‘’ Bu hikayede niçin ben yokum?’’ Demiştin değil mi? Al sana hikaye. Başından sonuna kadar sen varsın )))))))

************************

-Offf canım çok sıkılıyor Nevin

 -Hayatım, canın sıkılıyorsa Sami Hoca’ya şiir yazsana.

 -Ohooooo. Onu çoktan yaptım. Adam bana cevap yazar yazmaz anında verdim cevabını.

 -Hemen mi? Yahu bekleseydin biraz. Bak adam senin şiirini herkes okusun, sen de bunun keyfini çıkar diye yirmi dört saat bekledi. Senin de beklemen gerekmez miydi?

 -Huyum kurusun hiç bekleyemem.

 -Neyse, olan olmuş artık. Eee şimdi ne yapmayı düşünüyorsun can sıkıntını gidermek için? Bak sakın abuk subuk şeyler gelmesin aklına. Doğru düzgün bir şeyler düşün

 -Diyorum ki seninle şöyle sinemaya gitsek ha?

 -Sinemaya gitmek? Hem de seninle? Bundan daha abuk subuk bir düşünce olamaz. Başka bir şey düşün.

 -Ölümü öp...

 -Seninle sinemaya gitmektense ölünü öpmeye razıyım.

 -N’ooluuur. Haydi gel okuldan kaçmış iki liseli sevgili gibi sinemaya gidelim.

 -Adam ! Kafayı üşüttün galiba. Saçının kılları ağarmış, halen iki liseli gibi diyorsun yahuu.

 -Tamam ya kızma. Biz de Türk San’at Müziği korosundan kaçmış iki emekli gibi gideriz.

 -Dur hele durr. Sen epeydir Türk Sanat Müziği korosuna katılmıyorsun. Devamlı provalardan kaçıyorsun. Neden?

 -Of yaaa ne o öyle ‘’Tennenni tereyağ, tennenni tereyağ.’’ Bıktım usandım vallahi. Haydi kalk sinemaya gidelim.

 -Seninle sinemaya gitmektense Sami Hocanın şiirlerini okurum daha iyi. Senin çıt çıt çekirdek çıtlayıp katır kutur mısır patlağı yiyerek beni sinir etmenden daha iyidir.

Mehmet Fikret Ünalan öfkeden deliye döndü adeta Sami Hoca lafını duyunca. Hele de şiirleri...O öfkeyle sesli bir şekilde mırıldandı: ‘’ Mendebur herif sinir sistemimi alt üst etti. Kimyamı da fiziğimi de bozdu. Nereden geldi şu Edebiyat Evine bilmem ki. Ulan memlekette başka site, başka ev mi yoktu da geldin burnumun dibinde bittin?’’

Sonra hunhar bir gülüşle eşi Nevin’e biraz daha sokuldu.

-Şimdi sen benimle sinemaya gelmiyor musun?

Nevin hanım kararlı bir şekilde başını salladı.

-Kesinlikle gelmiyorum.

Mehmet Fikret bu sefer tam anlamıyla Godzilla'ya dönüştü.

-Eh o zaman günah benden gider.

Nevin Hanımın gözleri korku ve dehşetle açıldı.

-Olamaz. O hainliği yine yapmayacaksın değil mi?

Mehmet Fikret daha da hunhar bir çehreye büründü.

-Valla benimle sinemaya gelmezsen yapmak zorunda kalacağım. Bana başka seçenek bırakmadın çünkü.

- Of Fikret offff. Ömrümü yedin,  ömrümüüüü. Senin bu yaptığına resmen şantaj denir.

-Şantaj-montaj, orasını bilmem. Şimdi kalkıp benimle sinemaya gelmezsen oturur bir düzüne şiir yazarım sana. Şiirlerimde bir ağlarım bir ağlarım ki Güzelçamlı’yı sular seller götürür. Eh gayrı sen bilirsin. Şimdi benimle sinemaya geliyor musun gelmiyor musun?

Nevin Hanımın başka şansı yoktu. Sinemaya gitmese bu deli herif başlardı Medine dilencisi gibi yalvarmaya ve ‘’ Dön artık Nevin, bak sensiz oldum hasta / Dolapta yemekler bitti, çorba da kalmadı tasta’’ Diye acıtasyon dolu şiirler yazmaya. Böyle bir ızdıraba katlanmaktansa onunla sinemaya gidip bir film seyretmenin ızdırabına katlanmak daha ehven-i şerdi.

-Tamam tamam. Sinemaya geliyorum seninle. Ama bak peşin peşin söz istiyorum senden. 1- Film boyunca çekirdek, kabuklu kuru yemiş ve mısır patlağı yemek yok  2- Film boyunca sessiz oturacaksın. Anlaştık mı?

-Anlaştık.

-Söz mü?

-Söz.

-İyi madem. O zaman kaldır kıçını. Heeey kime diyorum?  Hay Allah’ım ya. Adam yine Sami Hoca’ya şiir yazıyor... Kalk haydi kalk madem.

-Yok yok Sami Hoca’ya değil. Bu sefer seninle sinemaya gittiğimizi anlatan bir şiir yazdım. Tam on iki kıtayı beş dakikada yazdım hem de. Bak okuyum sana bir kıtasını

Oy dingala dingala
Kömür koydum mangala
Bekar Sami sen çatla
Biz gidiyoz Dangal’a


-Dangal ne ayol?

-Gideceğimiz filmin adı... Baş rolünde Amir Khan oynuyor. Filmde Amir Khan eski bir şampiyon güreşçi. İki kızı var. Onları da güreşçi olarak yetiştiriyor.

-Ohooooo. Sen şimdiden başladın filmi alatmaya. Hani anlatmayacaktın?

-Dayanamadım. Huyum kurusun.

-Ah nerde o günler? Senin şu huyunun kuruduğunu görebilecek miyim acaba? Rabbim dualarımı kabul edecek mi?

-Tamam tamam sustum.

-Film hangi sinemada oynuyor?

-....AVM,Melek sinemasında.

-Hımm güzel. En azından bir hava değişikliği olur.  

Derken efendim sinemaya geldi Mehmet Fikret Ünalan ve Nevin Hanım. Mehmet Fikret Ünalan biletleri kapıdaki yer göstericiye verdi. Delikanlı onlara yerlerini gösterince gencin eline bir elli kuruş bahşiş bıraktı. Daha sonra ‘’ Benim fena halde çişim geldi. Sen otur, film başlamadan gelirim’’ Diyerek  Nevin Hanımdan müsaade istedi ve dışarı çıktı.

Beş dakika sonra salonun ışıkları karardı ve film başladı. O anda da Mehmet Fikret, kucağında beş adet patlamış mısır kovası, üç adet çekirdek ve üç adet de fıstık torbasıyla güç bela yürüyerek Nevin Hanımın yanına konuşlandı.

Nevin Hanım, kocasının tam teçhizat bir vaziyette yanına gelmesi ve ‘’ Geldim hayatım ‘’ Der demez patlamış mısıra dalması üzerine beyninden vurulmuşa döndü ama iş işten geçmişti.

Mehmet Fikret’in kulağına eğildi.

-Ben sana bunun hesabın evde soracağım merak etme.

Film başlar başlamaz Mehmet Fikret de başladı...

-Bak şimdi şu genç var ya, işte onunla güreş tutacak şu ihtiyar adam rolündeki Amir Khan. İki dakika geçmeden de gencin sırtını yere getirecek.

-Ya sussana Fikret. Bırak da filmi izleyeyim.

-Sen izle hayatım. Ben bir şey mi dedim? Bak bak, şimdi şu iki kız var ya Amir Khan’ın kızları...Büyüğünün adı Gita, küçüğü Babita. Onlar da aynen bizim gibi babalarına ‘’Baba ‘’ Diyorlar. Yani Hintçede de baba-baba..

-Fikret Sussss.

-Ha işte onu diyordum. Amir Khan onları  güreşçi olarak yetiştirecek. Tabii önce herkes onunla alay edecek.

-Fikret ! Susar mısın lütfen?

-Evet yaa. Susadım. Keşke gazoz-kola filan da alsaydım. İstersen sen bekle ben hemen bir koşu alıp geleyim.

-Otur Fikret. Sinirlerimi zıplattın zaten, otur da elimden bir kaza çıkmasın.

-Kaza dedin de. Bu kızları niçin güreşçi olarak yetiştiriyor biliyor musun?

-Bilmiyorummm. Bilmek de istemiyorum. Eğer çeneni kapatırsan öğreneceğim.

-Ben söyleyeyim: Bu kızlar okulda erkek arkadaşlarını dövdükleri için babaları ‘’ Bu kızlardan iyi güreşçi olur’’ Diye düşünüyor.

-Fikreeeettttt !!!!

Nevin Hanım öylesine şiddetle bağırdı ki tüm sinema salonu filmi bırakıp onlara döndü ve parmaklarıyla ‘’Sussss’’ işareti yaptılar. Ama Mehmet Fikret’in umrunda değildi doğal olarak

-Bak şimdi Gita şu güreşçi delikanlılar içinde en güçlüsünü seçecek güreş tutmak için.

-Fikret, Allah rızası için...

-Yok yok bunlar Müslüman değil. Hindu...Allah rızası için güreşmiyorlar yani. Bak şimdi Gita bütün erkekleri yenerek Bölge şampiyonu olacak.

-Of Fikret yaaa. Anlatmasan da şu filmden biraz olsun zevk alsam olmaz mı?

-Huyum kurusun. Anlatmadan duramam.

-Ben senin o huyunu da, seni de kurum kurum kurutmazsam bana da Nevin demesinler.

-Evet, bak şimdi burada dans edecekler ‘’ Dangal Dangal ‘’ Diyerek... Dangal ne demek biliyor musun?

-Ne biliyim ayol. Kapatsana artık şu çeneni.

-Dangal demek Güreşçi demektir Hint dilinde. Hani bizde pehlivan diyorlar ya, Hintliler de Dangal diyorlar.

Nevin Yengede radyatör resmen su kaynatmaya başlamıştı ama Mehmet Fikret daha sonra başına gelecekleri bilse dahi o kötü huyundan vazgeçemiyordu bir türlü.

- Bak şimdi Gita, Hindistan Spor Akademisine gidecek. Ama orada huyu suyu değişecek. Hatta saçlarını uzatacak, arkadaşlarıyla tatlı bile yiyecek.

-Zıkkımın kökünü yesin e mi Fikret. Sen de öyle. Zıkkımın kökünü yiyesin e mi?

-Yok. Onu yemeleri yasak. Güreşçiler öyle canlarının istediği her şeyi yiyemiyorlar.

Sinema salonundan homurtular yükselmeye başlamış, arka ve ön koltuklardan Fikret’i dürtenler olmuştu ama nafile.

- Bak bak..Burada Gita, Amir Khanla güreşecek ve onu, yani babasını yenecek. Ama babası tekniği kötü olduğundan değil yaşlı ve çok kilolu olduğundan yenilecek kızına. Aaaa bak söylemeyi unuttum. Amir Khan bu film için tam otuz kilo birden alıp 66 Kilodan 96 kiloya çıkmış biliyor musun?

-Allah seni bildiği gibi yapsın e mi Fikret.

- Yok yaa, Spor akademisindeki koçun bir şey bildiği yok. Onun yanlış taktikleri yüzünden Gita, katıldığı turnuvalarda tüm müsabakaları kaybedecek. Haa, bu arada atrenörlere koç dendiğini biliyorsun muhakkak değil mi?

-Koçlar boynuzlasın seni inşallah Fikret. Arenalarda boğalar önünde kalasın da en nazik bölgenden boynuzu geçirsinler sana inşallah.

-Bak bu arada Babita da bölge şampiyonu olarak ablasının yanına geldi. Gördün mü?

-İki gözün önüne aksın da kör kalasın e mi Fikret.

-Bak bak. Gita ağlıyor telefonda. Neden? Çünkü en doğrusunu bilenin babası olduğunu, ona haksızlık yaptığını anladı. Eeee baba sözü dinlemeyenin hali böyle olur küçük hanım. Haa, hanım dedim de aklıma geldi. Sen hiç çerez yemedin. Buyurmaz mısın?

Nevin Hanım ‘’ Evde kalıp bana şiir yazmasına müsaade mi etseydim acaba? Bu işkence katlanılacak gibi değil.’’Diye düşünürken Mehmet Fikret anlatmaya devam ediyordu.

-Bak şimdi Amir Khan, Gita’ya telefonda taktik verecek.

-Bana bak adam ! Boğarım seni. Vallahi de billahi de boğarım.

-Bak şimdi iyi seyret. Gita, zenci güreşçi ile yarı final maçı yapacak. Bu sefer kendisini boğmaya çalışan zenciyi babasının taktikleri ile yenecek.

-Seni sessiz sedasız, hiç bir kriminal incelemede sebebi anlaşılamayacak şekilde ortadan kaldırabilecek bir taktik var mı acaba?

-Var tabii ki hayatım. Amir Khan kızına söylemişti ya hani ‘’ Çok zordur ama imkansız da değildir’’ Diye. İşte şimdi Gita, Avustralyalı rakibine karşı o taktiği uygulayıp arkasına dolanacak, belinden tutup başının üzerinden aşırtarak omuzlarını yere vuracak ve müsabakanın bitmesine sekiz saniye kala yaptığı bu hamleyle maçı kazanıp dünya tarihinde ilk kez altın madalya alan Hintli bayan güreşçi olarak adını tarihe yazdıracak.

-Adın tarihlere yazılsın e mi Fikret.

-Yazılacak elbette. Böyle bir güreşçinin adı tarihlere yazılmaz mı hiç?

-En kısa zamanda yazılsın inşallah.

Gita’nın dünya şampiyonu olması ile noktalanmıştı film. Sinema salonu yavaş yavaş boşalırken Mehmet Fikret hâla anlatmaya devam ediyordu.

- Ya hemen kalktın hayatım. Amir Kahan’ın kapatıldığı odada önce Hint Milli Marşını duyarak kızının şampiyon olduğunu anlaması, sonra kızı ile babanın birbirlerine sarılma sahneleri vardı.

-Yılanlar boğazına sarılsın e mi Fikret.

-Bak en son sahnede filme konu olan asıl güreşçiyi gösterecekler. Az otur da onu da gör.

- Ben göreceğimi gördüm. Asıl sen düşün şimdi evde neler göreceğini.

-Bu film Hint filmleri içinde Raj Kapor’un ‘’Avare’’ Filmini de sollamış hasılat bakımından. Bunu biliyor muydun?

-Bildiğim bir şey varsa bana şu filmi zehir ettiğindir. Bırakmadın ağız tadıyla bir film seyredeyim. Ama duuur. Ben bunun hesabını sana soracağım.

Evet, Nevin Yenge nasıl bir hesap sordu  ya da sordu mu veya affetti mi orasını bilemiyorum tabii ki. Ama gerçek olan bir şey varsa Mehmet Fikret Ünalan’ın bu huyunu değiştirmek mümkün değildi. Atalarımızın da dediği gibi can çıkıyor huy çıkmıyordu.

N’apalım şimdi

Gökten üç değil elma dört elma düştü diyelim.

En hafif ve can acıtmayacak olanı sevgili Nevin yengemizin başına

İkincisi hikayenin yazarı olarak bendeniz Sami Biberoğulları’nın başına.

Üçüncüsü yazıyı okuyanların başına

İçine taş yerleştirilmiş olan dördüncü elma da hikayenin diğer kahramanı Mehmet Fikret Ünalan’ın başına.

*********************************************

İnşallah bu sefer anlatabilmişimdir.


( Mehmet Fikret Ünalan İle Film Seyretmek başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.10.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu