Düş öbekleri,
Safran sarısı günün öğretisi
Ah, o teselli bulduğum her hıçkırık
Koyuverdiğim neyse ifrata kaçan
Sevginin meskeni miydi illa ki
yürekten arda kalan?
Defolu bir varlık
Dibi delik heybem:
Ah, sevgiyle doldurduğum
Kendiyle bir küskün bir barışık
Elem kuşları tüneyen omzuma
Serkeş gölgeler saklı kuytuda
Mezarım ve yankım ve yârim
Yarenlik eden kalemle sürtüştüğüm
Her minvalde
Aşka temel attığım ilk gençlik.
Meramı Rabbimde
Meali ise yazmanın tesellisi
Tecelli eden kaderin izinde
Kaybolduğum şu karanlık
Kardığım her duygu hece hece
Mahzundur yürek
Matemi derinde
Bazen kuşandığım top tüfek
Latif bir rüzgârdan çok öte.
Örsü yalnızlığın
Özrü sevdanın
Özümle bir tuttuğum sözüm
Mağlup geldiğim ömrün
Son demi dertlendiğim apaçık
Bir minvalse şiir
Şakırdayan iç sesin tek dileği
Elbet saklıyım Allah katında
Tefe konduğum şu dünyadan beklediğim
ne ki?
Elem kuşları ela gözlerinde gecenin
Edalı neşesi bilinmezin
Elimden kayıp geçen zaman
Ufkuna sadık ruhumun son umudu
Kayrası mazinin
Kaybolduğum şu zemin
Kandığım her sözcük ve gün
Kaderin biçimlendirdiği bir yalnızlığın
da müptelası.
Sökün eden yürekten
Safi tesellim
Yazmakla huzuru diktiğim iç cebime
Katıksız sevdiğim bir melodi
Çatık kaşlı gecenin nezdinde
İşte aydınlandı önüm
Kurduğum alarm öncesi
Kurtulamadığım hangi esaretse
Esef yüklü sesi özlemin
Varsın kaybolayım bu dehlizde
Hem sevmenin neresi kötü?
Bir matem olsa da üstüme geçirdiğim
Mahrem gölgemle iz sürdüğüm bir umut
gibi.