Ve insan,
Hiçliğin ummanında
Halatı çözülmüş sandal misali
Sivri dilli nasihatlerle kanatırken zamanı
Kolu kırılır yeni , sözü kırılır ah'ı içinde kalır
Çapraz duyguların ertesinde
Şimdi’ye biat eder saklı her nefesi
Sancılı tohumların ar damarını çatlatır
Güneş yüzü görmemiş bulanık bin bir hevesi
Budur renksizliğin ablukası
Peçesi kalkınca içindeki tüm açık mezarların
Başlar yüzleşmesi, sorgu ve dahası
Gecenin terini iştahla emerken Ay
Fısıltıların namlusunda yalama olur cümleleri
Suskunluğun şivesi kıvamını bulunca
Bengisu’yu içer üçleri ve yedileri
Ansızın ağıdını keser yağmur
Düşlerin kemiğinde yer tutar avuç avuç sızılar
Parantez içi aykırılıklar yakar ışıklarını
Ve geceye şiir aşılar yazılar
. . .
.
.
.
..