezen, ince eleklerden süzen, tespih gibi iplere dizen, sonra da cenabet cenabet gezen bir yaratık sınıfına mensupsunuz. Hepinizin boynu altında kalsın.
Haliyle 25 Kasım hatırına ses çıkarmazsınız. Nasılsa 8 Mart'a kadar bir daha sesleri çıkmayacak. ( Bir de 8 Martları vardır bildiğiniz gibi.) Bu güne mahsus konuşsunlar biraz. Hem erkek kısmının da az dinlenmesi gerekiyor değil mi? Her gün dayak, her gün taciz, tecavüz, her gün şiddet olmaz ki. Senede iki gün de olsa dinlenmesi lazım erkeklerin.
Sonra?
Sonrası yok. Dedik ya 26 Kasımdan itibaren her şey normal seyrine döner ve ülkemizde kadınlar asırlardan beri olduğu gibi şimdi de erkekler kendilerine ne kadar hak vermişse o kadarla yetinirler. Hatta bununla övünürler bile.
Mesela '' Kadına insanca yaşama hakkını Atatürk verdi. Avrupa'nın kadınları bile henüz seçme ve seçilme hakkına kavuşmamışken Atatürk biz kadınlara seçme ve seçilme hakkı verdi.'' derler. Atatürk'ün de bir erkek olduğu hiç akıllarına gelmez.
O hakları elde etmek için verdikleri bir mücadele var mı? Yok.
Veya '' Kadınlara en çok değer ve haklarını veren Peygamberimiz oldu'' derler ama Peygamberimizin bir erkek olduğunu unuttukları gibi Allah'ın neden bir tanecik de olsa numune olarak kadın peygamber göndermediğini sorgulamazlar.
Ha, arada bir iki devrimci kadın çıkmaz mı?
Çıkar elbette. Çıkmasına çıkar da onların yaptığı, yapacağı da feminizmi erkek düşmanlığına indirgeyip erkeklere sövmekten, hatta daha ileri giderek '' beni niçin kadın olarak yarattın?'' diyerek tanrıya bile sövmekten öteye gitmez.
Tabi bir de bizde devrimci kadınların sonu genelde Darülaceze olduğu için öyle uzun soluklu bir mücadeleyi neredeyse hiç biri göze alamaz.
Hayvan severliklerini onları barınaklarda besleyerek gösteren bazı hanımefendiler ise insan severliklerini göstermek için de benzeri bir yola baş vururlar: Şiddet gören kadınları Mor Çatılara tıkıp beslerler. Böylece bizdeki kadına şiddet olayını da alnımızın akıyla hallederiz (!)
Bizde vaziyet bu.
Gelişmiş Batı toplumunda nasıl peki?
25 Kasımı Kadına Şiddetle Mücadele Günü ilan eden onlar olduğuna göre aynen bizdeki gibi olmasa da onlarda da var demek ki kadına şiddet.
Peki onlar ne gibi çözümler üretiyorlar kadına şiddetin önüne geçebilmek için?
İşin doğrusu bilmiyorum ama bakın gelişmiş Batıda değil de gelişmemiş Hindistan'da, hem de Hindistan gibi gelişmemiş bir ülkenin en gelişmemiş ve yoksul bölgesi olan Banda 'da kadınlar bu ve daha başka pek çok sorunu çözebilmek neler yapmışlar:
Bizim devrimci kadınlarımız Che Guevera şapkaları giyip en lüks AVM lerde Cappicino yudumlayarak ( Ya da bildiğin meyhanelerde buzlu rakı devirerek) '' Ne olacak bu ezilen kadının hali?'' diye göz yaşları dökerken Banda'da bir kadın çıkar ortaya.
Bu kadın daha dokuz yaşındayken evlendirilmiş, hayatı çilelerle geçmiş, sağlık çalışanı bir kadındır. Adı Sampat Pal Davi'dir ve 5 Çocuk annesidir ( Halen hayattadır ) ve bakın Sampat Pal Davi neler yapar?
Sampat Pal Davi 2006 yılında '' Yeterin lan gari...Dokuz yaşında çocuk evlendirilir miymiş'' diyerek bir mücadeleye başlar. Yani ilk işi çocuk gelin olayına el atmaktır. Ama öyle sosyal medyada resim ve ağlama ikonları paylaşarak yapmaz bunu tabii ki.
Aşağı yukarı hepsi de çocuk yaşlarda evlendirilmiş olan bir sürü kadın kısa zamanda Sampat'ın etrafında toplanır. Böylece bir devrimin kıvılcımları çakmaya başlayınca bu asi topluluğa önce '' Militan Maoistler '' der polis.
Yani bizde devrimci olsun olmasın iki kadın bir araya gelince ya kocalarını, sevgililerini veya üçüncü bir tanıdıkları kadını çekiştirirken Hindistan'ın açları resmen bir devrim başlatırlar.
Bu grubun sayıları binleri bulunca '' Biz Maoist filan değiliz'' derler ama yine de kendilerine çete gözüyle bakılır.
Kısa zamanda artık onlar da üzerlerine giydikleri pembe sariler ( Hint kadınlarının özel giysisi ) sebebiyle kendilerine ''Gulabi Gang'' ( Pembe Çete ) denilmesine ses çıkarmazlar, hatta benimserler bu ismi.
Peki Gulabi gang ne yapar?
Gulabi Gang öncelikle başlık parası, aile içi ve cinsel şiddetle baş etmek için uğraşır.
Ev ev dolaşıp kadınların sorunlarını dinler ve çözüm bulmaya çalışır.
Kız çocuklarını para karşılığı satmak için okula göndermeyen babalara temiz bir sopa atıp çocukların okula gönderilmesini sağlar.
Yoksulluk sınırı altındaki insanlara tahıl dağıtımının adaletli bir şekilde yapılmasını sağlar; Mesela tahılları dağıtmayıp öylece deposunda tutan memurun ofisini basmış ve traktörler ile dağıtımı yapmıştır.
Nüfus kağıdı olmadığı için yaşlılık maaşı alamayanlara ödeme yapılmasını sağlamıştır.
Elektrikleri kesip daha sonra rüşvet almadan açmayan görevliye de elektrikleri zorla açtırmışlardır.
Şiddet gören kadınlar Gulabi Gang’a başvururlar. Gulabi Gang gidip şiddet gösteren eş ile konuşuyor. Bir sonuç alamadıkları taktirde o adamı bambu sopalarıyla dövüyorlar.
Polis diyelim ki karısını döven bir erkeği serbest bıraktı. Bu durumda Gulabi Gang hem o dayakçı kocayı hem de polisleri eşek sudan gelinceye kadar dövüyor.
Tecavüze dur demek için en kalabalık yerleşim yerlerinde dans ediyorlar.
Tecavüzcülerin hadım edilmesi için gösteriler düzenliyorlar.
Ve işin en ilginç tarafı:
Gulabi Gang artık Avrupa'ya örnek olma yolunda. Ülkelerinde 20.000 üyesi olan Gulabi Gang'ın Paris'te bir şubesi var.
Sözü çok fazla uzattım farkındayım.
Uzun lafın kısası çözüm Mor Çatı değil Pembe Çete. Bilmem anlatabildim mi hanımlar?