BUYURUN CENAZE MARŞINA VE Tİ SESİYLE SAYGI
DURUŞUNA.
Bugün biraz uzatacağım. Affınıza ve hoşgörünüze sığınıyorum.
*****************
Biliyorum sözün aslı '' Haydi buyurun cenaze namazınadır.'' ama ben bugün cenaze namazından değil Cenaze Marşından bahsedeceğim sizlere.
Bilindiği gibi 2017 Senesinde İçişleri Bakanlığının 81 İlimizin valiliklerine gönderdiği genelge ile protokol cenazelerinde cenaze marşı çalınması yasaklanmış cenaze marşı yerine Büyük Türk Bestekarı Itri'nin Segah makamındaki tekbirinin çalınması kararı alınmıştı.
Bu karar 2017 Yılında Cumhuriyet Gazetesinde ''85 yıllık cenaze marşı bitti, Segah Tekbiri geldi'' Başlığıyla haber olarak verilmişti.
Chopin'in Cenaze Marşı olarak bilinen eserinin yerine Buhurizade Mustafa Itrı Efendinin Segah Tekbirinin çalınması teklifi de o zamanki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'den gelmişti.
Sonuç olarak 29 Ağustos 2017'de Şehit Jandarma Uzman Onbaşı Muhammed Meriç'in cenazesinde ihtiram yürüyüşü sırasında Jandarma Genel Komutanlığı Bandosu tarafından Chopin'n cenaze marşı değil Itri'nin Segah tekbiri icra edilmişti.
Peki Türkiye'de ilk kez cenaze marşı kimin cenazesinde çalınmıştı? Öyle ya Osmanlı döneminde cenazelerde ( kim olursa olsun ) bir marş çalmak geleneği olmadığına göre bu gelenek ne zaman ortaya çıkmıştı?
Yaptığımız araştırmalara göre ilk kez 1932 yılında şair Samih Rıfat'ın cenazesinde cenaze marşı çalındığını görüyoruz. Ancak bu bilgi çok da güvenilir değildir. Bunun dışındaki ilk cenze marşının Atatürk'ün naaşı Dolmabahçe'den Sarayburnundaki Yavuz zırhlısına taşınırken ve daha sonra Ankara'da TBMM önünden Etnoğrafya Müzesine taşınırken 1938 yılında çalındığı kesindir.
1938 yılından itibaren devlet ricalinin,askeri şahsiyetlerin, polislerin,şehitlerin cenazelerinde veya sanatçı gibi, iş adamı gibi vatandaşların cenazelerinde cenaze marşı çalınması bir gelenek haline getirilmiştir.
Ancak çok komik bir durum vardır ortada.
Cenaze marşının bestecisi Chopin her şeyden önce Opus 35, 2 numaralı Sibemol Minör Piyano Sonatı''nın üçüncü bölümünü Cenaze Marşı olarak bestelememişti.
Evet. Bu Cenaze marşının ilginç bir hikayesi vardır:
Sevgilisi George Sand Chopin''in piyano başında çaldığı bir eseri işiterek "Bu çaldığın nedir ?" Sorar. Chopin "Bu bir marş… Daha önce yazdığım sonat pek hoşuma gitmedi, ona bir son ekliyorum." Diye cevap verir. George Sand "Bu yazdığın marş, bana sanki cenaze marşı olabilirmiş gibi geliyor." Deyince Chopin "tamam" der… "Bu bir cenaze marşı"! Chopin''in bu eserinin adını böylece George Sand koymuş olur: Cenaze marşı ( Marche Funebre )
Ancak asıl komik olan bu değil.
Chopin,öldüğü takdirde arkasından kendi bestelediği Cenaze Marşı(Marche Funebre) yerine, Mozart''ın Requiem''inin çalınmasını vasiyet eder.
Yani biz 1810-1849 yılları arasında sadece 39 sene ömür sürmüş olan ve yaklaşık 1830 yılında bestelediği cenaze marşının kendi cenazesinde bile çalınmasını istemeyen Frederich Chopin'in Cenaze Marşına yüz yıl kadar sonra dört elle sarılmış ve Atatürk'ün cenaze töreninde bile onu çalmışız.
Şehitlerimizi cennete uğurlarken arkalarından Chopin'in bile '' Cenazemde çalınmasın'' Dediği bir marşla ebedi hayata uğurlamışız.
Burada hemen şunu da belirtelim:
Cenazelerin ( Özellikle şehit cenazelerinin ) Itrı'nin Segah tekbiri ile uğurlanmasına karşı çıkan bir vatandaş aynen şöyle söylüyor:
''Kendimi ateist olarak tanımlayabilirim. Aynı zamanda vatanım için de ölürüm. Herhangi bir cennet hayaliyle, kazançla, çıkar sebebiyle, sevap amacıyla yapmam bunu. Kendi halkımın rahat ve güvende yaşaması için yaparım. Ailemin rahat rahat bu topraklarda yere basmasını sağlamak için yaparım. Şimdi tekbirle uğurlanacağım. Hayır her şeyi geçtim, sonuçta bu devletin, milletin için yapılmış bir şey. Bunun protokolü böyle mi olmalı? Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası için canını verdiysen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Müslüman mı ki seni tekbirle uğurlasın? Devletler, vatandaşlarını bu şekilde mi uğurlar? Devletin vatandaşla iletişim biçimi din temelli midir?''
Evet aslında çok da haksız sayılmaz. Öyle ya eğer bir kişi tekbirle uğurlanmak istemiyorsa ama dış düşmana ya da teröriste karşı yapılan bir savaşta ölmüşse bu vatandaşı tekbirle uğurlamak diye bir şey olmamalı. Buna katılırım ama öldürülen ya da ölen kişi tekbirlerle uğurlanmayı isteyen bir kişi ise yani bir Müslümansa ne diye Chopın'in Cenaze marşıyla uğurlansın ki? 85 yıldır bir Allah'ın kuluna soruldu mu '' Cenazeyi tekbirle mi yoksa cenaze marşıyla mı kaldıralım?'' Diye.
Ateist ya da İslam dışında bir dine mensup olan kişi elbette tekbirle uğurlanmamalı ama aynı şekilde Müslüman bir vatandaş da Chopin'in cenaze marşıyla uğurlanmamalı.
Yani Chopin'in bile '' Beni bu marşla uğurlamayın.'' Dediği bir marşı isteniz de istemesiniz de ite ite kabul etmek ve evladınızın cenaze töreninde bu marşı dinlemek zorunda bırakılmasına sesi çıkmayanların şimdi tekbir ile uğurlama konusuna karşı çıkmaları hiç de samimi bir karşı çıkış değil bence.
Ancak Chopin'in Cenaze Marşını savunmaktan daha vahim bir durum var:
Nedir o vahim durum diye soracak olursanız:
Itrı'nin Segah ilahisinin,beste olarak aslında bir kilise müziği olduğunu iddia etmek...
Yani efendim bizler özellikle de kurban keserken; bayram namazlarında; iştirak tekbirlerinde '' Allahu ekber Allahu ekber. La ilahe illallah u Allahu ekber Allahu ekber ve lillahil hamd.'' Diye makamlı bir şekilde tekbir getirirken farkında olmadan bir kilise müziği icra ediyormuşuz.
Kim söylüyor bunu? Sözcü ve Oda Tv yazarı Soner Yalçın söylüyor. Aynen şöyle diyor:
“Cenazelerde çalınsın.” Diye Görmez’in önerdiği “Itri’nin Tekbir’i” segah makamındadır ve bu makam Ortodoks kilise makamıdır! ( Türk Sanat Müziği dediğimiz müzik ve o müzikteki makamlar da hep Bizans'a aitmiş. Bizans Sanatı ve Bizans kilise müziğiymiş.)
Yani efendim her hangi bir horoz diyelim ki segah makamında ötüyorsa o horoz kesinlikle Ortodoks oluyor bu mantığa göre.)))
Bir pazarcı tezgahının üzerinde '' İkizlere takke '' Diye çığırtkanlık yaparken kazara bunu segah makamında teganni eyliyorsa kökenini araştırmak lazım(!) Kesin Ortodokstur.)))
Ama tüm bunlardan daha vahimi var. Daha vahimi şu saygı duruşu sona erinceye kadar çalan Ti sesi.
Bunu bilmeyen, hayatında hiç duymamış olan yoktur sanırım.
Şimdi gelelim bu Ti sesi neden vahim bir olaydır?
2004 Yılının Haziran ayında ABD başkanı George W Bush Türkiye'ye gelir Nato Zirvesi için. Onu Esenboğa Hava Alanında zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan karşılar. Tabii ki bu karşılama esnasında saygı duruşunda bulunulur ve her iki ülkenin milli marşları çalınır. Tören bittikten sonra George W. Bush heyecenla ''Oooo çok mutlu oldum. Demek kültürümüz buralara kadar gelmiş'' Der. Kültürümüz dediği şey o bir dakikalık saygı duruşu ve o bir dakika süresince bir borazan vasıtasıyla çalınan Ti sesidir.
Yani Efendim o meşhuuur Ti sesi de ABD kültürünün bir parçasıdır.
Peki bu Ti sesinin hikayesi ne?
Amerikan iç savaşı sırasında generalliğe kadar yükselmiş olan Daniel Butterfield adında bir iş adamı ''Military Taps'' adlı bir beste yapıyor. Bu beste içinde geçiyor bu Ti sesi. Tabii ki yapılan beste Amerika iç savaşını anlatan bir ağıt.
Daha sonra bu beste "From Here To Eternity" ( Türkiye'de '' İnsanlar Yaşadıkça'' ) adlı 1953 yapımı bir ABD filminde de kullanılıyor.
ABD bu Ti sesini ne zamandan beri kullanıyor bilmiyoruz. Her ne kadar 1953 yılında bir filmde karşımıza çıksa da 1831 de başlayıp 1901 de sona eren Amerika iç savaşından hemen sonra kullanılmış olması mükün.
Türkiye'de ne zamandan beri kullanılıyor?
Bunu da kesin bilmiyoruz ama ABD ye en yakın olduğumuz 1950-1960 yılları arası DP iktidarı zamanında olduğu söyleniyor ki ben pek ihtimal vermiyorum. Yani 1938 den sonra yapılan saygı duruşlarında tören komutanları '' Has duuur. Saygı duruşu..'' mu diyorlardı? Hiç sanmıyorum ama kesin bir bilgiye sahip olmadığım için bir şey diyemiyorum.
Her neyse bugün... ( 13.09.2020)
Milli Savunma Bakanımız ve Komutanlar Antalya'nın Kaş İlçesine gidiyorlar. Bu gidişin zahiri sebebi 9 Ocak 1917 de Antalya açıklarında; İngilizlerin Ben My Chree adlı savaş gemisini karadan attıkları top atışı ile batıran topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul Aker ve Onbaşı Yusuf Ziya Erdil'i anmak.
Asıl amaç ise Kaş'ın 2 Km güneyindeki Meis Adasına asker yığan Yunanistan'a ve onun baş destekçisi Fransa'ya gözdağı vermek, '' Biz buradayız. Sıkıyorsa gelin'' Demek.
Buraya kadar gayet güzel.
Kahramanlarımız adına dikilmiş anıta çelenk konuyor ve ardından Ti sesiyle saygı duruşuna geçiyoruz.
ABD Başkanı Bush'u - ABD Kültürünün Türkiye'ye gelmesi sebebiyle- çok mutlu eden Ti sesiyle saygı duruşunda bulunuyoruz ve böylece dosta güven, düşmana korku salıyoruz. Ne yaman bir çelişki.
Ama biz bunu devamlı yapıyoruz.
Sadece şehitlerimizi anarken değil;'' Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.'' Diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi huzurunda, Anıtkabirde bile yapıyoruz.
Neyse. Hep beraber buyurun cenaze namazına o zaman...
********
Not: Bu yazı belki biraz germiş olabilir. Öyle olduysa videodaki cenaze marşını izlemenizi tavsiye ederim.