Bir düşün yansımasıydı ölüm ve
sözcükler de cephede saklı mermer gibi başımdan yağan sağanağın tek meali elbet
dökülen yaşımda saklı matemin dipsiz metaneti.
Ayyuka çıkan bir sızı aralıksız bastırdığım.
Ucu kırık pergelin kanattığı o devasa
yaradan sızan
İrin misali
Meczup gönlün de firarisi her şiir.
Gölgelerin atarı
Yalnızlığın katarı
Ölümün de hayırlısı gel gör ki
Öncemde saklı benim bu yoksunluk
Na’şında günün
Yıldızlardan derlediğim bitimsiz
hükmün
Meşalesinde kopan kıyamet
Üstü örtülü değil de yüreğin
Ama yazamadığım öyküsü çaresizliğin.
Gün batımı ne ki?
Ömür batımında sakındığım ne ki
gözümün
Görmediği ne ise
İthaf edilen acının şeceresi
Kilit altında yaşar ve severken
En azından özlerken özgürüm ben.
Kendime ettiğim ihanet ne ki
Seyyahı ömrün şiir mademki
Sedef kakmalı imgelerde sırıtan
yeryüzü
Gel gör ki kan ağlıyor insanlık
İkbali varlığın
Olmaz mı söyle aşkın portresi.
Elbet şakıyan bir kuş çeşmenin
bitiminde
Batıl gölgeler
Efkârlı şakayıklar dahi
Döndü içine ve ışıdı acı ve söndü
ateş
Lakin sönmek bilmeyen ferinde
Saklıyım gizemin.
Küskünlüğümse kendime
İhya edilesi yürekten firar eden
kıble
Oysaki sancağımdı mavinin düşünde
Çekincelerimi öldürdüğüm
Şiirin dilinde
Bir meczup ki feragat ettiğim
Mutluluktan varsın artık almayım
nasibimi.
Sinen rüzgâr
İçime sığmayan efkâr
Dışımda saklı izafi güneş
Gel gör ki aşkın mizacıdır o sönmeyen
ateş
Görünmezin izinde
Gözden uzak olsa
Cennet bildiğim aşkın perde arkası
Elbet bir sonraki şiirin hükmünde
Solmakla açan yüreğim
Sindiğim değil de gerçeğim
Çünkü içimden gelenle iştigalim.
Ömürse tefe konan
Ön sözü olmayan bir roman
Adeta
Düşmedi yakamdan bu soğuk rüzgâr
Üşüsem de üşütmediği aşkın
Nazenin fıtratta saklı hakkaniyet
Sebepsiz de sevmişken seni…