Sözcüklerin ihanetine uğradım
günbegün ve rüştünü ispatlamamış bir cümle olmanın telaşındayım. İçimdeki orman
yangını ve ölü bitkiler belki de ağacın telaşına yenik düştüm ve ben de yandım
yaşın yanında. Yasın dolduruşa getirdiği bir iklimim belki de devasa hükümlerin
olduğu bir ana yasa lakin anne yüreğindeki yerimi de asla doldurmuyor hükümler
ve sözcüklerin kefaretine ısrarla paye verip tembihliyorum da kalemime ölene
kadar özgür kalmasını.
Kalan günde saklı yeminler; kalan
zamanda saklı metinler elbet ifşa etmediğim binlerce duygu var ve ben, hangi
ben olduğuma tam karar vermişken soru bombardımanına tutuluyorum ve yaralı
gövdeme üç beş şiir yamayıp da sözüm ona yaşanır kılıyorum hayatı.
Gölgelerden çektiğim yok mu?
Ya, ben de bir gölge isem?
Gölge edenlere de teşekkürlerimi
sunuyorum ki ana kıtadaki varlığıma delalet tüm sancılar. Günlük ihtiyaçların
da asla mübalağasını yapmadan kıt kanaat yaşıyorum ve yasıyorum da.
Erguvanlardan şikâyetçiyim ki gül
bahçeme dadanan bülbülden de hele ki çektiği çile nasıl ki dilinin de
pervasızlığından ve ben çiçeklerimi yoluyorum aslında içimdeki orman yangınında
sadece kalemimi kurtarıyorum ve telaşla çıkıyorum basamakları. Aşkın asasına
dönük yüzünde hüznün hala da sevmeyi dileyebiliyorum ve seviyorum da üstelik haberleri
yok iken ne de olsa ben sadece bir alt yazıyım ve şimdi kucağımdaki odunları da
atıp ateşe…
Tutuşan nice şey belli ki rahmetin de
ta kendisi y/andığım ve azığa aldığım her renk üstelik hangi renk olmam
gerekiyorsa da değil kim ne renk görmek istiyorsa belimdeki ebemkuşağında.
Rotam.
Lanet rotam.
Rutin seyri ömrün ve sefasından çok
cefasına aşina iken kâinatın yine de bahşedilen her acıyla ve imkânsızlıkla
içli dışlıyım şimdi kürüyorum geceyi ve az sonra yağacak karın hazırlığında
içimdeki okula kar tatili ilan ediyorum lakin kalem söz dinlemiyor ve sefil
benliğim seken kurşun misali ve her nasılsa kör noktasına denk düşüp de…
Yarım kalan hikâyelerimi tamamladım
işte ve yarım kalan şarkılar da ezberimde yine de güme giden ömrün akla zarar
tutarsızlığı ile hesaba çekiliyorum üstelik ben, benlik tasasında değilken
artık kim neyin peşinde ise ve sevgiden yana da sunuyorum fermanı elbet kulluk
sıfatlarımdan yana hayli dertli ve yaptırımı olmayan bir dilekçe ile de taahhüt
etmişken…
Yolum düşmüşken notere…
Ve de en yakın akrabam iken başkâtip.
Sözcükler kan kaybından yana hayli
mutlu ne de olsa onların varlığı yüreğimde kaynayan kazan’ın sermayesi. İlla ki
baş koyacağım illa ki evrene kafa tutacağım ve biliyorum da başımı nerede eğmem
gerektiğini ve seve seve O’nun katında yaşımı ve yasımı sunuyorum ve bahşedilen
İlahi Aşkın rahmetinde pişmek adına huzurluyum gerçi hali hazırda yaşadığım
dünyadaki ahaliye bunu izah edemiyorum ama latife yapsam da zaman zaman illa ki
bekliyorum lanetin sonlanmasını ve adını anmadan değil günüm anım geçmiyor ve
büyüyen devasa aşka baş koyduğumu da için için feryat ediyorum duyulmazlığın
indinde şakıyan iç sesimle hemhal sefil cümlelere de yakın durmanın verdiği
mutlak huzurla.
Az evvel pencereye konan ölü kuş
biliyorum ki ölümünden ben sorumluyum ve düşünce gücümle de onun yaşadığına
inandığım kadar ve yasın muadili ikircikli damlalar az evvel konan yüreğime
günlerdir kovaladığım sefil kelebek ve yavru bir kedinin az evvel içimi
titreten sesi kısaca tüm şahitlerim; kısaca şiir olmaya aday tüm hüznü cihanın
belki de körelen zamanın devasa tırnağı hani pençesinden son anda kurtulduğum
iblisin bir de meleklerin safiyetine eşlik eden zincir ve kurcaladığım
hayatımda bir kurgu olmasını dilediğim mazim.
İşinin ehli kim ise en çok da insanlığından
sorumlu…
Ve mevsimin kiri değil de
kifayetsizliğine yenik düşüp kandığım bahar havası ve hala titreyen ellerimden
kayan ettiğim duaların da rahmeti iken içimde saklı tuttuğum umut ve şiir
yürekli insanların varlığına duyduğum inançla yolunu gözlediğim Allah dostu
insanlar.
Bir isim.
Tükenmiş sıfatlar.
Türeyen yalnızlık.
Büyüyen rahmet.
Devasa bir koza aslında bıçkın
aslında süzgün aslında sürgün edilmiş düşlerin içeri doluştuğu.
Randıman alamadığım hangi günse
insanlığımı sorguladığım ve hangi resim karesi ise ben sadece bir noktaya denk
düşüp de ürkünç coğrafyalardan firar eden yetim imgelerin de mağduriyetine
eşlik eden aksanlı şiirler ve endamlı masallar elbette yaratılar insan elinden
çıkan bir resim gibi ve yüce Yaratan her şeyde O’na delalet tüm yaslı gözlerde
şakıyan bir coşku gibi ruhun da albenisine eşlik eden tutkulu mizansen.
Töhmet altında kalan bir şarkı belki
de nakaratı unutulan.
Ve bir resim, kayıp ressamının
peşinden koşan.
Ve bir nota dikte edilen.
Bir rota arz edilen.
Bir noktaya duyulan özlem lakin üç
noktayla hayatı geçiştiren…
İzahı var ya da yok kimi şeyin ve
ben, içimdeki misafiri de yatılı kalsın diye ikna etmişken elbette düş gücüme
yenik düştüğüm nice yazı ve şiir bir bir öykündüğüm aslında huzurun da adresi
iken…
Dönüp de b/aktığımda geriye…
Yoksa dönmeye bile değmez deyip de
gözümü ve yüreğimi ufka diktiğim mi?
Anda saklı bir tutkuyu hala şiir
olarak da yorumlayabilirken belki de neye denk düştüğümü hala
çözümleyememişken.