OSMANLI
TOPLUMUNDA BAYRAMLAR VE ÖZEL GÜNLER—12.
BÖLÜM – DÜRZÎLER
Bazı arkadaşlarımın yazdığım bu seriyi
oldukça sıkıcı bulması
sebebiyle bu bölümü sizlere elimden geldiğince eğlenceli bir
şekilde sunmaya çalışacağım.
Bakalım bu sefer
beğendirebilecek miyim?
Okuyan ve yorumlarını
esirgemeyenleri tenzih
ediyorum tabii ki.
****
Bugün ülkemizde artık kızdığımız
insanlara karşı bir küfür kelimesi
olarak kullandığımız ‘’Dürzü’’
Nedir? Kimdir bu
Dürzüler. ( Veya Dürzîler )
Efendim bilmem bilir misiniz? Mısır bir
zamanlar Şii Fatimi
Devletinin elindeydi.
Yok yahu
püskülünden sigara yaptığımız mısır’dan bahsetmiyorum.
Uluslararası literatürde Eygpt
denen ama bizim
Mısır dediğimiz ülkeden
bahsediyorum.
İşte bu
ülkenin hükümdarı olan Ebû Mansûr Nizâr b. el-Muizz-Lidînillâh
996 yılında ölünce
yerine henüz 11 yaşında
olan oğlu el-Hâkim-Biemrillâh Ebû
Alî el-Mansûr b. el-Azîz el-Muizz el-Ubeydî el-Fâtımî geçti ( Biz ona kısaca
Hakim bi Emrillah diyoruz.)
Hakim bi Emrillah tabii ki
çocuk olduğu için vezirlerinin
ve diğer devlet
adamlarının oyuncağı haline
geldi.
Bu arada
babası Aziz’in yaptırmaya
başladığı muazzam cami de tamamlanmış ve bu camiye Hakim bi Emrillah Camii adı
verilmişti. Lakin Namaz kıl- oruç
tut ve
benzeri İslam inançları özellikle de
veziri Hamza b. Ali’yi ziyadesiyle
sıkıyordu. Zira vezir Hamza b. Ali
kendisinin Süleyman
Tapınağının yapımı sırasında
Lübnan Dağlarından kereste
sağlayan Sayda’lı işçilerin soyundan
geldiğine inanıyordu.( Dürziler bugün hâla bu
inançta imişler. ) Bir
şeyler yapıp bu artık
çocukluk ile delikanlılık arasında olan genç Hükümdarı
kafaya almalıydı.
1017 Yılında bir gün huzura
çıktı ve Hakim bi Emrillah
ile konuşmaya başladı.
- Hükümdarım var ya.Siz
insan olamazsınız. Size
insan diyenin iki
gözü kör olsun.
Hakim öfkeyle kalktı
tahtından.
-Ne diyon leeennn sen
sibop? Sen kimle
konuştuğunun farkında mısın?
Hamza sibopun ne
olduğunu anlayamasa da istifini bozmadı.
-Evet hükümdarım. Size insan
diyenin anasını avradını...Yedi göbek sülalesini...
Hakim tam ‘’ Cellat’’
diye bağırmak üzereydi ki
devam etti.
-Siz Tanrısınız.
Hakim bu
acayip iltifat karşısında
şaşırdı.
-Hastir lan yağcı köpek.
Yağcılık gördüm ama bu kadarını
görmedim.
-Sultanım siz bizzat kendiniz
görmüyor musunuz sizdeki
tanrısal özellikleri? Bana
inanmıyorsanız aynaya bakın.
Hakim devasa aynaya
baktı bi b.k
göremedi doğal olarak.
- Ben bir şey
göremedim. Gördüğüm sıradan bir
insan suretidir.
- Olur mu sultanım.
O kaşlar o
gözler yesin onu
nenesi.
Hakim bir daha
baktı aynaya.
-Lan doğru diyon
sanırım. Bu kaşlar
bu gözler kimde
var?
-Elbette sultanım. Benzemez kimse
sana tavrına kurban
olayım.
-Vaaay bir de
beste ha?
-Siz tanrı olduğunuza
inanın ben daha
ne besteler yaparım
size.
-Eee ben
tanrı isem sen
ne haltsın?
-Sorduğun soruya bak sultanım. Sen tanrı
olunca ben de otomatik
olarak imam- peygamber
ortaya karışık bir
şeyler oluyorum işte.
-İyi de sevgili Hamzacığım. Vatandaş ‘’ Madem
tanrısın haydi bir şeyler yarat
da görelim derse
ne b.k yiyeceğiz?’’
-Merak etme sultanım. Halk böyle
sorular sormaz. Soran olursa öce
felsefik bir sürü laf
salatası yaparız. Baktık yemediler
alırız kellelerini. Hem halka sizin direkt tanrı
olduğunuzu değil Tanrının
insan suretinde hülulu
olduğunuzu söyleriz.
-İyi de yerler mi?
-Yerler sultanım yerler.
Cehalet insanlara neleri
yedirmedi ki.
Evet...Hamza bin Ali altından
girdi üstünden çıktı
hükümdar Hakim Bi
Emrillah’ı tanrı kendisini
de imam- peygamber karışımı
bir şey
olarak kabul ettirdi. Bundan sonrasında
bunu halka benimsetmeye
gelmişti sıra.
Hamza bin Ali
Allah’ın 7 imamla yedi
kez dünyaya zuhur
ettiğini bu yedinci
imamın da Hakim bi
Emrillah olduğunu gizliden gizliye halk
arasında yaymaya başlarken
Hakim bi Emrillah’ın
komutanlarından İsmail ed Derezi (
Veya Anuştegin ed Derezi) açık
açık yayıyor ve üç
beş taraftar bulmalarına
rağmen halkın büyük bir
kesimi şiddetle karşı çıkıyordu
bu duruma.
1020 yılına geldiğimizde Hamza bin Ali Kahire’de üstelik de
camide halkın nabzını yoklamak
için ucundan kıyısından Hakim bi
Emrillah’ın tanrılığından
filan bahsedince büyük
bir isyan çıktı. Hakim
bir Emrillah bu isyanı oldukça
kanlı bir şekilde zorla
bastırdı.
İsyanın bastırılmasından sonra
Hakim bi Emrillah’a bir
şeyler oldu. Başladı
düşünmeye: ‘’ Ben tanrı olabilirim.
Ama olmaya da
bilirim. Tanrı isem insanlar
niçin bana inanmıyor? Değil isem
inanlar neyime bakıp da
inanıyor? Tanrı isem gökte
olmam lazım. Yerde isem
bu ne saçmasapan tanrılık?’’
Bu arada veliahtı oğlu
Zahir de küçücük bir
çocuk olmasına rağmen
babasına ‘’ Baba
sapıtma lütfen. Sen tanrı
manrı değilsin. Unuttun mu bana Eşhedüen la ilahe
illallah’ı sen öğretmiştin’’
diyordu. Velhasılıkelam peygamber
(!) Hamza bin Ali için tehlike
çanları çalmaya başlamıştı.
Hakim bi Emrillah ‘’ Ulan ben
neyim? ‘’ ikilemi içinde
bocalarken bu sefer de Hamza
bin Ali
ile İsmail ed Derezi
arasında peygamberlik kavgası
başladı. Öyle ya Hakim tanrı
ise onun bir
de peygamberi olmalıydı.
[ Bu arada anti parantez
belirtelim. İki ayrı Derezi
olduğundan bahsedenler de vardır.
Biri İsmail diğeri
Anuştekin...]
Hamza ‘’ Peygamberlik benim hakkım.
Hükümdarı tanrı olduğuna ben
inandırdım’’ havasındaydı. Dürzilik
denilen inanca adını
veren İsmail ed Derezi ise ‘’ Ben
olmasam bu Dürzülerin
birini bile inandıramazdın bu
dine. Peygamberlik benim
hakkım.’’ Diyordu
İki büyük Dürzü
aralarında ‘’ Peygamber benim.’’
Kavgası yaparken 1021
yılında Hükümdar Hakim bi
Emrillah birden ortadan kayboldu.
Adam sanki buhar
olup uçtu. Bunun üzerine
Hamza bin Ali ‘’ Tanrımız böyle
fitne zamanlarında ortadan
kaybolur. O ileride
tekrar gelecek ve
kendisine inanan bizleri ardına takıp cennete
götürecek ‘’ Diye propaganda yapmaya
başladı. Mısır halkı ise çoğunlukla ‘’
Nereye gitti ki? Daha
karpuz kesecektik.’’
Diyorlardı ama gerçekten de Hakim bi Emrillah yok
olmuştu.
Derken efendim Hakim bi
Emrillah’ın oğlu Zahir tahta geçti
bu arada. Zahir ‘’ Her
kim babamın tanrı olduğunu söylerse
kendisine ölümlerden ölüm
beğensin. Ulan ben
kaç yıllık babamı
tanımaz mıyım? Rahmetli sizin
benim gibi insandı bre
gavatlar.’’ Diye Dürzülere
göz dağı verdi. Bu arada
Hikmet-i ilahi Hamza bin
Ali de yok oldu birden
bire.. Adam sanki
yer yarıldı da
içine girdi. ( Allah’u alem babası
Hakim’i de veziri Hamza’yı da yeni
hükümdar Zahir ortadan
kaldırmıştı.)
Şimdi sıra gelmişti
fitnenin diğer elebaşı
İsmail ed Derezi’ye.( Ya da Anuştekin
ed Derezi ) Lakin bu Dürzü çok
akıllıydı. Rüzgarın ters yönden
estiğini görünce tasını tarağını
toplayıp Suriye’ye firar etti.
Bir müddet Suriye’de
Dürzülüğün her türlü
inceliklerini Suriye Arapları
arasında yaydıktan sonra Suriyelilerin de ‘’ Hastir’’ Çekmesi
üzerine Lübnan’a geçti. Bu
arada Dai denilen Dürzü
misyonerleri Suriye- Lübnan – Filistin
ve Ürdün
topraklarında Dürzülüğü yaydılar.
Dürziler bir müddet Eyyubilerin
sonra Memluklerin ve
son olarak Osmanlıların
hakimiyetinde yaşadılar. Osmanlı Devleti
1800 lü yıllardan itibaren
sık sık bu
Dürzülerin isyanlarını bastırmakla
uğraştı.
Evet bugün yer
yüzünde sayıları ancak
2.5-3 Milyon civarında olsa da
Dürzi bir topluluk
da vardır ve bu topluluk
kendilerine Dürzü demez. Hatta
Anuştekin ed Dürzi’ye lanet ederler. Sebep: Dürziliği
gizli değil açık
açık yaydığı için.
Oysa Hakim bi Emrillah onlara her
şeyin gizli olmasını
emretmiştir.
Peki kendilerine Dürzi değil de ne
diyorlar?
Kendilerine Muvahhidûn diyorlar. Yani
birleştirici. Ama bu birleştiricilik tabii ki Hakim bi Emrillah’ın tanrılığı
etrafında bir birleştiricilik. [ Bunları aynı yıllarda
Kuzey Afrika- İspanya- Batı Sahra’da
bir devlet kuran
Muvahhidlerle karıştırmayalım. O Muvahhidler
de apayrı sapıklar... ]
DÜRZİLERİN İNANÇLARI HAKKINDA KISA
BİLGİLER.
Dürziler inançları hakkında
kendilerinden olmayanlara en
ufak bir bilgi
sızdırmadıkları için haklarında
çok fazla bilgiye sahip değiliz. Bilinenlere gelince:
1- İyi bir Dürzi olmak için daha
önce inanılan bütün dinleri
ve inançları terk etmek
gerekir. Yani Dürziler her ne kadar
kendilerini Şii İslamiyetin bir
mezhebi olarak tanımlasalar da aslında ne
Sünni ne Şii ne
de Batınîdirler. ( Karısını
kızını satan aşağılık erkeklere
ülkemizde her ne
kadar Dürzü dense de
böyle bir özellikleri olduğuna
dair kayda rastlamadım. )
2- Ramazan ve Kurban
bayramına benzer iki
bayramları olmakla birlikte Sünni Müslümanların Ramazan
ve Kurban bayramlarıyla bir alakası
yoktur bu bayramlarının.
3- Dürzilerde çok eşlilik- tütün ve
alkol kullanımı- domuz eti
yemek – Diğer dinlerden olanlarla
evlenmek kesinlikle yasaktır.
4- Dürzîlerde bilgeliğe yalnızca belirli bir dinsel eğitimi tamamlamış olan
seçkin kişilerce ulaşılır; bunlara akıllılar anlamına gelen Ukkal denir.
Bunlar başlarına beyaz sarık sararlar. Diğer
Dürzülere cuhhal ( cahiller )
denir
Dürzülerin kutsal kitabı Resaül-ül Hikme’dir
5- Dürzîliğin Hamza bin Ali tarafından
belirlenmiş dört temel
ilkesi vardır:
A) Hakim bi Emrillah’ı ilah bilmek ( O
hem ilah hem
insandır. )[ Ancak hemen belirtelim
Dürziler var ve bir
olan ama asla
tanımlanamayacak Allah’a da inanırlar. Hakim bi Emrillah
tam olarak Allah’ın insanlara
görünmek için kullandığı
bir elbisedir onlara göre. Tabii
ki bu tanımlamadan
bir şey anladıysanız. )
B) Emri bilmek: Yani
Hamza bin Ali’nin Allah’ın yarattığı ilk
cevher olduğunu tüm
evrenin ve insanların ondan yaratıldığını
kabul etmek. ( Herif Hz. Adem’den
de üstün yani(!)
)
C) Hudud bilmek: Tanrısal emirleri
öğreten ve yayanlara “Hudud” denir. Hudud’un başı Hamza’dır ve onunla birlikte
sayıları beşe ulaşır. Bunlara “Vezir” de denilir. Hamza’dan sonra gelen dört
hudud (İsmail bin Muhammed- Muhammed
bin Vehb- Seleme bin Abdullah-El Mu’tenâ
Baha’ud-din ) yaratıkların en
onurlularıdır, evlenmedikleri gibi her türlü günahtan uzaktırlar. Bunlar
dışında hudud sayılan üç grup daha vardır: “Dailer”, “Mezunlar” ve “Mukassirler”.
D) Vasiyetlere uymak: Bazı ahlak kurallarından oluşan ve “Hâsıl” da
denilen vasiyetlere uyulması zorunludur. Bu kurallar:
*Doğru sözlü olmak (Sıdk el-Lisan).
*Kardeşlik, mezhep üyelerini koruma (Hıfz el-İhvan).
*Önceki tüm ibadetlerin ve dinsel inançların terk
edilmesi.
*İblis’ten ve tüm kötülerden uzak durmak.
*Hâkim’in tek tanrı olduğuna inanmak (Tevhid el-Hâkim).
*Hâkim’in buyruk ve eylemlerine boyun eğmek.
*Hâkim’in iradesine teslim olmak.
6- Dürziler birbirlerini tanımak için
bazı şifreler ve
semboller kullanırlar. Bu
şifre ve sembollere
sahip olmayanlara sırlarını
vermezler.
Dürzilerin bilinen en
önemli sembolü her
köşesi ayrı renkte
olan Dürzi Yıldızıdır. Bu
yıldızdaki renklerin anlamı şudur:
Yeşil: Gerçeğin anlaşılması ve kavranması için gerekli olan “Akıl” dır. Allah’ın
iradesini temsil eder.
Kırmızı: “Nefs”dir ve varlığın sınırlarını
belirler. Akla yardımcıdır.
Sarı: Gerçeğin en yalın ifadesi olan “Söz”dür.
İlk ikisine yardımcı olmaktadır.
Mavi: “As-Sabik”tir. İradenin düşünsel gücünü
temsil eder. Söz’e yardımcı olmak ve onu her türlü kötülükten koruyarak, evreni
uyum ve düzen içinde tutmak üzere yaratılmıştır.
Beyaz: “Al-Tali”dir. Mavi’nin gerçekleşmesi ve
gücün maddeleşmesidir.