1
Düşlerin izindeyim, baba ve sevecen
iklimde saklı bir sır olduğumu tek bilendir Rabbim ve semazen eteklerinde bu
düş’ün, sen düşündüğümden de fazlasın ve bir o kadar yakın.
Kıraç topraklarda saklı ruhum.
Ruhumda devasa bir perde.
Akasyaların gölgesinde s/üzülen ah, o
yürekten dökülen.
Maviden bir muhtıra verdi evren bana ve
solumda biteviye kat çıktığım asla değil yalan, baba ve gidişinden bu yana
herkes ve her şey öylesine çark etti.
Tebessümlerimi saklı tutuyorum iç
cebimde.
Yüreğin çeperinde girift heceler ve
yalnızlığım, baba ve senin korumacı kimliğinden payıma düşen, baba…
Her ne kadar severken temkinli
olduğumu söylesem de…
Ses etmeden sevmekten de ötesi.
Zincirleme duygularım baba ve
akranlarımdan o kadar farklıyım ki.
Azat edilesi dünün matemini tutmuyorum
artık ve yarına diktim gözlerimi ve aralıksız sevgi ve umut da dikiyorum.
Renklerden renk beğen, babam.
Çadır kurduğum bir ova gibi bazen
şiirlerimle ruhumu ovaladığım ve işte ana haber bültenlerinde geçen o alt yazı.
İç sesimle yaşıyorum dış sesin
baskınlığında oluk oluk taşıyorum, baba ve Rabbime koşuyorum.
Kaderin ve hidayetin kollarına attım
kendimi ve düş yakalarında gerçek neyse iç içe her şey ve içimdeki deniz bazen
bir dehlize dönüşüyor, baba.
Hep mi patavatsızdım ben?
Hep mi sözünü sakınmayan?
Hep karşı gelirdim sana bir yandan da
kurallarına uyardım ve ben artık itiraf ediyorum bir ‘’bir emir eri’’ olduğumu.
Firar ettim defalarca tıkıldığım
zindandan.
Feda ettim düşlerimi ve hayallerimi
nelerin uğruna.
Sancılı bir gün hatta sancılı bir ay
hatta sancılı bir ömür ve işte pekiştireni yazdıklarım bir de yazmadıklarım bir
de içimde saklı yasım bir de yasalara uyan o temkinli ve dünyaya saygılı bir
insan.
Elem kuşlarım var benim baba.
Efkârın dibindeyim.
Yere çömelip de toprağı okşuyorum
aslında senin ruhuna d/okunuyorum ne zamanki elime alsam kalemi sadece umudun
tecelli ettiği yazın dünyamda yazarak kendimi ele veriyorum ve katık ettiğim
inanç elbet müdaviyim duyguların bazen ters tepen bazen boyumu aşan.
Öylesine bir izdiham ki baba maruz
kaldığım…
Sonra ne mi diyorum?
Kime mi diyorum?
Aslında kendime çünkü kendimi
kendimden sakındığım kadar kendimle uzlaşmak adına çabalıyorum.
Onun da dediği gibi…
Kim mi?
Boş ver baba sen sadece sözcüklerime
odaklan…
Ne mi dedi?
‘’Kendine yatırım yapıyorsun.’’
İyi de ben zaten bunu yapmadım mı bir
ömür?
Önce aklıma yatırım yaptım ve okul
yollarında neşeyle dönendim elbet beynimdi benim tek sermayem.
Sonra düştüm yollara ve devindiğim
nice mekân bir mesleğin erbabı olacakken sonra bir diğeri sonra…
Yoksunum baba.
Ama çok zenginim çünkü içimdeki
ganimeti ve serveti ve coşkuyu dağıta dağıta çoğalıyorum ben ve bazen
fazlasıyla azımsıyor insanlar beni.
Andıkça seni.
Ar bildiğimse benliğimi ve
kişiliğimi…
Arz ettiğimse içimden geçen.
Ayıp olmadığını bilsem de sevmenin
artık ses etmeden seviyorum tıpkı senin beni sessizce sevdiğin gibi.
Ola ki açık vereyim.
Neyin açığı mı?
Ne olursa olsun bazen hüznüm bazen
neşem bazen sessizliğim bazen çıldırdığım sonra sakinleştiğim sonra kendimle
hesaplaştığım.
Harcadığım neyse aslında yazdıklarıma
malzeme, baba ve en büyük yardımcım Allah ve ben Allah’ımı her gün daha da
çağlayan bir aşk ile seviyorum. Elbet insanları hep sevdim ve önemsedim ama
artık biliyorum ki; insanlar fazla sevilmekten haz etmiyor ve ansızın hedef
tahtasında buluyorum kendimi.
İnsanlar yüreklerini nadasa almışlar
ve kredi kartlarıyla sevişiyorlar bu yüzden artık eskisi kadar itibar etmiyorum
tüketilen neyse şükür ki ben kendimi tükettim sadece ve de kendimi kazandım sonunda
elbet Rabbim bunu bana lütfeden ve insanlar sadece bir aracı ve işte beşeri
duyguların kat çıktığı hidayet öncesi salındığım geçici bir dünya bazen Araf’ta
kaldığımı nasıl da kuvvetle hissediyorum, bir bilsen…
Bazen öylesine sıkıntı yaşıyorum ki;
kabir azabının bir türlü hayata uyarlanmış versiyonu ama detay veremem baba
çünkü beni sevmeyen insanlardan aldığım darbe ile öylesine istiyorum ki kimi
zaman yanına gelmeyi ama hayatı da pek bir seviyorum elbet kazandığım o
farkındalık ve az biraz farklı olduğumu da artık kabul ettim.
Teknolojinin uzağındayım ve
beceremediğim çok şey var.
Akıllı telefonlara ise itibar
ediyorum çünkü aklımı muhafaza etmek zorundayım.
Akıl yürütmelerimle de çok şey aştım
ve daha neler var beni bekleyen, bir bilsen bu yüzden yanına gelene kadar epey
işim var dünyada halletmem gereken.
Hür müyüm?
Asla.
Mutlu muyum?
Bunu itiraf edemem asla.
Yalnız mıyım?
Hem evet hem hayır.
Dünümdesin ama anıma da sirayet
ediyorsun ve eşleştiğim duygulardan bir çıkarım yapıp kelimelere döküyorum
duygularımı yoksa nefes almam iyice imkânsızlaşır.
Hulasası içimden geçen neyse bu
anlamda dışa vurmak hem kolay hem imkânsız ve söylemediğim o kadar çok şey var
ki ama bilen de biri var madem.
Bir bilinmez belki de beni baştan
çıkaran ve baştan yaratacak olan elbet içimdeki ekin ve düşler ve dışımda saklı
rüzgâr ve kayıp ruhlar ve ben kendimi her ne kadar bulmuş olsam da daha çözmem
gereken çok şifre var, baba ve benim şifam inanmak ve yazmak ve işin ilginci
seni dünden de fazla bir sevgiyle yâd ediyorum belki de gidişinin ardından
yaşadıklarımızı sen olsaydın asla mı kotaramayacaktık baba?
Bunu söylerken içim sızlıyor ve
biliyorum ki Rabbim insana taşıyacağından fazla yük vermiyor.
Yüküm azıcık hafiflesin yine uğrarım
sana, baba belki de uğurlayacağım tüm dertlerden arınmak adına payıma düşeni
daha da şevkle yapacağım.
Her anlamda şaşkın ve muzip ve huysuz
ve kendime göre mutluyum bunu pek yansıtmasam bir o kadar hüzün dolu ama hazan
mahsulü olmasaydı yüreğim an itibari ile yazıyor olamazdım.
Yaşadığım kadar yazacağım ve
seveceğim de hatta en çok da kendimi: hem belli mi olur ve ben tüm
zincirlerimden kurtulup…
Senin bilmediklerin hatta benim dahi
bilemediklerim demek oluyor ki; Rabbim nasıl ki kadir her şeye ve içimize ve
işte hayata tutunmama budur vesile olan.
Beni sevdiğini biliyorum ve bunu her
ne kadar yansıtamamış olsan da bir o kadar sana minnettarım çünkü
öğrendiklerimle kazılan o temelde hala sağlam ve ayakta kalmam gerçekten de bir
mucize ve mucizeler sağanağında nicesini niyaz ediyorum Rabbimden…