Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret
dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız.
O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse
hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir
ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve
Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
(69) Salim (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma) ailesinin zayıf kişilerini önce gönderir, onlar da geceleyin
Müzdelifede Meşaru’l-Haramın yanında vakfe yaparlardı. Bildikleri zikirlerle
Allah-u Teâlâ’yı zikrederlerdi. Sonra imamın Mina’da vakfe yapmasından ve
oradan hareket etmesinden önce Mina’ya dönerlerdi. Onlardan kimi Minaya sabah
namazı zamanı gelir, kimi de ondan sonra gelirdi. Mina’ya geldikleri vakit
Akabe cemresine taşları atarlardı. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu zayıf kimseler
için ruhsat verdi, derdi.”
(Buhari
1595, Müslim 1295/304)
(70) Abdullah bin
Keysan (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Esma (Radiyallahu Anha) akşamla yatsı
namazlarının cem edildiği gece Müzdelifeye indi ve kalkıp namaz kıldı. Bir saat
namaz kıldıktan sonra bana:
−Ey oğlum! Ay
battı mı? dedi. Ben:
−Hayır,
dedim. Bunun üzerine bir saat daha namaz kıldı. Sonra:
−Ay battı mı?
dedi. Ben:
−Evet, battı
dedim. Esma (Radiyallahu
Anha):
−Öyle ise
Minaya doğru hareket ediniz! dedi. Biz de hareket ettik. Nihayet cemre mevkiine
gelip Akabe cemresine taş attı. Sonra Esma (Radiyallahu Anha), Mina’daki yerine döndü ve orada sabah namazını
kıldı. Ben kendisine:
−Ey hanım
efendi! Biz meşru olan zamandan erken davrandık gecenin sonundaki karanlıkta
geldik, dedim. Esma (Radiyallahu
Anha):
−Ey oğlum!
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) mahfeli kadınlar için erken cemre taşlamalarına izin
verdi, dedi.”
(Buhari
1599, Müslim 1291/297, Ebu Davud 819, Nesei 3050)
(71) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Biz
Müzdelifeye indik. Sevde (Radiyallahu Anha), insanların izdihamından önce kendisinin Minaya
gitmesi hususunda Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’den izin istedi. Sevde (Radiyallahu Anha) iri yapılı ağır hareket eden bir kadındı.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem), Sevde (Radiyallahu Anha)’ya izin verdi.
Sevde (Radiyallahu Anha) halkın izdihamından
önce Minaya gitti. Biz de sabaha kadar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında kaldık. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hareket etmesiyle biz
de hareket ettik. Yemin olsun, Sevde (Radiyallahu Anha)’nın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den izin istediği gibi
izin istemek bana kendisiyle en sevinilecek bir şeydi.”
(Buhari
1680, Müslim 1290/193, Nesei 3049, İbni Mace 3027)
(72) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Usame
Arafat’tan Müzdelifeye kadar Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in binitinin terkisinde idi. Sonra
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Müzdelife’den Mina’ya gelinceye kadar da Abbas’ın oğlu
Fadl’ı binitinin terkisine aldı. Bunların her ikisi de, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Akabe cemresini taşlayıncaya
kadar telbiye etmeye devam ettiğini söylediler.”
(Buhari
1465)
(73) Kureyb (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bana
Abdullah bin Abbas, Fadl’ (Radiyallahu Anhuma)’dan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Akabe cemresine
ulaşana kadar telbiye etmeye devam ettiğini haber verdi.”
(Müslim
1281, Buhari 1603, Ebu Davud 1815, Nesei 3081, Darimi 2/62, 63, Tirmizi 918,
İbni Mace 3039, İbnu’l-Carud 476, İbni Huzeyme 2885, Beyhaki 5/112, Ahmed bin
Hanbel Müsned 1/210, 214, 383, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi
Menari’s-Sebil 1098)
(74) Abdurrahman bin
Yezid (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
Abdullah ibni
Mes’ud (Radiyallahu
Anh), Müzdelife’den Mina’ya hareket ettiği sırada telbiye getiriyordu.
Ona bu bir bedevi midir? denildi. Buna karşılık Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh):
−İnsanlar
unuttular mı, yoksa sapıttılar mı? Kendisine Bakara Suresi inen kişiden
işittim, o bu makamda şöyle buyurdu:
“Lebbeyk Allahumme
Lebbeyk...” diye telbiye getiriyordu,
dedi.”
(Müslim
1283/270, Nesei 3046)
(75) Abdurrahman bin
Yezid şöyle haber verdi:
“Abdullah
ibni Mes’ud (Radiyallahu
Anh) Akabe cemresini taşladığı zaman vadinin içine girmiş, orada
bulunan ağacın hizasına geldiğinde onu yanlamış olarak yedi tane çakıl taşını,
onların her birinde tekbir getirerek atmıştır. Bundan sonra:
−Kendinden
gayrı İlah olmayan Zata yemin ederim ki, kendine Bakara Suresi indirilen kişi,
işte buradan cemreyi attı, demiştir.”
(Buhari
1653, Müslim 1296/305, Ebu Davud 1974, Tirmizi 901, İbni Mace 3030,
İbnu’l-Carud 475, İbni Huzeyme 2879, 2880, Beyhaki 5/129, Begavi 1949)
(76) Salim şöyle dedi:
“Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma) küçük cemreye yedi çakıl taşı atar, her çakılı atışının
ardından tekbir getirirdi. Bundan sonra Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) ileri geçip vadinin
ortasındaki düzlüğe girer ve orada kıbleye yönelip uzunca kıyamda durur ve
elini kaldırıp dua ederdi. Bundan sonra orta cemreye taş atar, sonra vadinin
kuzey tarafına yürür, vadinin ortasındaki düzlüğe girer ve orada kıbleye
yönelip uzunca kıyamda durur ve iki elini yukarı kaldırıp dua ederdi. Bundan
sonra Akabe cemresine gelir, vadinin içinden ona da yedi taş atardı. Ancak onun
yanında dua için durmaz ve atıştan sonra hemen dönerdi. Abdullah ibni
Ömer (Radiyallahu
Anhuma):
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işte böyle yaparken
gördüm der idi.”
(Buhari
1654)
(77) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in küçük çakıl
taşlarıyla cemre attığını gördüm.”
(Müslim
1299/313, Ebu Davud 1944, Tirmizi 897, İbni Mace 3023)
(78) Abdullah ibni
Ömer (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi.
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında
başını tıraş etti.”
(Müslim
1304/322, Ebu Davud 1980, Tirmizi 913)
(79) Enes bin
Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mina’ya geldi.
Müteakiben Akabe cemresine gelip onu taşladı. Sonra Mina’daki menziline geldi
ve kurbanını kesti. Sonra kendisini tıraş edecek olan berbere başının sağ
tarafını işaret ederek şöyle buyurdu:
“Burayı al!”
Sonra da sol
tarafı işaret etti. Sonra tıraş edilen saçlarını insanlara vermeye başladı.
(Müslim
1305/323)
(80) Enes bin
Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Akabe cemresini
taşladı. Sonra kurbanlık develerinin yanına geldi ve kurbanlarını kesti. Haccam
yanında oturuyordu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) eliyle başının bir kısmını ona
işaret etti. O da başının sağ tarafını tıraş etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kesilen saçları yanında
bulunanlara taksim etti. Sonra haccama şöyle buyurdu:
“Diğer tarafı da tıraş
et!”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Sonra şöyle
buyurdu:
“Ebu Talha nerede?”
Ve bu saçları
ona verdi.
(Müslim
1305/325, Tirmizi 912)
(81) Abdullah ibni
Ömer (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında
başını tıraş ettirdi. Sahabelerden bazı kimseler de başlarını tıraş ettiler,
Bazıları da saçlarını kısalttılar.”
(Buhari
4101, Beyhaki 9577, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil
4/284)
(82) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ey Allah’ım! Saçını
kazıtanlara mağfiret et.”
Sahabeler:
−Saçlarını
kısaltanlara da, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ey Allah’ım! Saçını
kazıtanlara mağfiret et.”
Sahabeler:
−Saçlarını
kısaltanlara da, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu duayı üç kere söyledi sonra şöyle
buyurdu:
−“Ey Allah’ım! Saçlarını
kısaltanlara da mağfiret et.”
(Buhari
1634, Müslim 1302/320, İbni Mace 3043, Beyhaki 9579, Ahmed bin Hanbel Müsned
2/231, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 4/285)
(83) Yahya bin
Husayn (Rahmetullahi
Aleyh) nenesinden şöyle rivayet etti:
“O kadın veda
haccında Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’den saçlarını tıraş edenlere üç kere dua ettiğini, saçlarını
kısaltanlara da bir kere dua ettiğini işitmiştir...”
(Müslim
1303/321, Tayalisi 1655, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/70)
(84) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hacda kadınlara başını
tıraş etmek yoktur! Kadınlara sadece saçlarını kısaltmak vardır.”
(Ebu
Davud 1985, Darimi 2/64, Tabarani Mucemu’l-Kebir 13018, Darekutni 2/271, Albânî
Sahiha 605)
(85) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e veda haccında Mina’da
kurban kesmek, tıraş olmak, cemre taşlamak gibi yanlışlıkla fiillerden bazısını
öne geçirmek bazısını geri bırakmak hakkında sorulduğunda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Hiç bir darlık yoktur!”
(Buhari
1638, Müslim 1307/334, Ebu Davud 1983, Nesei 3067, İbni Mace 3050, İbni Hibban
3876, Tabarani Mucemu’l-Kebir 11350, Beyhaki 5/143, Begavi 1964, Ahmed bin
Hanbel Müsned 1/216)
(86) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Bir adam,
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e:
−Ben cemreye
taş atmadan önce Kâbe’ye farz olan ziyaret tavafını yaptım, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hiçbir darlık yoktur!”
Bir kimse de:
−Ben
kurbanımı kesmeden önce başımı tıraş ettim, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hiçbir darlık yoktur!”
Ben:
−Cemreye taş
atmadan kurbanımı kestim, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hiçbir darlık yoktur!” (Buhari 1630)
(87) Abdullah bin
Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) veda haccında
insanlar sorup öğrensin diye durdu. Yanına biri gelip:
−Bilmeden
kurban kesmeden önce tıraş oldum, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Kurbanını kes hiçbir
darlık yoktur!”
Başka biri
gelip:
−Bilmeden,
taş atmadan önce kurban kestim, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Taş at hiçbir darlık
yoktur!”
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) taş atmak, kurban
kesmek, tıraş olmak, tavaf etmek gibi öne alınmış veya geriye bırakılmış
ibadetle ilgili her hangi bir soruya cevabında mutlaka şöyle buyuruyordu:
−“Yap hiçbir darlık
yoktur!”
(Buhari
241, Müslim 1306/327, Malik 1/421, Ebu Davud 2014, Darimi 2/64, 65, Tirmizi
916, İbni Mace 3051, İbnu’l-Carud 487, İbni Hibban 3877, Begavi 1963, Ahmed bin
Hanbel Müsned 2/192)
(88) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Ben
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in kurbanlıklarının gerdanlıklarını büktüm. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onları kurbanlık
alameti yaptı ve gerdanlıklar taktı. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hayvanları
Kâbe’ye gönderdi...”
(Buhari
1613, Müslim 1321/359, Ebu Davud 1757, Nesei 2782, İbni Mace 3098)
(89) Misver bin Mahreme
ve Mervan bin Hakem (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dediler:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye vaktinde
Medine’den yüzer kişilik on kadar sahabe içinde yola çıktı. Zulhuleyfede
oldukları zaman Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) hediye kurbanlığına gerdanlık taktı, nişanladı ve umre
niyetiyle ihrama girdi.”
(Buhari
1611)
(90) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sonra kurban kesme
yerine gitti. Kurban edilmek üzere hazırlanmış yüz deveden altmış üç tanesini
kendi eliyle kesti. Sonra bıçağı Ali (Radiyallahu Anh)’a verdi. O da geri kalan develeri kesti.
Ali (Radiyallahu Anh)’a kendi kurbanında ortak
etmişti. Sonra her bir deveden bir parça et alınıp pişirilmesini emretti. Onlar
da bir tencereye konuldu ve pişirildi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Ali (Radiyallahu Anh) onların etlerinden
yediler ve suyundan içtiler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine binerek
Mekke’ye geldi ve Beyti ifada tavafı yaptı...”
(Müslim
1218/147, Ebu Davud 1905, Nesei 2711, İbnu’l-Carud 465, 469, İbni Mace 3074,
İbni Hibban 3944, Beyhaki 8827, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447, Albânî 1017)
(91) Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Biz, Mina’da
kurbanlık develerimizin etlerinden üç günden fazla yemezdik! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize ruhsat verdi
ve şöyle buyurdu:
“Kurban etlerinizi
yiyiniz ve azık yapınız.”
Biz de ondan
yedik ve azık yaptık.
(Buhari
1628, Müslim 1972/29)
(92) Ali bin Ebi
Talib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlıklarına
nezaret etmemi, etlerini, derilerini ve çullarını tasadduk etmemi; kasaba
bunlardan bir şeyi ücret olarak vermememi bana emretti! Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Biz ona kesim ücretini
kendi yanımızdan veririz!”
(Müslim
1317/348, Buhari 1625, Ebu Davud 1769, İbnu’l-Carud 483, Albânî İrvau’l-Ğalil
Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1161)
(93) Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Biz,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ile beraber hac niyetiyle telbiye getirerek yola
çıktık. Nihayet Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bizden her yedi kişinin ortaklaşa
bir deve yahut sığır kurban etmemizi emretti.”
(Müslim
1318/351, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/291, 293, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici
Ehadisi Menari’s-Sebil 4/253)
(94) Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Biz,
Hudeybiye senesinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber deveyi yedi kişi adına,
sığırı da yedi kişi adına kurban ettik.”
(Müslim
1318/350, Malik 2/486, Ebu Davud 2809, Tirmizi 904, İbni Mace 3132, Albânî
İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 4/253)
(95) Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Biz,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ile beraber iken umre ile temettu haccı yapıyorduk. Bir
sığırı yedi kişi adına müşterek olarak kesiyorduk.”
(Müslim
1318/355, Ebu Davud 2807, Nesei 4405, İbnu’l-Carud 479, İbni Huzeyme 2/287,
288, Beyhaki 5/295, Ahmed bin Hanbel Müsned 14269)
(96) Abdullah ibni
Ömer (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birinci kurban
kesme gününde ifada tavafını yapar sonra döner öğlen namazını Mina’da kılardı...”
(Müslim
1308/335, Ebu Davud 1998, İbnu’l-Carud 486, Hakim 1/475, Beyhaki 5/144, Ahmed
bin Hanbel Müsned 2/34)
(97) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kâbe’yi tavaf
ederken elini başka birinin eline bir kayışla yahut bir iple bağlamış bir
insanın yanından geçti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi eliyle bu bağı kopardı ve
şöyle buyurdu:
“Bu insanı eliyle güt!”
(Buhari
1551, 1552)
(98) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Beytin etrafını tavaf
etmek namaz kılmak gibidir! Ancak siz tavaf ederken konuşursunuz. Sizden
tavafta kim konuşursa sadece hayır konuşsun!”
(Tirmizi
960, Darimi 2/44, İbni Huzeyme 2739, İbni Hibban Mevarid 998, İbnu’l-Carud 461,
Ebu Nuaym Hilye 8/128, Hâkim 1/459, 2/267, Beyhaki 5/85, Albânî İrvau’l-Ğalil
Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 121)
(99) İbni Cureyc (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bana, Ata
bin Ebi Rebah (Rahmetullahi
Aleyh) haber verdi. İbni Hişam hac emirliği sırasında kadınların
erkeklerin beraberinde tavaf etmelerini men ettiği zaman Ata, İbni Hişam(Rahmetullahi Aleyh)’e Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kadınları erkeklerin
beraberinde tavaf etmiş oldukları halde, sen bu kadınları nasıl men edersin?
demiştir. İbni Cureyc (Rahmetullahi
Aleyh) dedi ki:
Ben,
Ata (Rahmetullahi
Aleyh)’e:
−Kadınların
erkeklerin beraberinde yaptıkları tavafları, hicap ayetinin inişinden sonra mı,
yoksa önce miydi? dedim. Ata (Rahmetullahi Aleyh):
−Evet, ömrüme
yemin olsun ki, ben hicap ayetinden sonra o kadınların, erkeklerin beraberinde
tavaf ettiklerine eriştim, dedi. İbni Cureyc (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
Ben,
Ata (Rahmetullahi
Aleyh)’e:
−Kadınlar
erkeklere nasıl karışırlar? dedim. Ata (Rahmetullahi Aleyh):
−Kadınlar
erkeklere karışmazlardı! Aişe (Radiyallahu Anha) erkeklerden ayrı bir yerde tavaf eder ve
erkeklere karışmazdı! Aişe (Radiyallahu Anha) ile beraber tavaf eden bir kadın,
Aişe (Radiyallahu
Anha)’ya:
−Ey
mü’minlerin annesi! Haydi, yürü de Hacerü’l-Esved’e el sürüp istilam edelim,
dedi. Aişe (Radiyallahu
Anha)’da ona:
−Benden
ayrıl! dedi ve el sürmek suretiyle isti’lamdan çekindi! Aişe (Radiyallahu Anha) ve arkadaşları
geceleyin tanınmaz halde çıkarlar ve erkeklerin beraberinde tavaf ederlerdi.
Fakat bu kadınlar Beytin içine girdiklerinde, oradan çıkacakları vakte kadar,
erkekler Beytten çıkarılmış olduğu halde içeride ibadetle kaim olurlardı
dedi...”
(Buhari
1550)
(100) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Bazı
kimseler sabah namazından sonra Beyti tavaf ettiler, sonra da bir vaizin
huzurunda oturdular. Nihayet güneş doğduğu zaman kalkıp namaza koyuldular.
Bunun üzerine Aişe (Radiyallahu
Anha):
−Oturdular
oturdular da namaz kılmak mekruh olan şu vakitte kalkmış namaz kılıyorlar!
dedi.”
(Buhari
1558)
(101) Abdulaziz bin
Rufey (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Ben Abdullah
bin Zübeyr (Radiyallahu
Anh)’ı gördüm. O fecr namazından sonra tavaf eder sonra da iki rekât
namaz kılardı...”
(Buhari
1559)
(102) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Ey insanlar!
Benim size söyleyeceğim şeyleri iyi işitin ve size söylediğim şeyleri bana
tekrar işittirin! Gidip de Abdullah ibni Abbas şöyle dedi, Abdullah ibni Abbas
böyle dedi, demeyin! Herkim Beyti tavaf edecekse, Hicrin arkasından tavaf
etsin! Oraya Hatîm diye isim vermeyin! Kuşkusuz ki, cahiliye devrinde bir kimse
orada yemin ederdi, peşinden oraya kamçısını yahut ayakkabısını yahut da yayını
atardı!”
(Buhari
3600)
NOT: DEVAMI VAR
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm
yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve
ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve
şeref Allâh’tandır.
O her şeyin en iyisini bilendir,
Muvahhid
Kullara Selâm Olsun.
Polat Akyol.
KAYNAK :
TEVHİD DAVETİ
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET