Gerek  orta okulda gerekse  lisede T.C. İnkılap  Tarihi  ve  Atatürkçülük Dersinde  I. Dünya  Savaşının  Kafkas Cephesi  aynen  şöyle  anlatılır:

‘’Enver Paşa Rusya’ya  ani  bir  darbe  vurup  onu  savaş dışı  bırakmak için 1914 sonları  1915  yılı  başlarında  Türk  ordusunu  Allahuekber  Dağlarına  sürdü.  Ordumuz  kışın  dondurucu  soğukları- tifüs  hastalığı  salgını  ve  Ermenilerin  ihaneti  sebebiyle  düşmana  tek  bir  kurşun atmadan  90.000  şehit  verdi.

1916 Yılında  bu cepheye  Mustafa Kemal gönderildi.  Mustafa  Kemal Muş  ve  Bitlis’i  Ruslardan  geri  aldı. Daha  sora  Rusya’da ihtilal  çıktığı  için  Ruslar 3 Mart 1918 de  Brest-Litowsk  Antlaşmasıyla savaştan  çekildi  ve  böylece  bu cephedeki  savaşlar  sona  erdi.’’

En  azından  benim  emekli  olduğum 2006  yılına  kadar  I. Dünya  Savaşındaki  Kafkas  Cephesi  savaşları  ve  sonuçları sadece  bu  iki  paragraftı.

Oysa  bu cephedeki  savaşlar  ve  bu  savaşların  sonuçları  bu  kadar  kısa  ve  bu  kadar  basit  değildir.

Evet..Osmanlı  Devleti  Kafkas  Cephesinde  ağır  bir  yenilgi  almıştır  ve bu  yenilgi  neticesinde Doğu  Karadeniz ve  Doğu Anadolu neredeyse  tamamen  Rusların  eline  geçmiştir.

1917 yılı Şubat  Ayında  ise  Rusya’da  her  şeyi  değiştiren  ve  adına ‘’Ekim  Devrimi ‘’ Denen devrim  gerçekleşince Anadolu’daki  Bolşevik  Rus  askerleri  komutanları  da  dahil Çarlık  yanlılarını  tutuklayıp işgal  bölgelerinde  Kızıl Muhafızlar  olarak  yeniden  yapılandılar.

Her  şeyi değiştiren  devrim sonucu  olarak öyle  görülüyordu  ki Rusya  I. Dünya  Savaşından  çekilmek  istiyordu.  Nitekim  pek  çok  Rus askeri  herhangi bir  emir beklemeden  Anadolu  topraklarından  ayrılırken  bir  kısmı da  tam  tersine  Sosyalizm  propagandaları yaparak işgal  bölgelerini sosyalistleştirmeye  çalışıyordu.

Bölge  komutanlarımızdan  Vehip  Paşa  bu  durumu  değerlendirerek  Ruslarla bir  ateşkes Antlaşması  yapılabileceğini  düşünmüş  ve  tüm  mesaisini  bu  yolda  seferber  etmeye  başlamıştı ve  Başkomutan vekili  Enver  Paşa  da  bu  çalışmaları  takdirle  karşılamıştı.

Uzatmayalım  efendim  karşılıklı  yazışmalar  ve  görüşmeler  neticesinde 18 Aralık 1917 de Rusya Sovyet  Federatif Sosyalist Cumhuriyeti  ile Osmanlı  Devleti  arasında Erzincan Ateşkes Antlaşması  adı  verilen  bir  antlaşma  yapılmıştır.

Bu antlaşmanın  maddelerini  tek  tek  yazıp  okuyucuyu  sıkmaya  gerek  yok.

Bu  antlaşmaya  göre  Osmanlı  Devleti  ile  Rusya  arasındaki  savaşlara  son  verilecek ve Rus  askeri  üç  ay  içinde işgal  ettikleri  yerleri  terk  edecekti.

Ancak Ruslar  bu  geri  çekilişlerini  garantili  bir  şekilde  yapabilmek için arada  bir  tarafsız  bölge  oluşturmayı  ve  bu  tarafsız  bölgenin  ne Osmanlı  ne  de  Türk  hakimiyetinde  değil bölge  halkının  kendi seçecekleri  idareciler  tarafından  yönetilmesini de  şart  koşmuşlardı. Yani  aslında  giderken  bile  puştluk  peşindeydiler.

Peki  Erzincan  bugünkü  Erzincan ilimizden  ibaret  miydi?  Hayır.  Erzincan  daha  geniş  bir  bölgeyi  ifade  ediyordu  ki  bu  bölge  içinde Bayburt- Dersim (Tunceli)-Erzurum  ve  Sivas’ın  oldukça  büyük  bir  kısmı  yer  almaktaydı.

Ancak  bölgede  bir  yerel yönetim  nasıl  kurulacaktı? Zira  bahsi  geçen bölgede  Türklerin  yanısıra  Kürtler  ve  Ermeniler de  vardı.

Erzincan  Ateşkes Antlaşmasından  hemen  sonra Rus  ordusundaki  Bolşevik  komutanlardan  Gürcistan Sosyal Demokrat Partisi üyesi ve "İşçi Sovyetleri" üyesi Ermeni Arşak Cemalyan bölgadeki Kızıl Muhafızların başına  getirildi ve bu  herif
  Türk- Kürt ve  Ermeni  temsilcileriyle  bir  toplantı  yaptı. Toplantıda  Ermenileri  Sivaslı Muradov( 1915 de  çetesiyle birlikte  Sivas’ta  Türk  katliamı  yapan  şerefsiz )  temsil ederken Kürtleri  ileride  Koçgiri  isyanı  ile adını  duyuracak  olan  Alişer ve kardeşi  Alişan temsil  ediyordu. Türk  temsilcisi  ise  Erzincan  Müftüsüydü.

Alınan  karar  gereği  bölge  nüfusuna  göre  toplamda  25 ( veya  75 ) kişilik  bir  konsey bölgeyi  yönetecekti.

Ermeni  Muradov ‘’ “Türkler, Kürtler ve Ermeniler kardeştir. Bizi birbirimize kırdıranlar emperyalistler ve onların yerli işbirlikçileridir. Biz çektiğimiz acıları unutuyoruz ve barış elimizi uzatıyoruz. Bütün Kürt, Ermeni ve Türk emekçileri ve işçileri birleşerek kendi şûramızı kuralım. Bizim Sultanlara ihtiyacımız yoktur. Rus işçisi zalim Çarı devirerek kendi hükûmetlerini kurdular, bizde birleşerek kendi hükûmetimizi kuralım. Lenin ve Ordusu bizi destekliyor” Demekteydi. [ Ne  kadar  tanıdık  cümleler  değil  mi? ]

Derken  efendim  bu  yönetim heyeti de  belirlendi  ve  Erzincan dahil bölgedeki  pek  çok  hükumet  konağına  kızıl bayraklar  asıldı.

Evet..Türk toprakları  içinde ‘’Erzincan  Sovyeti’’ adı  verilen  Bir  Sovyet  Cumhuriyeti  kurulmuştu.  Oysa  Erzincan  Ateşkes  Antlaşmasının şartları  böyle  değildi.

Her  şeye rağmen  bu  hükumet 3 Mart 1918 de Rusların  tüm  İttifak  Devletleriyle  imzaladığı  Brest  Litowks antlaşmasına  kadar ve  sonrasında  da varlığını  devam  ettirdi. Ancak  Brest-Litowsk  Antlaşması  ile  Rus  askeri  bölgeden  çekilince Türkler  için  büyük bir  tehlike de  kendisini  göstermeye  başladı. Zira  Rus  askerleri  silahlarını  Ermenilere  bırakıyordu. Yani  Ermenilerin  çok  yakında  bir  haltlar  karıştıracakları  aşikardı. Nitekim Erzincan  Sovyetinin  başı  olan  Muradov tekrar harekete  geçmiş  ve  ta  Bakü’de Kafkas  İslam  ordularına  karşı  savaşmaya  başlamıştı. 

 Bu arada Wilson  ilkelerinin  yayınlanması ve  özellikle  12. Madde’de Türk  hakimiyetinde  yaşayan diğer  unsurların  özgürlüğü  ifadesi   Ermenilerin  iştahını  daha  bir  kabartmıştı  ama gelin  görün ki bu  ilkelerin  Türkler  aleyhine  olduğunu  anlayamayan  Türkler  bile  1918 de Erzincan  Hükumet  Konağına ‘’ Yaşasın Wilson  Prensiplerinin 12. Maddesi ‘’ yazılı  bir  paçavra  astılar.

Rus  Askerleri  geri  çekildikten  sonra  bölgedeki  belirsizlik  halen  devam  etmekteydi  ve 16 Mart 1919 da  İstanbul’dan  Anadolu’ya  ( Samsun’a ) Gönderilen  Mustafa  Kemal’in bir  görevi de Erzincan  mıntıkasında  neler  olup  bittiği  ve  ne  yapılması  gerektiği hakkında  hükumete  rapor  vermekti.

Aslında  ne  yapılması  gerektiği gayet  açıktı. Türk  ordusu  Erzincan’a  girip  darmadağın  etmeliydi  bu  saçmasapan  Sovyet  yapılanmasını. Nitekim de  öyle  oldu.

1920  yılında  Kuvay-i  Milliye  kuvvetleri  Erzincan’a  girdi ve Erzincan  Sovyetine  son  verildi.  Ama  yorgan  gitmiş  kavga  bitmemişti.

Erzincan  Sovyet Hükumetine  son  verilmesi  üzerine  bu  hükumetin  delegelerinden  bir  kaç  kişi  hükumetin  merkezini  Dersim’e  taşıma  fikri üzerinde  birleştiler  ve  Dersim’in( Tunceli ) hangi  ilçesine  geldiler  dersiniz?

Sanırım  tahmin ettiniz. Türkiye  Cumhuriyetinde  ilk  kez  bir  Komünistin  belediye  başkanı  seçildiği  ilçeye  yani  Tunceli  ilinin  Ovacık  İlçesinin  Yeşilyazı  Köyüne...

TBMM  hükumetinin bu Sovyet  Hükumetini de  ortadan  kaldırmak  için  kolları sıvadığı  anda  devlete  karşı  isyan  eden Ermeniler  değil  Kürtler  oldu.

Kürt  lider  Alişer  ve  kardeşi  Alişan  TBMM Hükumetine  karşı  bir  isyan  hareketi  başlattılar.

Tarihimizde  Koçgiri  ayaklanması  adı  verilen  bu  isyan ( 6 Mart- 17 Nisan 1921 ) sırasında  Kogiri  diye  isimlendirilen Sivas- Zara- İmranlı- Suşehri ve  Dersim  gibi  yerleşim  yerlerinde  çok  büyük  yıkımlar ve katliamlar yaşandı. [Bu isyanlar  Topal  Osman  ve  Sakallı  Nurettin Nurettin  Paşa tarafından  bastırıldı.

TBMM  Hükumetinin Batıda  Yunanlılarla  savaştığı  sırda çıkmış olan Koçgiri ayaklanmasının bastırılması  aynı  zamanda  Ovacık/Yeşilyazı  Sovyet  Cumhuriyetinin de  sonu  oldu. Hükumet  kendi  kendini  fesh  etti.


( Erzincan Sovyet Cumhuriyeti başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.12.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu