Değerli Arkadaşlar !

Bir kaç gündür sitemizde atışma adı altında bir hayli çok şiir yayınlandı. Bazı arkadaşların yorumlarında belirttiği gibi bu işi o kadar abarttık ki artık okuyan arkadaşlar yazılan şiirlerin hızına yetişemez oldu. Öyle ki kim kime ne demiş? Kim ne cevap vermiş? Kim kimle atışıyor? Kim kimle ittifak kurmuş? Kim karşı cephede vuruşuyor belli değil. Ortalık toz duman vesselam.

Mesela bugün( 26.06.2021) sitemizde toplam 27 şiir şiir var. Bu şiirlerin 10 tanesi atışma- hiciv şiiri

Bunlardan 3 tanesini Adem Efiloğlu- 3 tanesini Mehmet Fikret Ünalan            1 Tanesini ben- 1 Tanesini İpçi Erdoğan ( Erdoğan Çalışkan) 1 Tanesini Mihman ( İshak Aras) 1 Tanesini de Harun Yıldırım yazmış.

Yani?

Aynı anda 6 şair atışmışız.

Peki siz altı şairin veya aşığın aynı anda aynı sahnede atıştığına hiç şahit oldunuz mu?

Toplamda 22 Şair 27 şiir yazmış ve bu 27 şiirin 10 tanesi atışma - hiciv. Bu biraz acayip değil mi?

Yani değerli arkadaşlar bir şeyler yapmışız ama bence atışma yapmamışız.  Çok daha farklı bir şey yaptığımız kesin ama atışma yerine hep bir ağızdan gürültü yapmışız. Aynen televizyonlardaki tartışma programlarına benzemiş yaptığımız ( Tabii ki buna ben de dahilim)

İşte bu sebeple sizlere tamamı alıntı olan Atışma nedir- nasıl bir şeydir konulu bir yazı ve atışma örnekleri sunuyorum.

Herkese iyi okumalar.

NOT: Karikatürdeki türküleri tek tek çalıp söylemek de dinlemek de güzel elbette ama aynı anda hepsinin birden çalınıp söylendiğini düşünün)))  Berbat bir şey değil mi?))))

************
KARŞILAŞMA, ATIŞMA VE DEYİŞME KAVRAMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER VE FEYMANÎ’DEN ÖRNEKLER

FAYDALANILAN KAYNAK: http://dogankaya.com/fotograf/karsilasma_-atisma-deyisme_kavramlari.pdf
 
DR. DOĞAN KAYA
*******************

Âşık tarzı şiir geleneği içinde karşılaşmalar, mümtaz bir yere sahiptir. Aslında, kişilerin birbiriyle manzum olarak söyleşmesi, Türklerde çok eskilere dayanır. İnsanlar, evde birlikte iş yaparken, tarlada çalışırken, yolda karşılaştıklarında yahut düğünlerde gruplar halinde veya ferdi olarak manzum sözler söyleyerek meramlarını, durumlarını ve duygularını dile getirirler. Bazen da kişilerin birbiriyle kaynaşmasını ve eğlenmesini sağlayıcı nitelikte mizahi tarzda birbirlerini yoklarlar. Ülkemizde Karadeniz’de, halk sanatçıları temeli daha ziyade mani esasına dayalı karşıberi yahut atma türkü söyleyerek halkı eğlendirirler. Âşıklar da yaptıkları karşılaşmalarla aynı fonksiyonu icra ederler.

Âşıklar, karşılaşmalarını belli bir sistem içinde gerçekleştirirler. Bunlar:

1. Hoşlama-merhabalaşma
2. Hatırlatma- canlandırma
3. Tekellüm
a Serbest konulu tekellüm
b. Öğütleme
c. Bağlama-muamma
d. Sicilleme
e. Yalanlama
f. Taşlama-takılma
g. Tüketmece-daraltma
h. Uğurlama-medhiye

Herhangi bir karşılaşmanın bu silsile içinde cereyan etmesi mecburiyeti yoktur. Kaldı ki, bunların içinde sicilleme ve yalanlama örnekleri pek az âşık tarafından ortaya konulmuştur. Sözgelişi; Âşık Şenlik’in Arpaçay’ın İğnezor köyünden olan Âşık Mustafa’ya söyleyip onu cevapsız bıraktığı sicillemesi, Tokatlı Püryanî-Murat Çobanoğlu’nun yalanlamaları, binlerce örnek içinde zikredebileceğimiz yegâne örneklerdir.

Diğer taraftan bu tasnif içinde yer almayan ve hemen her âşığın icra edemediği dudakdeğmez (lebdeğmez) tarzı da kendisini güçlü göstermek isteyen âşıkların zaman zaman başvurduğu usullerden biridir.

Karşılaşma terimi ile deyişme ve atışma terimleri, konuyla ilgili eserlerde genellikle birbirine karıştırılmıştır. Terimlerin anlamları, aşağı yukarı birbirine yakın ifadelerle karşılandığı için mesele girift hale gelmiştir. Biz asıl hükmümüze geçmeden önce, sözünü ettiğimiz terimlerle ilgili olarak birkaç tanıma göz atalım.

ATIŞMA/ATIŞMAK

*Karşılıklı şiir söylemek ve okumak. Müşaare.
*Âşıkların saz eşliğinde karşılıklı şiir söylemesi.
*Türk halk edebiyatında, âşıkların verilen bir ayağa uygun olarak aralarında yaptıkları sazlı-sözlü yarışma.
*Saz şairlerinin karşılıklı olarak belli bir ayak üzerinde şiirle söyleşmeleridir. 
*Âşıkların, belli geleneksel kurallara uyarak kendi aralarında düzenledikleri sazlı-sözlü yarışma.
* Saz şairlerinin tartışmalı karşılaşmaları.
* Âşıkların dinleyenler karşısında, deyişme sırasında birbirini iğneleyici fakat mizah çerçevesi içinde söyleşmeleridir.

KARŞILAMA

*Saz şairlerinin imtihan olması, yarışması.
*Âşıkların, bilirkişiler önünde veya seyirciler karşısında sazlı sözlü diyaloglarla karşılaşmasıdır.

DEYİŞME

*Âşıkların karşılıklı münazara (aynı ayak/kafiyede) şiir söylemesi, eski dille müşaaresi.
*Âşıkların karşılıklı olarak şiir söylemeleri.
*Halk Şairlerinin aynı uyağı kullanıp birbirlerini yanıtlayarak karşılıklı şiir söylemeleridir.
*Saz şairlerinin, yarışma niteliği taşımayan, karşılıklı şiir söylemeleri.

Görüldüğü gibi, terimler neredeyse aynı sözlerle tanımlanmaya çalışılmıştır. Halbuki bunlar, küçük farklarla birbirinden ayrılmaktadır. Her şeyden önce şunu söyleyelim ki, karşılaşma genel isimdir. Eskiler bunu tekellüm sözü ile karşılıyorlardı.

Âşık Edebiyatında karşılaşma terimi, genel bir kavramdır. En az iki âşığın irticali olarak durumlarını, düşüncelerini, bilgi ve tecrübelerini sergilemek, dinleyenleri eğlendirmek veya birbirlerine üstünlük sağlamak için belirli kurallar çerçevesinde manzum olarak söyleşmeleridir.

Âşıkların soru-cevap usulüyle, dar ayakla yahut çift kafiyeli ayakla birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışmaları ise karşılaşmanın bir başka cephesini gösterir. Âşıklar, böylelikle, bir bakıma rakiplerini imtihan ederler. İşte bu yönüyle karşılaşma daha özel bir durum arz eder ve atışma ile deyişmeden ayrılır. Bu konuda “Âşıkların rakibine üstün gelmek için soru-cevaplı tarzı seçmesi yahut dar ayakla onu mat etmenin yollarını aramasıdır.

Gerçekten de karşılaşma denildiğinde, âşıkların şu veya bu usule başvurarak rakiplerine üstün gelme gayreti akla gelir. Gerçi atışma için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Yani atışmada da âşıklar söz oyunlarıyla rakibinden üstün gözükmeye çalışır, ancak atışmada galip gelme, mat etme söz konusu değildir. Bir kere, seyirciyi eğlendirme amacı güdüldüğünden dar ayak kullanılmaz. Rakip, seyirciye hoş gelecek çarpıcı ve mizahi sözlerle, alaycı ifadelerle ve tuhaf benzetmelerle seyirci karşısında küçük düşürülmek istenir. Kısacası rakibe laf atılır, onun birtakım kusur ve zaaflarından istifade edilerek kızdırılmaya çalışılır.

Bunun yanında deyişmenin de bir karşılaşma çeşidi olduğunu söyleyelim, ama deyişme alt başlık olarak karşılaşmadan ayrılır. Deyişme, iki veya daha fazla âşığın herhangi bir konuda manzum olarak söyleşmeleridir. Şöyle ki, deyişmede ne galip gelme ne de rakibe takılma, laf atma vardır. Deyişmede, verilen bir ayakla yahut âşıklardan birinin açacağı ayakla, duyguların, kanaatlerin, kabullerin, inançların, tavırların hülasa pek çok hasletlerin ortaya konulması söz konusudur.

Yukarıdaki tasnifte adından söz ettiğimiz merhabalaşma, hatırlatma, serbest konulu tekellüm ve öğütleme gibi pratikler hep deyişme içinde mütalaa edilir.

Özetleyecek olursak:

Karşılaşmada mat etme,
Atışmada eğlendirme,
Deyişmede ise sohbet esastır.

BİR ATIŞMA ÖRNEĞİ

FEYMANÎ-FİDANÎ ATIŞMASI

( Feymanî: Osman Taşkaya- Kadirli’li----Fidanî: Osman Özfidan- İmamoğlu/ Adana )

FİDANÎ

Şaşkın düşünceli gezer bu âşık
Delilerle sıkı arası vardır
Bazı yiğit olur bazı dolaşık
Bunun eğlencede firesi vardır

 FEYMANÎ

Sen bizi mestane diye kınama
Gülüp oynamanın sırası vardır
Aşk beni âleme etti sinema
Elimin yüzümün karası vardır

FİDANÎ

Göllerde sulanır dağda yayılır
Zayıflamış kemikleri sayılır
Sıkışınca hemen düşer bayılır
Şu bizim aşığın sarası vardır

FEYMANÎ

Çile ile dert binasın öreriz
Biz bu sırra sabır ile ereriz
Cezbe-i Rahman’a aşkla gireriz
Âşıklığın bir de burası vardır

FİDANÎ

Bu gidişle bunun halleri harap
Sonunda örülür başına çorap
Sağ elinde rakı solunda şarap
Bir de ceplerinde birası vardır

FEYMANÎ

Ben dersimi aldım pirden pederden
Özümü sakındım günahtan şerden
Biz şarabı içtik dest-i Hayder’den
O şarabın başka şiresi vardır

FİDANÎ

Âşıklar sık dokur ince eğirir
Bazı efkârlanır çalar çağırır
Bazı suskun gezer bazı bağırır
Bazı yiğitlenir narası vardır

FEYMANÎ

Âşıklar hassastır gönül işinde
Mecnun’dur dolanır Leylâ peşinde
Bazı viranede bazı gülşende
Âşıklığın böyle töresi vardır

FİDANÎ

Arifler işini koymaz yarına
Gayrı meyil etmez dünya varına
FİDANÎ de sevdiğinin uğruna
Öz canını kurban veresi vardır

FEYMANÎ

FEYMANÎ bu meydan zordur durulmaz
Gece gündüz yük taşır da yorulmaz
Can alırlar baş keserler sorulmaz
Bu menzilin böyle kirası vardır


BİR DEYİŞME ÖRNEĞİ

Atışma yapan âşıklar: Murat (Murat Yıldız, 1921, Karahanlı köyü-Arpaçay / Kars) - Feymanî – Hasretî (Sadi Değer, 1929, İncesu köyü/ Kars) Atışmanın yapıldığı yer. Kars Tarih: 26.8.1991

MURAT

Aziz konaklarım meslekdaşlarım
Hoş kelam eyliyek muhabbet olsun
Hasretin çektiğim can kardaşlarım
Bu gece sizinle söz sohbet olsun

FEYMANÎ

Kısmet bizi bu diyara getirdi
Canım cananıma emanet olsun
Gurbet de sıla da âşıklara bir
Yeter ki gönülde sahavet olsun

HASRETÎ

Misafire hizmet rıza-yı Hak’tır
Sofra-yı Halil’den bereket olsun
Duası kutsaldır lutfu mutlaktır
Azmi celâlinden hidayet olsun

MURAT

Meclis kurup gönül eğlemek lâzım
Misafire hürmet eylemek lâzım
Hadisten vaizden söylemek lâzım
Söz mecazi değil hakikat olsun

FEYMANÎ

Kemalat göstermez bizim demimiz
Aşkın belâsıdır derde emimiz
Sevda ummanında battı gemimiz
Kem talihim dosta şikâyet olsun

HASRETÎ

Penah-ı didara eyledik azim
İrfan-ı kâmile öğüt ne lâzım
Hülus-ı kalp ile budur niyazım
İnsanda sadakat bidayet olsun

MURAT

KARAHANLI MURAT ömür meddeti
Gün be gün çekmişem cevri zahmeti
Usta Feymanî’yle Âşık Hasretî
Yârâna ahbaba malumat olsun

FEYMANÎ

Karahanlı Murat Şenlik yolunda
Sümmanîlik Hasretî’nin halinde
Üstadlar cenginin galmagalında
FEYMANÎ’nin işi marifet olsun

HASRETÎ

HASRETÎ’yim günlerimi sayarım
Canı dost yoluna rehin koyarım
Asılzadelere boyun eğerim
Yeter ki kelamı kemalat olsun

BİR KARŞILAŞMA ÖRNEĞİ

Atışma yapan âşıklar: Feymanî - Halil Karabulut (1926, Kadirli / Osmaniye) Atışmanın yapıldığı yer. Kozan Tarih: 1983

Feymanî, Halil Karabulut’un;

Güneş bir atom küresi
Tükenmez ömür süresi
Patladıkça her zerresi
Kendi kendin yeniliyor

İfadelerinden ilham alarak ona birtakım sorular yöneltir. Böylelikle iki güzide âşığımız, edebiyatımıza güzel bir karşılaşma örneği kazandırırlar.

FEYMANÎ

Halil Karabulut Halil Karabulut cevap veresin
Sence bu tabiat neden var oldu
Her varlık kendini yeniler dersin
Öyleyse kâinat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Ey Feymanî dinle sözümün cem’in
Yoktan doğdu bu tabiat bilesin
“Kün” dedi var etti Rabbü’l-âlemîn
Vücut buldu tüm kâinat bilesin

FEYMANÎ

Bir yaratık vardı ismi dev idi
Ömür verdi onun ömrün kim yedi
Dinazor kendini yenilemedi
Yok eyleyen afat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Dev dinazor masalını kaldır at
Müspet ilimlerle kafanı donat
Ölü elbet bulmaz yeniden hayat
Hak’tan gelir her bir afat bilesin

FEYMANÎ

Şu küçük varlığı düşünek gel de
Kül gibi savrulur en hafif yelde
İsmi cismi bilinmezken ezelde
Şu beyaz haşarat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Duman gibi sürüklenen her yerde
Bir mahlûktan bahsetmişsin gazelde
Beyaz sinek vardı evvel ezelde
Yeni değil o haşarat bilesin

FEYMANÎ
Yükü yok cismi yok ne arada ek
Nasıl durur nedir ondaki direk
Yağmur buhar desek şimşek fen desek
Buluttaki hayat neden var oldu

HALİL KARABULUT
Yükü yok cismi yok dua olmuştur
Süphaneke arşa direk durmuştur
Hava arzın her yanına dolmuştur
Mümkün değil onsuz hayat bilesin

FEYMANÎ

Ağustos böceği nasıl değişim
Sesinden hız alır yaşar her mevsim
Üç mevsim yok edip var eyleyen kim
Sayısız mahlukat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Ağustos böceği verilmiş isim
Onun ömrü taktir oldu bir mevsim
Kanun-ı kadîmdir bütün değişim
Ona uyar her mahlukat bilesin

FEYMANÎ

Adem maymundan mı etti tekâmül
Bu sence bilimse bu mantığa gül
Neden tekrar hayat bulmaz yanan kül
Hayattaki memat neden var oldu

HALİL KARABULUT
 
Ceddimiz topraktan etti tekâmül
Maymun diyenlere ben de sen de gül
Toprağa karışır toprak olur kül
Aslına dönüşür memat bilesin

FEYMANÎ

Neden beşken oldu yıldıza resim
Güneş atom dersin atom ne cisim
Her varlığın şeceresi her isim
Okuduğun lügat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Yıldız bir küredir görüntü resim
Atom kuvvet yüklü en küçük cisim
Adem her nesneye verdi bir isim
Ondan doğdu bütün lügat bilesin

FEYMANÎ

Ayet var emirsiz uçamaz sinek
Görünmez rüzgâra ne oldu binek
Halıkü’l-Settar’a biraz değinek
İns ve cin hayvanat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Evet izin ile uçar her sinek
Sultan Süleyman’a yol oldu binek
Allah murat etti kendin bildirmek
Tecellidir bu zuhurat bilesin

FEYMANÎ
Düşün de cevap ver inceden ince
Varlık-yokluk her şey ilim mi sence
Diyorsun ki bunlar akıl-düşünce
Keramet-mucizat neden var oldu

HALİL KARABULUT

Zahir-batın her bilgiyi ilim bil
Akıl her müşkili halleder değil
Keramet-mucizat denilen fiil
İnsanüstü bir hadisat bilesin

FEYMANÎ
İnsanın lisanı ayar mihengi
Rüzgârdaki uğultunun ahengi
Gülün hoş kokusu çiçeğin rengi
Meyvedeki bu tat neden var oldu

HALİL KARABULUT

İnsanın ölçüsü sözdür haklıdır
Hep nebatlar birbirinden farklıdır
Renk-koku-tat dört unsurda saklıdır
Bunlar hep ilahi sanat bilesin 9

FEYMANÎ

FEYMANÎ zelzele sancı ya bedel
En sonunda kimi alacak ecel
Yüz suhuf üç kitap Kur’an’dan evvel
İncil, Zebur, Tevrat neden var oldu

HALİL KARABULUT

HALİL der ki emrin tebliğ için Rab
Evvel suhuflarla eyledi hitab
Mukaddes kanundur en son dört kitab
Kur’an İncil Zebur Tevrat bilesin

 

( Atışma Mı Curcuna Mı? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 27.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu