‘’Ben acılarımın başını

Evcimen telaşlarla okşadım bayım.

Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.

 

İnsan kaybolmayı ister mi?

Ben işte istedim bayım.

Uzaklara gittim

Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin

Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım…’’(Didem Madak)

 

 

 




 

O tüp geçitte saklıdır acılarım

Şehrin iki yakasına boca ettiğim masallarım

Bir fedaiyim ben

Hayallerle gözlerimi yumup

Acıların saklandığı

Bir ağacın kovuğunda yaşarım ben.

Kalemi kemirir kalemin öz suyunda yeşeririm

Kalem-kakan hüviyetimle

Hüzün reçetemde saklıdır yasımın ilaçları:

Bir doz şiir iki doz imge

Az buçuk hikâye

Ah, bayım, ördüğüm ne ki şunca şiirle?

 

Dövündüğüm gece gündüz mevsimin diline

Düşen bir sır gibi

Serlerimi de size verdiğim

Ömrün özeti

Hali hazırda görmediğiniz içimdeki sefil matemi.

 

Durduk yere sever mi insan?

Ya, haz etmediği bunca yalan?

Ya da ikame ettiği mahzenin dibinde açıp solan

Bir çiçeğin kapısı gibi

İçine dolan güneşi saklı tutan ömrün rozetidir,

Hüzün ve Mevla’m

Azımsanır da varlığım

Aykırılığımla saf tutarken her gece

Gündüz olup da konduğum yüreğinize

Ne hüküm vereceksiniz de?

Sürükleneceğim gün ve gece.

 

Bir Nisan tasıyım dolup yaşla

Haziran güncemden firar etmekse mealim

Maviden teni umudun

Ben hala saklı tutarım yasımı

Yâd ettiğim ömrün kifayetsizliği

Yaren bildiğim kalemin kefareti

Kulu kölesi kaderin

Rabbime sadık bir neferim

Aşkı azığa alan kimse

Azımsanan şu sefil benliğim

Hala anlamadınız beni

Ah, bayım, rengim hep mi pembe?

 

Düşlerin irisinden kurduğum binlerce cümle.

Sakin olamadım işte bir ömür

Sadık olduğum kadar aşka ve Rabbe

Semirir de semirir hüznüm

Sefasını sürdüğüm güncem

Güncellemekse ömrü güdümünde bilinmezin

Yakut gözlerinde esaretin

Bir mikado çöpü gibi gezinirim hece hece

Bazen kovulduğum kapılar

Bazen sökün eden ruhum iken acının aktarı

Bir ıhlamur ağacı gibi sarmalındayım mevsimin.

 

Mizacımdır miracım

Mizansende saklı tutuklu kelamım

İhbar ettiğim acılarım

Açısını tutturamadığım pencerem

Kanaviçelere öykündüğüm bir sitem kendime ettiğim

Örmekse saçlarımı

Tülden ince bir perde arkasına saklandığım.

 

Akça pakça olsa ruhum ne ki?

Neferi olsam masumiyetin kim der ki?

Nedir bunun derdi?

Varlığımsa kesif bir sessizlikte saklı mihrabım

Yokluğumsa kimine göre mutluluğun bekâreti

En azından yaşımı gizlerim izbelerde

Yasımla sevişirim göğün dibinde

Görünmediğim ne ki?

Kovulduğum ne çok yürek

Alnım değil sadece ellerim kirli.

Yüreğimse artık sonsuzluğa kadar kilitli.


( Bayım -2- başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 2.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.