Zaranın geçmişini otur da dinle benden
Haber vereyim sana atan ile dedenden
Ecel tırpanı biçmiş masal olmuş hepisi
Kişi sanki gelmemiş ruh kopunca bedenden
Muttalip Efendi ki erenlerin sultanı
İlim ,irfan yuvası olmuş onun harmanı
Yeşil İmam derlermiş toplayıp da getiren
Bir nice koca derviş gencecikce civanı.
Postun serer arkaya koka tesbih elinde
Allah Allah zikridir sade onun dilinde
Müezzin Mehmet Emmi yaşını sorma bilmem
Öyle bir pir görmedim koca Sivas ilinde.
Mahir, Saim paşalar Çekemlerle yarışır
Hangisi asılzade bazan olur karışır
Sanmaki kavga olur yıllar yılı küs gider
Asiller özür diler hemencecik barışır.
Salman, Rahmi çavuşlar kahraman mı kahraman
Önlerinden kaçarmışgörünce bunca düşman
Lokantacı Yunus'u tanıdım yıllar önce
Ayaklı kütüphane...Sanki doğuştan ozan.
Tüfekçi Hacı Usta ustaların hocası
Hamamcı Durmuş Emmi hamamcılar goncası
Gönüller bir sır küpü okumaya er gerek
Terzi Ahmet emmi de o sırların hecesi.
Caminin yanındadır Gül Ahmed'in çeşmesi
Şifa olur vucuda avuç avuç içmesi
Çelikten tırpanını alıp isak emmiden
Çok hoş imiş baharda yeşil yonca biçmesi.
Esnafları sorarsan bezle kumaş satanlar
Emeğiyle geçinir çarık, demir yapanlar
Helal kazanç içinde gece gündüz çalışır
Çıkmazdı içlerinde işe hile katanlar.
Abdullah Emmi gazcı, Şefik Emmi kahveci
Çerkez Şuayp da bakkal, Arap Nevzat meyvecı
Garip Hasan otocu, yanında oğulları
Rüştü Binbir resmine aranır çerçeveci.
Babam Mehmet Baş idi ilk halının mucidi
Ama yün satar iken halktan çok çok incidi
Geçmiyeyim Eynirli Yüzbaşı Emmiyi de
Satardı şeker lakin aslında yemci idi.
Hakkı Şenol babadan almış ince zerafet
Doğan arslan'la Vefa Cantürk satar kıyafet
Ragıp Şahin'den asla eksik olmaz müşteri
Dükkanı dükkan değil sanki olmuş ziyaret.
Molla Hüseyn kahvesi dolar dolar taşardı
İskender cipi ile her dereden aşardı
Mehmet Çelik köşede öyle işler yaparki
Gören anlamaz aklı birden şaşardı.
Bakkal Yusuf satardı ederinden ucuza
Arabacı Hayrullah giderdi hergün tuza
Kadınlar yolun gözler, ellerinde paralar
Dolaşır Sülo Yusuf doldurur beyaz beze.
Hani Kösemet Hacı nerede Zeki Köse
Çarıkçılar vururdu habire çelik örse
Nerden bilecekki odun, kömür satılmaz
Oduncu Halil ne der acaba bir görse.
Gönüllü Topkaya'dır markete bina kuran
Hilmi Şenol Zara'yı beyaz eşya doyuran
Bir Sakar İsmail yok aramakla bulunmaz
Kızdıkça sağa sola ne naralar savuran.
Arabacı Celal mı şakalara boğduran
Nakliyeci Ömer mi Sivas malın yağdıran
Hamal Bekir, Zühtü'yü zannetme ki unuttum
Onlardı sırtlarına onca yükü sığdıran.
Mustafa Aruğaslan postaneden emekli
Süleyman Kurt'u sorsan esnaflardan dernekli
Aşağıdan gelince heybetinden yer titrer
Çolak Osman derler bir er, eli deynekli.
Pideci Şeref'in önünde diz çökülür
Bir pide almak için nice diller dökülür
Gelince yağız atlar Nalbant Kemal önüne
Nalla mıhı görünce önünde diz çökülür.
Kalaycı Yılmaz Emmi kükremeden duramaz
İki kadeh atmadan Tulu mala vuramaz
Topal Ömer çok şeyler satacak niyyet öyle
Ne çare arar amma... Aradığın bulamaz.
Arap Selim bağırır "geldi arap çayları"
Feyzi Abi sayarken şaşırırmış ayları
Coni Selahattinin titrer imiş elleri
Haydar Usta verirken karıştırır yayları.
Sucu Memo mu dedin dur haber vereyim
Mezarı nerededir gidip ben de göreyim
Bilir misin döveni, ustası Alaaddin
Anlatınca dersin ki "gidip döven süreyim.
Şöför Macit seslenir "kalmasın yolcu burda"
Üst üste bindirirler kalmaz ki kimse darda
Garip bir Efür vardı heybetli mi heybetli
Aşağıdan bağırsa duyulur sesi purda.
Sobacı Cemal Usta demire vermiş şekil
Adil Altay gitmiştir meclisimize vekil
Ta uzaktan bağırır Çerçici Osman Emmi
"Haydi başlara geldi yumuşacık, taze kil.
İşte böyle evladım uzayıp gider bu liste
Ahirete göçmüşler hepisi deste deste
Bize düşen hayırla hepisini anmaktır
Uyusunlar kabirde toprak onlara şilte.