‘’Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum

Okuduğum bütün kitaplar paramparça

Çıkıp dolaşıyorum akşamları bir başıma

Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent

Sırnaşık aydınlar arabesk hüzünle

Sesler gittikçe azalıyor kuşlar azalıyor…’’

(Alıntı)

 

 

Maviden örgüm benim ve yalnızlığın da dip boyası adeta: çemkiren iblise dönüp de sırtımı çekip gidiyorum içimde yaşayan ölü şehre.

 

Maviden bir muhtıra ve elbet annemin gözleri.

 

Sözcükler yakut ve ellerimde ıslaklık:

 

Sahi, benim adım neydi, sevgili?

 

Mızrabın aşkına vurgunum bir de şehrin kuytularına ve üstünü örttüm tüm acıların geceye bahşedilen sessizliği içime çektim yetmedi giyindim usulca yetmedi ama yetmedi ve…

 

Daha çok sevdim, sevmeliydim de kendimi.

 

Düşkün kadınlar saklı arka sokakta ve düşkün adamlar bir de köpekler uluyor oysaki İstanbul’un tam da ortası. İyi de nedir bunca lanet gürültü hele ki sokakların terk edilmiş olması gerekirken nedir bunca izdiham katıksız sefalet ve benim de düşkünü olduğum merhamet…

 

Yaftalar uçuşuyor ve bingo!

 

Adam sevdiği kadını öldürüyor ve örtüyor üstünü tüm ölü düşlerin.

 

Bir kadın ölmedi sadece: ölen aşktı ve merhamet ve masum düşlerin kundaklandığı insanlığın yitirdiği bekâret ve hakkaniyet.

 

Yollar düz.

 

Yollar yokuş.

 

Mısralar nasıl da rüküş.

 

Ve ben safça ve de hala sevgiden dem vuruyorum sözüm ona demlediğim çay alırken rengini sevgiyi mi kutsayacak kayıp insanlık sonra daha mı çok sevecek birbirini?

 

Düştü yolum mısralara ve tanıklığında Mevla’nın, binlerce yaş düştü göğün kirli bulutlarından oysaki az evvel bembeyazdı kâinat ve herkes birbirini ne çok seviyordu…

 

Yalan her şey yalan.

 

Sevginin meali özlem olmalı ve sevgi illa ki çaresizliğe denk düşmeli.

 

Kayboldum yine kaybettim rotamı ve düş kırıklarına her bastığımda daha çok daha çok k/anıyorum.

 

Yüksekliğin rakımı korkutuyor gözünü insanların iyi de ben aşağılarda kalamam: ya uçmalı ruhum en tepeye ya de varıp da zirveye teslim etmeliyim canımı.

 

Ah, latife yapsaydım keşke ve keşke tüm öğretilerimi tescilleyip hakkını da teslim etseydim doğruların gel gör ki tüm yanlışlar da götürdü doğrularımı bir de rastlamayım mı nefsine yenik düşen tık nefes seslere.

 

Göğün kodaman kanatlarına serildim nihayetinde ulaştım tepeye lakin gidecek daha çok yolum var.

 

Bir batında doğuyor işte: hem gece hem düşler bir batında doğuyor ve gece bitse de sonlanmıyor düşlerim düşüşe geçen yalnızlığı da ihya ediyor adeta ve sevginin faturası nihayetinde kendimle uzlaştığım.

 

Kan çanağı gözleri gecenin ve şairin satırlarından firar eden gece işçileri.

 

İdam edildi sesler.

 

Kapıştı evren ve iblis.

 

Göğe de kocaman bir delik açtı mehtap ne de olsa görüp de olanı biteni yediremedi kendine ve çekip gitti koyu gözlerine gecenin aşıktı oysa ve yıldızlar da mehtaba.

 

Aşkın diskalifiye olduğu bir mevsimi yaşıyor şehir ve yalnızlığın tapusu artık şehir meclisinde ve tüm şehir sakinleri sırra kadem bastı tıpkı ışıklandırılmış canım köprülerin ayakları zangır zangır titrerken yerin dibine geçmiş insanlık gibi maviden denizin de rengi bulandı.

 

Sözcükler yalın.

 

Sözcükler kanlı.

 

Sözcükler dünden hatıra.

 

Sözcüklerin kırık yüreği.

 

Sözcüklere sığınan şiirlerde kat izi saklı dünlerin ve gün olma özrümü sunup da geceye sadece istifliyorum içimdeki gizemi ve eteklerim zil çalıyor sözcükler ağlasa da mademki içimi döktüm satırlara dünyanın en mutlu yaşayan ölüsüyüm belki de zıpkın yiyen yüreğimde goncalar bitiyor.

 

Bayrama saatler kala.

 

İyi de benim bayramım zaten önceden kutlandı hele ki sevdiğim insanlar bucağımdaysa…

 

Bir de burnumda tütenler.

 

Belki de gözden düşenler.

 

Ve ben kimin g/özünden düştüysem…

 

Lakin bu, sevmeme asla engel değil demek oluyor ki hırpani varlığımı daha da hırpalayıp yaşanır bir dünya yaratmanın yollarını aramalıyım gerçi yaşarken çektiğim kabir azabını anlatmanın yolu yok ama…

 

Çıkmak adına bu karanlıktan kimse de sevmeme engel olamaz hani ve ben daha sessiz severim en gürültülü sevgimi de Rabbime sunup çekilirim köşeme belki bir bayram sabahına uyanmamın coşkusunu da seneye ertelerim ya da bir sonraki bayrama yeter ki sevdiğim herkes olduğu yerde kalsın ve terk etmesin beni.

 

Bayramınız mübarek olsun, efendim.

 

 


( Bayrama Saatler Kala... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu