Bu yazıyı pek çok arkadaşım ve okuyan anlamayacak. Bundan adım gibi eminim ama yine de sadece bir kişiye anlatabilsem bile ne mutlu bana.
Devlet okullarının değişik kademelerinde yirmi sekiz yıl öğretmenlik yaptıktan sonra 2006 Yılında emekli oldum. Ancak emekli olduktan sonra biraz ekonomik sebeplerle biraz da öğretmenliği özlemem sebebiyle 2009 yılında İstanbul'da bir özel akşam lisesinde tekrar öğretmen olarak işe başladım.
Özel Akşam Liselerini bilmeyenler bu okulların da diğer liseler gibi normal eğitim öğretim kurumları olduğunu düşünür. Evet.. Müfredatı- yönetmeliği hatta disiplin kurallarıyla diğer normal liselerden farkı olmasa da bu okullarda öğrenci profili oldukça farklıdır. Mesela benim görev yaptığım okulda 52 yaşında bir kaç benzin istasyonu sahibi olan oldukça zengin bir insan sırf bir lise diploması almak için öğrencimiz olmuştu. Yine evli- çoluk çocuk sahibi bir kadın her akşam kocası ve 11-12 yaşlarındaki oğluyla okula gelir o derslere girerken kocası ve oğlu okulun salonunda derslerin bitmesini beklerlerdi.
Kısaca çok değişik ve farklı öğrencilerimiz vardı. Pek çoğu da ipten kazıktan boşalmış tabir ettiğimiz insanlardı. İçlerinde bir üniversite hayali kuranlar da vardı bir lise diploması alıp en azından bir güvenlik görevlisi olarak iş bulabilmek için bize gelenler de.
İçlerinde gecenin ilerleyen saatlerinde barlarda konsomastris olarak çalışan kader mahkumu genç kızlardan sabahtan akşama kadar direksiyon sallayan taksi şoförlerine kadar aklınıza gelebilecek her türlü iş ile iştigal edenler vardı.
Ancak biri vardı ki o diğerlerinden çok çok farklıydı.
Evet giyimi kuşamıyla bir erkekti. Ama hal ve tavırlarıyla bir kadın.
Okuldaki erkek öğrencilerle pek arkadaşlık kurmazdı. Kızlar ise onun için ''X'den hiç bir kıza zarar gelmez'' Derlerdi ve kendilerinden biri gibi gördükleri X ile arkadaşlık kurmada bir sakınca görmezlerdi.
Konuşurken '' Ayol- hayatım- şekerim- cicim '' gibi kelimeleri bolca kullanan ve her haliyle her tavrıyla tam bir efemine olan X ilginçtir ki kız öğrencilerin en güvendikleri insandı. Öyle ki bizim dersler akşam saat 10' da bittiğinde bazı kız öğrencilere X refakat eder ve onları evlerine bırakırdı. Kızlar da yanlarında bir erkeğin (!) olması rahatlığı ile kimsenin laf atmasına- tacizine uğramadan evlerine vasıl olurlardı. Hatta dahasını da söyleyeyim: Herhangi bir kızı evine bırakmak için onunla yolda yürürken bir serseri sataşacak olsa bizim X adeta bir aslana dönüşüp serseriyi bir güzel pataklıyordu. ( Bunlar tabii ki gözümle gördüğüm şeyler değildi. Kızlar böyle anlatırlardı X'i )
X anne ve babası ayrı yaşayan bu sebeple de çok değişik ve farklı travmalar yaşamış 18-19 yaşlarında tüysüz parlak bir çocuktu. Konuşturduğunuzda hayatın acılarıyla yoğrulmuş bir insan olduğunu anlıyorduk ama ne kadar acılarla yoğrulmuş olursa olsun o bir gay'di. Yani kızlar tarafından kabullenilse bile erkeklerin kabul edip bağrına basacağı bir insan değildi. Erkek öğrenciler de onu bir kız gibi görüyorlar kızlara karşı nasıl davranıyorlarsa X'e karşı da öyle davranıyorlardı. Arasıra ona '' Top'' veya ''Yumuşak'' diye takılanlar da oluyordu ama X buna hiç aldırış etmiyordu.
Aradan aşağı yukarı 3 yıl zaman geçti. X artık son sınıfa gelmişti ve o sene mezun olacaktı.
2012 Yılının hemen başlarında hatırlayacağınız gibi Fransız parlamentosunda bir yasa tasarısı gündeme geldi. Bu yasa kabul edilecek olursa artık Fransa'da hiç kimse '' Ermeni soykırımı olmamıştır'' Diye bir ifade kullanamayacak kullanırsa en az bir yıl hapis cezası ile cezalandırılacaktı.
Bu yasa tasarısı 23 Ocak 2012 tarihinde Senato Genel Kurulunda yapılan oylamada 86 senatörün aleyhte oyuna karşılık 127 lehte oyla kabul edilmişti.
İşte bu durum karşısında Türkiye'de Fransa aleyhine gösteriler yapılıyordu. Gösteriler dediysem öyle çok büyük ve yurt çapında gösteriler sanılmasın. Bir kaç Ulusalcı ya da Milliyetçi ellerinde Türk bayrakları İstanbul/ İstiklal Caddesindeki Fransız Konsolosluğunun önünde bağırıp çağırıyorlar konsolosluk önüne siyah çelenkler bırakıyorlardı. Ülkenin tamamında var olan protesto ise her zaman olduğu gibi Face bookta yayınlanan mesajlardan ve şiirlerden öteye gitmiyordu. Yani vatandaş büyük bir çoğunlukla kıçını oturduğu koltuktan kaldırıp Fransız Konsolosluğu önüne gitmek ya da Yurt genelinde sokaklara dökülmek yerine sosyal medyadan Fransa'ya '' Ayağını denk al. Şöyle asarız böyle keseriz '' Diye göz dağı veriyor (!) ya da her bir vatandaş diğerini bundan böyle Fransız malı kullanmamaya davet ediyordu. Yani büyük çoğunluk bundan böyle Renault Marka otomobil satın almayacak (!) ellerinde olanlar da yakıp bir daha binmeyeceklerdi (!)
İşte o günlerde bir gün X okula neredeyse kendi boyunda bir bayrakla geldi.
Bayrağı omuzlarına bağlamış öylece okula gelmişti.
Şaşırmıştım X gibi birinin okula sırtında Türk bayrağı ile gelmesine. Merakla sordum:
-Hayırdır X ? Ne bu bayrak böyle? Nereden geliyorsun sen ?
-Hocam ! İstiklal Caddesinden geliyorum. Orada Fransa'yı protesto ettik. Daha sonra derslere geç kalmayayım diye doğruca okula geldim.
Şaşırmıştım X'in bu tavrına. Neticede o basit bir yumuşaktı. Fransa'yı protesto etmek kala kala ona mı kalmıştı.
-İlginç... Sen ve Türk Bayrağı ve Fransa'yı protesto... Gerçekten çok ilginç.
X ne demek istediğimi anlamıştı. Öyle bir cevap verdi ki hiç unutamam:
-Hocam ! Siz hep demez misiniz ''söz konusu vatansa gerisi teferruattır.'' diye.
Başımı önüme eğdim ve dudaklarımdan gayrı ihtiyari Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin şu sözleri döküldü:
HARABAT EHLİNİ HOR GÖRME ZAKİR. DEFİNEYE MALİK VİRANELER VAR.
Hemen bir sene sonra üç beş ağaç yüzünden Türkiye'yi cehenneme çevirenler içinde yer alan pek çok öğrencim ve öğretmen arkadaşımın hiç itibar etmediği- kıçlarını kaldırıp da katılmadıkları '' Soykırım bir yalandır. '' Eylemine sadece X'in katılmış olması da hayatım boyunca unutamayacağım anılarımdan biridir.
Evet... Fransız vatandaşı Pascal Nouma'nın bile protesto ettiği bir kararı protesto için İstiklal Caddesine gelemeyenler bir yıl sonra üç ağaç için o caddeyi tıklım tıklım doldurmuşken Fransa'nın Sözde Soykırım Yasa Tasarısını protesto gösterisine sadece X'in gitmiş olmasını hayatım boyunca unutamayacağım.
(
Harabat Ehlini Hor Görme Zakir. Defineye Malik Viraneler Var. başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
3.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.