Ölü iklimin mahzeninde düş
bezginleri…
Düş simsarları;
Düşlerin dahi düştüğü gözlerde saklı
Tutulası aşkı ve rahmeti sunarken
ellerimle
Göğün de metanetine takılı gözlerim
Etmeye fırsat bulamadığım hangi
yeminse
Düşüp de yollara başım düşmeden yana
Konakladığım nice yürek:
Azat edilmeye biat
Sözcüklerden çektiğim dilin belası
bir farkındalıkla.
Mutlak bir zincir,
Esaretin kenetlendiği
Aşka sadık bir titreyiş
Elbet duyguların firarı.
Gönül ehlidir her muradı madem yanan…
Benlikte saklı kaygıların da idamı,
İfşa etsen de etmesen de
Belli belirsiz bir gülümseme
Aşka hükmeden kaderin yüzü suyu
hürmetine
Bahşedilen o minvalde
Göğe konuşlu bir sandık
Eklem yerleri de kopuk nice duygu
Şiir vasfında mıntıka.
Yüreğin yorganı o mavi tebessüm
Görünmezliğin indinde
Sıra dışı bir minval
Sükûn yüklenmiş kaderin de kalan son
dermanı
Tetiklenen bunca şiir
Bir rutinden firarı aşkın
Bir de idam sehpasına konan kör
kurşun misali
Oysaki ölmeyi nasıl da dilerdim bir
zamanlar.
İçinden geçtiğim dehlizde saklı madem
Bunca közün de ihbarı
Safsatalardan uzak durduğum kadar
Mutluyum ben yangınımla
Üstelik işinin ehli bir meczup bir
mazlum.
Körelen bir nota
Rivayet mensubu oysa kaçan
gözlerimden
Baş koyup da fermana
Yan çizdiğim bir renk varsa yoksa
Elemin intikamı yazmaya durduğum
şiirden
Çalmadığım ne kaldıysa geride,
Gözbebeklerime itibar etmesin de hani
teselli
Babında bir sezi yürekten kayan
Bazense yolları yakın kılan
O rüzgâr
Sevişen dalların yapraksız muhabbeti
Kuru gövdesiyle asırlık çınarın
itirafı.