HAC VE UMRE YAPMAK

(DEVAMI) 3

Mukaddime: 

 

Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…

 

Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…

 

Bundan sonra:    

(47) Teşrik Günlerini Minada Geçirmek

(103) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“Abbas bin Abdulmuttalib (Radiyallahu Anh) hacılara zemzem suyu dağıtmak için Mina gecelerinde Mekke’de kalmak üzere Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den izin istedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona izin verdi.”

(Buhari 1560, Müslim 1315/346, Ebu Davud 1959, İbni Mace 3065, İbnu’l-Carud 490, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/19)

(104) Bekir bin Abdullah el-Müzeni (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

Ben, Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) ile beraber Kâbe’nin yanında oturuyorduk. Ona bir bedevi geldi ve:

−Ne oluyor ki, ben sizin amcaoğullarınızın halka bal şerbeti ve süt ile suladıklarını gördüm. Oysa siz insanlara hurma şerbeti ile suluyorsunuz. Bu durum sizdeki fakirlikten mi, yoksa cimrilikten mi? dedi. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):

−Allah’a hamd olsun, bizde hiçbir ihtiyaç ve hiçbir cimrilik yoktur! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine binili, arkasında Usâme olduğu halde geldi ve su istedi. Biz de kendisine bir kap şerbet verdik. O da bunu içti, fazlasını da arkasındaki Usâme’ye içirdi. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Güzel yaptınız, iyi yaptınız, böyle yapınız!”

Artık biz de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emrettiği şeyi değiştirmek istemiyoruz! dedi.

Not: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu ifadesi, kolaylaştırma ve meşakkati ortadan kaldırmak içindir. Çünkü hurma bol olup herkeste bulunduğu için elde edilişi kolaydır. Bala gelince hurmanın hilafına onu her zaman bulmak ve ucuza elde etmek zor olup külfet meydana getirir.

(Müslim 1316/347, Ebu Davud 2021, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/369)

(48) Minada Namazları Kasr Etmek

(105) Harise bin Vehb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Minada emin olduğu halde bize namazları ikişer rekât kıldırdı.”

(Buhari 1054, Müslim 694)

(106) Abdurrahman bin Yezid (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Osman bin Affan (Radiyallahu Anh) bize Mina’da namazı dört rekât olarak kıldırdı. Bu durum Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’a söylendiğinde o:

‘İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciûn’ dedi. Sonra da:

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında Mina’da iki rekât kıldım. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın arkasında Minada iki rekât kıldım. Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh)’ın arkasında Minada iki rekât kıldım. Ah, nasibim o dört rekât olacağına keşke kabul olmuş iki rekât alsaydı! dedi.”

(Buhari 1055, Müslim 695)

(49) Veda Tavafı

(107) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

İnsanlar hac sonunda her tarafa dağılırlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'de şöyle buyurdu:

“Sizden hiç kimse son olarak Beyti tavaf etmeden dağılmasın!”

(Müslim 1327/379, Ebu Davud 2002, Darimi 2/72, İbnu’l-Carud 495, İbni Huzeyme 2999, 3000, İbni Hibban 3897, Humeydi 502, Tabarani Mucemu’l-Kebir 1986, Beyhaki 5/161)

(108) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Minadan hareket edip Muhassab mevkiine geldi ve burada öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarını kıldı. Sonra bu Muhassabda biraz uyudu. Daha sonra binitine binip Beyte doğru hareket etti ve Beyte veda tavafı yaptı...”

(Buhari 1659, İbnu’l-Carud 493, İbni Huzeyme 2980)

(50) İfada Tavafı Yaptıktan Sonra Hayız Olan Kadınlardan Veda Tavafının Kalkması

(109) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

“İnsanlar hac amellerinin sonuncusu olarak Beyti veda tavafı yapmakla emrolundu. Ancak bu veda tavafı hayız halindeki kadınlara hafifletildi.”

(Buhari 1658, Müslim 1328/380, Beyhaki 9746)

(110) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hacdan dönerken Mina’dan Mekke’ye doğru hareket etmek istedi. Bu sırada Safiyye (Radiyallahu Anha)’yı çadırının kapısında dertli ve hüzünlü bir halde gördü. Çünkü Safiyye (Radiyallahu Anha) hayız olmuştu. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Kureyş lehçesiyle şöyle buyurdu:

−“Akrâ, halkâ sen bizi yolumuzdan alıkoyacaksın! Sen kurban kesme günü ziyaret tavafı yaptın mı?”

Safiyye (Radiyallahu Anha):

−Evet, yaptım dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Öyleyse haydin hareket ediyoruz!”

(Buhari 6120, Müslim 1211/387, İbni Mace 3073, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/122, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 4/261)

(51) Muhacirlerin Hacdan Sonra Mekke’de İkameti

(111) Ömer bin Abdulaziz (Rahmetullahi Aleyh), Nemir’in kız kardeşinin oğlu Sâib (Rahmetullahi Aleyh)’e sorup:

Sen, Muhacirlerin Mekke’de ikameti hakkında ne işittin, dedi. Sâib bin Yezid (Rahmetullahi Aleyh) Ona:

−Ben el-Âlâ bin Hadramî (Rahmetullahi Aleyh)’den:

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu dediğini işittim dedi:

“Sader tavafından sonra Muhacirler için Mekke’de üç gece oturma ruhsatı vardır.”

(Buhari 3688, Müslim 1352/442, Ebu Davud 2022, Nesei 1453, Tirmizi 949, İbni Mace 1073, İbni Hibban 3907, Humeydi 844, Tabarani Mucemu’l-Kebir 18/171, Beyhaki 3/147, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/339)

(52) Hacda Tevazu

(112) Sumâme bin Abdullah bin Enes (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) cimri olmadığı halde, deve semeri üzerine binmiş olarak hac etti ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de binit devesi azığını ve eşyalarını taşıdığı halde devesinin semeri üzerine binip hac ettiğini rivayet etti.”

(Buhari 1446)

(53) İhsar

(113) Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا

 رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ   فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضاً اَوْ بِه۪ٓ  اَذًى مِنْ

 رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠  فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى

 الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ

 اِذَا رَجَعْتُمْۜ  تِلْكَ عَشَرَةٌ   كَامِلَةٌۜ  ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ

 الْحَرَامِۜ  وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟

Haccı ve umreyi Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç veya sadaka yahut kurban olarak bir fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda hacdan önce umre yapan kişi, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i Harâm civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın buyruğuna saygılı olun ve bilin ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.” (Bakara: 2/196)

(114) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Abdullah ve Salim babaları Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) ile Hacac’ın ibni Zübeyr ile savaşmak için Mekke’ye geldiğini bu sebeple seninle Beytin arasında engel olacağını sanıyoruz şeklinde, konuştular. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):

−Biz Hudeybiye senesinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber umre yapıcılar olarak yola çıktık. Kureyş kâfirleri, Beytin berisinde ona ulaşmamıza engel oldular. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlık develerini kesip başını tıraş ederek ihramdan çıktı, dedi.”

(Buhari 1704)

(115) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma), Haccac’ın ibni Zübeyr ile savaşmak için Mekke’ye geldiği yıl hac yapmak istedi. Kendisine:

–İnsanlar arasında bir harp vardır, biz onların seni hacdan men edip çevireceklerinden korkuyoruz! denildi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anh):

Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ

 كَث۪يراًۜ

İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.”  (Ahzâb: 33/21)

Eğer Beyti ziyaretten men edilirsem ben de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yaparım. Ben sizleri Şahid yapıyorum ki, ben umre yapmayı kendime vacip kıldım, dedi. Sonra yola çıktı. Nihayet Zulhuleyfenin önündeki Beydâ mevkiine ulaştığı zaman:

−Hac ile umrenin hali engel sebebiyle ihramdan çıkışın mubahlığında farksız bir şeydir. Dolayısıyla, ben sizleri Şahid kılıyorum ki, ben umremle beraber haccı kendime vacip kıldım, dedi. Yolda Cuhfe yakınındaki Kudeyd mevkiinden satın aldığı kurbanı hediye kurbanı olarak sevk etti.

Bu tek kurban üzerine ziyade yapmadı. İhramın haram kıldığı suçlardan hiç birini işlemediği için başka kurban kesmedi. Arada ihramdan çıkmadı, ihramdan dolayı haram olan fiillerin hiç biri kendisine helal olmadı, tıraş olmadı, saçını kısaltmadı. Nahr günü olunca kurbanını kesti, tıraş oldu ve ifâda tavafını yaptı. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) nahr günü yaptığı bu ilk tavafla hac ve umre tavafını eda ettiği görüşünde bulunuyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in da böyle yaptığını söylerdi.”

(Buhari 1565, Müslim 1230/182, Malik 1/360, Nesei 2745, İbni Huzeyme 2743, İbni Hibban 3998)

(54) Kadın ve Çocukların Haccı

(116) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Hiçbir erkek mahremi olmayan bir kadınla yalnız kalmasın! Hiçbir kadın da beraberinde mahremi olmaksızın yolculuk etmesin!”

Bunun üzerine bir adam ayağa kalkarak:

−Ya Rasulallah! Ben şöyle şöyle bir savaşa yazılmıştım, kadınım da hac etmek için yola çıkmıştı! dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Sen de git kadınınla beraber hac et!”

(Buhari 2803, Müslim 1341/424, İbni Huzeyme 2529, İbni Hibban 3757, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/222)

(117) Es-Sâib bin Yezid (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:

“Ben yedi yaşında iken Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in beraberinde bana hac yaptırıldı.”

(Buhari 1743)

(118) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Revha da bir kafile ile karşılaştı ve şöyle buyurdu:

“Bunlar kimlerdir?”

Onlar:

−Müslümanlarız, ya sen kimsin? dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Ben Allah’ın Rasulüyüm.”

Bunun üzerine bir kadın küçük bir çocuğu kaldırarak:

−Ya Rasulallah! Bunun için hac var mıdır? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Evet, ona hac sana da ecir vardır.”

(Müslim 1336/409, Malik 1/422, Ebu Davud 1736, İbnu’l-Carud 411, İbni Hibban 3797, Humeydi 504)

(55) Aciz ve Ölen Kimse Yerine Hac Yapmak

(119) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Fadl bin Abbas, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in terkisinde idi. Hasam’dan genç bir kadın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi. Fadl bin Abbas ise kadına, kadın da Fadl bin Abbas’a bakmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Fadl bin Abbas’ın yüzünü başka tarafa çevirdi. Kadın:

−Ya Rasulallah! Allah’ın kulları üzerindeki hac farzı, babam çok ihtiyar iken erişti. O deve üzerinde sabit duramaz bir haldedir. Ben onun yerine hac edebilir miyim? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Evet, onun yerine hac edebilirsin.”

Bu veda haccı esnasında oldu.

(Buhari 1443, Müslim 1334/407, Malik 1/359, Ebu Davud 1809, Nesei 2640, Darimi 2/39, 40, Tirmizi 928, İbni Mace 2907, İbni Huzeyme 3031, İbni Hibban 3989, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/346, 359, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 992)

(120) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Cuheyne kabilesinden bir kadın, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:

−Annem hac yapmayı adamıştı, ancak hac yapamadan öldü. Şimdi ben onun yerine hac edebilir miyim? dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

−“Evet, onun yerine hac edebilirsin. Şayet annenin bir borcu olsaydı sen annenin bu borcunu öder miydin ne dersin? Allah’ın hakkını da ödeyip yerine getiriniz! Allah, hakkı eda edilmeye herkesten daha layıktır!”

Bu veda haccı esnasında olmuştur.

(Buhari 1739, 1740, Nesei 2632, İbnu’l-Carud 501, Tayalisi 2621, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/239, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 993)

(56) Veda Haccındaki Hutbe

(121) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nahr günü hitap ederek şöyle buyurdu:

−“Ey insanlar! Zaman Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk vaziyetine dönmüştür. Bir sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü peş peşe olan; Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir. Dördüncüsü Mudar’ın ayı olan Recebdir. O Cumâdalahır ile Şaban ayları arasındadır. Bu ay hangi aydır?”

Biz:

−Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sukut etti. Biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu aya eski adından başka bir ad verecek zannettik. Sonra şöyle buyurdu:

−“Zilhicce ayı değil midir?”

Biz:

−Evet, Zilhiccedir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Bu belde hangi beldedir?”

Biz:

−Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sustu. Nihayet biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’ye yeni bir isim verecek zannettik. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Bu belde Mekke beldesi değil mi?”

Biz:

−Evet, Mekke’dir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Bu gün hangi gündür?”

Biz:

ꟷAllah ve Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine sukut etti. Nihayet biz, ona adından başka bir isim verecek zannettik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Bu gün nahr günü değil midir?”

Biz:

−Evet, nahr günüdür, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Hiç şüphesiz ki, bu ayınızda, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi, birbirinize kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız haramdır! Her türlü tecavüzden koruma altındadır! Muhakkak ki, sizler Rabbinize kavuşacaksınız! O zaman Rabbiniz sizlere bütün işlerinizden soracaktır! Ey insanlar! Dikkat edin! Benden sonra sapıklar olarak birbirinizin boynunu vuracak hale dönmeyin! Ey insanlar! Dikkat edin ve bu söylediklerimi burada hazır bulunanlar, burada hazır bulunmayanlara tebliğ etsin! Kendisine tebliğ edilen bazı kimseler, burada bulunup işiten kimselerden daha iyi anlayıp öğrenebilir...”  (Buhari 4096, 4097, Müslim 1679)

(122) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mina’daki hitabında şöyle buyurdu:

“Bu günün hangi gün olduğunu biliyor musunuz?”

Sahabeler:

−Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Şüphesiz ki, bu haram bir gündür, peki bu belde hangi beldedir?”

Sahabeler:

−Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Haram aydır! Şüphesiz ki, Allah kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı bu ayınızda, bu beldenizde ve bu gününüzün haramlığı gibi birbirinize haram etmiştir!..”  (Buhari 1645)

(123) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Kurban kesme günü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hitap edip şöyle buyurdu:

−“Hürmet bakımından hangi gün daha büyüktür?”

Sahabeler:

−Bu kurban kesme günümüz, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Hürmet bakımından hangi ay daha büyüktür?”

Sahabeler:

−Bu içerisinde hac yaptığımız ayımız, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Hürmet bakımından hangi belde daha büyüktür?”

Sahabeler:

−Bu beldemiz, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde ve bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi, sizlere haramdır! Tebliğ ettim mi?”

Sahabeler:

−Evet, tebliğ ettin, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

−“Ey Allah’ım! Şahid ol!”  (Ahmed bin Hanbel Müsned 14994)

(124) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelifeden geçip Arafat’a geldi. Çadırını Nemirede kurulmuş halde buldu ve oraya indi. Güneş batıya meyledince devesi Kasvanın getirilmesini emretti. Kendisi için Kasvanın üzerine semeri kondu. Sonra Arafat vadisinin ortasına geldi. Orada insanlara bir hutbe irat ederek şunları söyledi:

−“Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi sizlere haramdır! Dikkat ediniz! Cahiliye işlerinden olan her şey ayaklarımın altındadır, lağv edilmiştir! Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır! Kan davalarımızdan ilk kaldırdığım kan davası Rabîa bin el-Haris’in kan davasıdır. O Sa’d oğullarında çocuğu için sütannesi aramakta iken Huzeyl onu öldürmüştü!

Cahiliye faizi de kaldırılmıştır! Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz Abdulmuttalib bin Abbas’ın faizidir! O tamamıyla geçersiz kılınmıştır! Kadınlar hakkında Allah’tan korkun! Kuşkusuz ki, sizler onları Allah’ın emanı ile aldınız ve ferclerini Allah’ın kelimesiyle helal kıldınız!

Sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir! Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövün! Onların sizin üzerinizdeki hakları da maruf yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir! Ben size öyle bir şey bıraktım ki eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalalete düşmezsiniz! O, Allah’ın Kitabıdır. Sizler benden sorulacaksınız! O vakit ne diyeceksiniz?”

Sahabeler:

−Senin tebliğ ettiğine, vazifeyi ifa ettiğine ve nasihat eylediğine kesin şehadet ederiz dediler. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şehadet parmağını semaya doğru kaldırıp insanlara göstererek üç defa şöyle dedi:

−“Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!..”

(Müslim 1218/147, Ebu Davud 1905, Darimi 2/45, İbnu’l-Carud 465, 469, İbni Mace 3074, Ahmed bin Hanbel Müsned 14447)

Efendimizin Haccının Şekli

(57) Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Haccı

(125) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’de dokuz sene hac etmeden kaldı. Sonra onuncu senede Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sene hac edecek diye insanlar arasında ilan ettirdi. Bu ilana müteakip Medine’ye pek çok insan binili veya yaya olarak gelmeye güç yetiren kimse kalmayıp hepsi geldi. İnsanlar, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber çıkmak için yol tedariki yaptılar. Hepsi de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i imam edinmek ve Onun ameli gibi amel etmeyi istiyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hutbe irad etti ve şöyle buyurdu:

“Medine ahalisinin tehlil yeri, Zulhuleyfe’dir. Diğer yol ahalisinin tehlil yeri, el-Cuhfe’dir. Irak ahalisinin tehlil yeri, Zatu Irk’dır. Necd ahalisinin tehlil yeri, Karn’dır. Yemen ahalisinin tehlil yeri ise, Yelemlem’dir.”

Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Zilkade ayından beş veya dört gün kalmıştı ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yola çıktı. Kurbanlığını da sevk etti. Beraberimizde kadınlar ve çocuklar olduğu halde biz de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber yola çıktık. Zulhuleyfeye geldiğimiz de Esma bin Umeys (Radiyallahu Anha) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın oğlu Muhammed’i dünyaya getirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nasıl yapacağına dair haber gönderdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:

“Gusül abdesti al, kalın bir bez bağla ve ihrama gir!”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe mescidinde namaz kıldırdı ve suskun duruyordu. Sonra devesi kasvaya bindi, devesi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i Beyda üzerine doğrulttuğunda, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve ashabı sadece hacca niyetle tehlil getirdi. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde gidiyordum ve gözümün alabildiği mesafeye baktım, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde binili ve yürüyen insan seli gördüm! Sağ tarafında bunun benzeri kalabalık, sol tarafında da bunun benzeri kalabalık ve arkasında da aynı insan seli vardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aramızda gidiyor ve Kur’an ona nazil oluyor, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Kur’an’ın tefsirini biliyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her ne yaparsa biz de onu beraber yapıyorduk. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:

لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ، لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ، إِنَّ الْحَمْدَ، وَالنِّعْمَةَ، لَكَ وَالْمُلْكَ، لاَ شَرِيكَ لَكَ

“Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnnel-Hamde Ve’n-Ni’mete Lek, Ve’l-Mulke LŞerike Lek.”

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu tevhid sözlerini yüksek sesle söyledi. İnsanlar da öteden beri söyleye geldikleri bu telbiyeyi yüksek sesle tekrarladılar. Bazı insanlar ziyade yaparak; Lebbeyk Zelmeâric Lebbeyk Zelfevâdıl diye telbiye getirdiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de onlara bundan bir şeyi reddetmedi! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi telbiyesine devam etti. Biz, Lebbeyk Allahumme Lebbeyk Bilhac diyorduk ve sarahaten açıklıyorduk. İfrad hacdan başka bir şeye niyet etmiyorduk. Hacca umreyi karıştırmıyorduk. Umreyi de bilmiyorduk. Aişe (Radiyallahu Anha) Serif mevkiine geldiği zaman hayız oldu. Zilhiccenin dördüncü günü sabah, duha namazı vaktinde Mekke’ye girdik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Beyt’e geldik. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) mescidin kapısına geldi ve binitini oraya ıhtırdı, sonra mescide girdi. Rüknü Hacerü’l-Esved’i isti’lam etti. Sonra sağ tarafına yürüdü. Tekrar rükne dönene kadar üç kere koşar adımlarla, dört defa da her zamanki durumu üzere yürüdü. Sonra makamı İbrahim’e ulaştı ve şu ayeti okudu:

وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرٰهِيمَ مُصَلًّى

“Vettehizû Min Makamİbrahime Musalla.

Sesini yükselterek bunu insanlara işittirdi. Makamı kendisi ile Beyt arasına alarak iki rekât namaz kıldı. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra ‘Kul Ya Eyyuhel Kafirûn’ ikinci rekâtta ise Fatiha’dan sonra ‘Kul Huvallahu Ahad’ surelerini okuyordu. Sonra zemzemin yanına gitti ve ondan içti ve başına döktü sonra tekrar Haceru’l-Esved’e döndü ve onu isti’lam etti. Sonra Safa’ya Safa kapısından çıktı. Safa’ya yaklaşınca şu ayeti okudu:

إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ

 

NOT: DEVAMI VAR

Hâtîme:

 

Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.

 

Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır. 

O her şeyin en iyisini bilendir, 

Muvahhid Kullara  Selâm Olsun.

 

Polat Akyol.

 

KAYNAK :  

TEVHİD DAVETİ

 KUR’AN VE SAHİH SÜNNET

 


( Hac Ve Umre Yapmak (Devamı) 3 başlıklı yazı Polat Akyol tarafından 13.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu