Kıblede saklı dokunulmazlığı emanet
varlığın bir de hicvinde yetim yeminler var, Yaratanın nezdinde göğün
tutanaklarına geçmiş adım ve sicilim. Şimdi makûs ömrün bir hecesini salıyorum
boşluğa ve kefenimle salınıyorum: yeni yetme bir şiir olma özlemi var ruhumun
bakir platolarında ve susuyorum aslında nefsimi susturuyorum: sancılı durağın
düş çıkmazında beyitler ağırlıyorum az sonranın temenni edeceği bir teselli ile
rugan ayakkabılarımı parlatıyorum ama… olmuyor işte ve sevdiceğim maruzatlarım
ket vuruyor: yandaş bir imge ise Paskalya tatilinde nükseden ve arifesinde
ölümün, sağdıcım tüm insanları yüreğime davet ediyorum ve aklı başında bir
mümin olmanın gerektirdiği her görevi seve seve ifa ediyorum.
Dingin bir gün olmasını arzu ettiğim…
Yeminlerim başıma iş açıyor çünkü
zora koştum aciz varlığımı yine de yeminime sadık kalmanın verdiği titreşimle
dünya ahvalini selamlıyorum.
Mensubu olduğum muhteşem dinim.
İnancına sadık tüm insanlık.
Rubailer uçuşuyor.
Yorgun asfalta yapışan sakız gibi
kimi insan ölü eti çiğniyor.
Sözsüzüm bu gün ve çok da sönük
mihrabım.
Soylu benim yüreğim ve tüm argümanlar
istifli gök kubbenin mizacına denk düşen, sevecen bir imle arzı endam ediyor
şairin biri belki de şiir olmaya meyletmiş ömrün hicabı ile soluksuz şiirlere
mazhar oluyorum.
Ah, benim yırtık cübbem.
Ah, benim kemer burunlu yanılgılarım.
Sefasını sürmekten uzağım hayatın
aslında insanlardan da uzak… hayır, hayır, itirazım var:
Başköşede yüreğim dillenen.
Duvarları matemin.
Ve sevgi dilenen bir meczup.
Sanrılı öyküler durağındayım bu sefer
ve sancılanıyorum şiirin birine bir gece vakti: elbette daha çok sevebilmekle
iştigal.
Göğün notaları kök söktürüyor.
Noktalamalar adam boyu ve yüreğin de pekiştiricisi.
İzafi bir mutluluk addedilen yine de
kıyamet öncesi yelteniyorum tüm sakıncaları yok sayıp, yok sayıldığım minvalde
ve yüreğin karekökünü alıp köklerime de sadık.
Madem müridiyim sevginin ve sevgiden
mütevellit bulutlarla içli dışlı…
Uçuşan kanatlarım.
Uçuşan eteklerim.
Kelaynak kuşlarından gözlerimi
alamıyorum çünkü aynadaki aksime, aksi bir bakış fırlatıyorum.
Beşeri sıfatların ötesindeyim ve
vasıfsızlığıma müteşekkir.
Kıran kırana bir dünya ve arz
ediyorum kırıklarımı bazen saçlarımın kırıklarına rastlayıp yürekteki ile
mukayese ediyorum; hangisi daha pejmürde, diye.
Seyyah varlığın semazen etekleri ve
bir içimlik şiirlere göz kırpıyorum elbette hidayetin basamaklarına hızlıca
tırmanmak adına daha çok acı çekmeliyim.
Yüküm ağır olsa da vazifelerim ve
inancım ruhumu ve vicdanı hafifletiyor ve inancın her serpintisi ile kendimle
yüzleşiyorum daha iyi bir kul olmak adına biliyorum ki; küllerime muhtacım ve
kazasını kılıyorum yarım hikâyelerin ve ben de yarım yamalak selamını verip de
geçiştirenlere teşekkür ediyorum ne de olsa verip de alınmayan her selamım
aslında evrendeki varlığıma dirayet kazandırıyor.
Müşkülümle meşgul iken.
Meşguliyetlerim ile de sırdaş.
Müşfik yüreklerde sarpa saran
hüviyetimi tartıyorum gönül terazisinde.
Bir tebessüm tam yerleşecekken
yüzüme…
Bir teselli babında yolda gördüğüm
bir düş fakirine umut oluyorum ve evsiz barksız ve de kimsesizlerin nasıl da
sevgi ile dolu olduğuna şahit.
Alışverişimi bitirip de çıkacakken
onlardan biri yaklaşıyor yanıma: hani, insanların iğrenip de küçümsedikleri ve
yok saydıkları bir garip kul ve de abdal ve biliyorum ki; o, herkesten daha
mutlu çünkü Rabbi ile baş başa.
Poşetlerimi yerleştirmeme yardım
ediyor ve gözlerinde cenneti görüyorum ve içindeki nuru.
Koskoca market sözüm ona insan dolu
ama ben artık onların varlıklarını hissetmiyorum ve ikimizin geliştirdiği gönül
bağına aşağılayıcı gözlerle bakıyorlar ne de olsa varlıkları ve cüzdanlarında
muhafaza ettikleri o yüksek limitli kartlarına güveniyorlar.
Sözsüz iken.
Sevgisiz bırakılmışken.
Ve iyi bir semtin müdavimleri bizi
hor görürken…
Kanatlarımla uçuyorum evrende ve
salınıyorum İlahi Aşkla ve bir garip kuldan başka bir şey değilken biliyorum
ki; yalnız değilim tıpkı yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana insanlığımı
hissettiren o evsiz adamla ortak bir dil geliştirmişiz.
İnsanlığın çürüdüğü bir asırda.
Teknolojinin esir aldığı bunca
sevgisiz insan arasında.
Sevdikçe canım daha da yanarken ve
de.
Sevilmeye layık bir insan olduğumu
bana düşündüren bu kalabalıktan kaçıp da Rabbime sığındığım ve gönül dostumun
da sayesinde biliyorum ki rahmet kapısı ardına kadar açık ve beni içeri
çağırıyor.
Sahi, bir insana ne verebilirim ki
sevgimden ve umudumdan başka ya da ben ne istiyorum?
Tüm sorular cevapsız iken Mevla’mın
gönderdiği, yoldan geçip de yanıma yaklaşan bir yabancı ve biliyorum ki; o, bir
Allah dostu.
Elinde ne var ne yok görmüyorum bile
ama gözlerindeki nurlu yolu görüyorum ve onun ne kadar zengin olduğunu.
Ve bizi küçümseyen zengin insanların
aslında ne kadar fakir olduklarını Allah bana gösteriyor ve kanatlarım
okşanıyor İlahi bir ışığın masumiyetinde ve içtenliğinde biliyorum ki; ben bu
dünyada asla yalnız değilim hatta tüm kâinatta biliyorum ki; sayısız insan var
hırpani addedilen ama yürekleri ve iradeleri çelik gibi.
Gönül gözümle yaşamanın mükellef
sofrasındayım.
Yorgun ruhumun de sefasını sürüyorum
çünkü sevmek için daha çok nedenim var günbegün biçimlenen: İlahi Aşkın
sırdaşlığında kenetlendiğim kocaman bir manevi dünyam var benim, anlatmaktan ve
aramaktan da asla vazgeçme niyetinde olmadığım üstelik yazmak için her gün daha
da fazla neden ve güzellik sunuyor bana Rabbim ki kalp gözümdeki oyukta sayısız
güzellik göz kırpıyor tıpkı açıp solmanın güzelliğine vakıf ruhumla nazenin bir
seyyah olmanın verdiği hüzün ve gurur beni bana ve Rabbime daha da yakın
kılarken…