Asası mı hecelerin?
Aşina olduğum yalnızlığı ise
Sen ve ölüm diye hecelerim.
Resmi ya da rengi yok bu aşkın
Mevsimlerden dile istediğin kadar
Kıyabildiğin varlığımda
Şerh düştüğüm aşkın sensin muhatabı.
Öykündüğümse ölü zamanın ilk günü
Gözümden kıskanırken seni ve aşkı
Küllerimde saklıdır hayalin
Hayalin belki de sessizliğin
beyitleri
Betimleyemezsin içimdeki çaresizliğin
bakiyesini.
Rabıtası ömrün
Körüklediğin kadar da üz yüreğimi
Özümde neysem oyum da sözümde
Akışkan bir lanetse düşmezken yakamda
Asılı aşkın ve acının hicreti
Kor hecelerden inşa ettiğim
Bir şömine kadar da yanar içimde
Telaşla bu bitimsiz özlemin na’şı.
Ne ölüyüm ne diri
Sevdiğim kadar en derinde saklı
Araf’ın mükerrer sıfatı
Güldüğüme yandığıma da kanma sakın
Kandığım kadar sana
İfşa etmedim mi yüreğin s/onsuz
ç/ağrısını?
Bir özlemse giyindiğim
Savurduğum öznemden firar ettiğimin
ta kendisi
İçre dönük her hutbe
Konuşlandığım göğün seferisi adeta
Sayıkladığım her imge.
Bir karartı ise mesafe
Yüreğe yakın bir tecelli değil miydi,
durma söyle?
Sağanağına müteşekkirim kâinatın
Islandığım kadar ruhumda aşkı
koklarım
Matemim de değil özrüm
Nazenin bir çiçeksem
Sanma da boynumu bükerim.
Azığa aldığım düşlerim
Düşlerden şiirler ördüğüm
Ömrün de bir güftesi âdeta
Nemalandığım bunca kırgınlık
Sanma da saklıdır artık aşkın satır
aralarında.
Araladığım göğün penceresi
Meylettiğim bunca his belli ki aşkın
şeceresi
Sinemde giz
Sevdiğim kadar yürekten taşan sis
Sindiremediğim bir ihanetse
Dokunulmazlığı elbet ömrün
Vuku bulacaktır da yüreğimin muhatabı
Sevdiğim kadar huzur bulduğum.