Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u
Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur.
O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve
amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse
saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki,
Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki,
Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
(103) Abdullah ibni
Ömer (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“Abbas bin
Abdulmuttalib (Radiyallahu
Anh) hacılara zemzem suyu dağıtmak için Mina gecelerinde Mekke’de
kalmak üzere Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den izin istedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ona izin verdi.”
(Buhari
1560, Müslim 1315/346, Ebu Davud 1959, İbni Mace 3065, İbnu’l-Carud 490, Ahmed
bin Hanbel Müsned 2/19)
(104) Bekir bin Abdullah
el-Müzeni (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
Ben, Abdullah
ibni Abbas (Radiyallahu
Anhuma) ile beraber Kâbe’nin yanında oturuyorduk. Ona bir bedevi
geldi ve:
−Ne oluyor
ki, ben sizin amcaoğullarınızın halka bal şerbeti ve süt ile suladıklarını
gördüm. Oysa siz insanlara hurma şerbeti ile suluyorsunuz. Bu durum sizdeki
fakirlikten mi, yoksa cimrilikten mi? dedi. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma):
−Allah’a hamd
olsun, bizde hiçbir ihtiyaç ve hiçbir cimrilik yoktur! Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine binili,
arkasında Usâme olduğu halde geldi ve su istedi. Biz de kendisine bir kap
şerbet verdik. O da bunu içti, fazlasını da arkasındaki Usâme’ye içirdi. Sonra
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Güzel yaptınız, iyi
yaptınız, böyle yapınız!”
Artık biz de
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in emrettiği şeyi değiştirmek istemiyoruz! dedi.
Not: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu ifadesi,
kolaylaştırma ve meşakkati ortadan kaldırmak içindir. Çünkü hurma bol olup
herkeste bulunduğu için elde edilişi kolaydır. Bala gelince hurmanın hilafına
onu her zaman bulmak ve ucuza elde etmek zor olup külfet meydana getirir.
(Müslim
1316/347, Ebu Davud 2021, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/369)
(105) Harise bin
Vehb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Minada emin olduğu
halde bize namazları ikişer rekât kıldırdı.”
(Buhari
1054, Müslim 694)
(106) Abdurrahman bin
Yezid (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Osman bin
Affan (Radiyallahu Anh) bize Mina’da namazı
dört rekât olarak kıldırdı. Bu durum Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’a söylendiğinde o:
‘İnna Lillahi
ve İnna İleyhi Raciûn’ dedi. Sonra da:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in arkasında Mina’da iki
rekât kıldım. Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın arkasında Minada iki rekât kıldım. Ömer bin
el-Hattab (Radiyallahu
Anh)’ın arkasında Minada iki rekât kıldım. Ah, nasibim o dört rekât
olacağına keşke kabul olmuş iki rekât alsaydı! dedi.”
(Buhari
1055, Müslim 695)
(107) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
İnsanlar hac
sonunda her tarafa dağılırlardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'de şöyle buyurdu:
“Sizden hiç kimse son
olarak Beyti tavaf etmeden dağılmasın!”
(Müslim
1327/379, Ebu Davud 2002, Darimi 2/72, İbnu’l-Carud 495, İbni Huzeyme 2999, 3000,
İbni Hibban 3897, Humeydi 502, Tabarani Mucemu’l-Kebir 1986, Beyhaki 5/161)
(108) Enes bin
Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Minadan hareket
edip Muhassab mevkiine geldi ve burada öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarını
kıldı. Sonra bu Muhassabda biraz uyudu. Daha sonra binitine binip Beyte doğru
hareket etti ve Beyte veda tavafı yaptı...”
(Buhari
1659, İbnu’l-Carud 493, İbni Huzeyme 2980)
(109) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
“İnsanlar hac
amellerinin sonuncusu olarak Beyti veda tavafı yapmakla emrolundu. Ancak bu
veda tavafı hayız halindeki kadınlara hafifletildi.”
(Buhari
1658, Müslim 1328/380, Beyhaki 9746)
(110) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hacdan dönerken
Mina’dan Mekke’ye doğru hareket etmek istedi. Bu sırada Safiyye (Radiyallahu Anha)’yı çadırının kapısında
dertli ve hüzünlü bir halde gördü. Çünkü Safiyye (Radiyallahu Anha) hayız olmuştu.
Bunun üzerine Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem), Kureyş lehçesiyle şöyle buyurdu:
−“Akrâ, halkâ sen bizi
yolumuzdan alıkoyacaksın! Sen kurban kesme günü ziyaret tavafı yaptın mı?”
Safiyye (Radiyallahu Anha):
−Evet, yaptım
dedi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
−“Öyleyse haydin hareket
ediyoruz!”
(Buhari
6120, Müslim 1211/387, İbni Mace 3073, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/122, Albânî
İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 4/261)
(111) Ömer bin
Abdulaziz (Rahmetullahi
Aleyh), Nemir’in kız kardeşinin oğlu Sâib (Rahmetullahi Aleyh)’e sorup:
Sen,
Muhacirlerin Mekke’de ikameti hakkında ne işittin, dedi. Sâib bin Yezid (Rahmetullahi Aleyh) Ona:
−Ben el-Âlâ
bin Hadramî (Rahmetullahi
Aleyh)’den:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu
dediğini işittim dedi:
“Sader tavafından sonra
Muhacirler için Mekke’de üç gece oturma ruhsatı vardır.”
(Buhari
3688, Müslim 1352/442, Ebu Davud 2022, Nesei 1453, Tirmizi 949, İbni Mace 1073,
İbni Hibban 3907, Humeydi 844, Tabarani Mucemu’l-Kebir 18/171, Beyhaki 3/147,
Ahmed bin Hanbel Müsned 4/339)
(112) Sumâme bin Abdullah
bin Enes (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Enes bin
Malik (Radiyallahu Anh) cimri olmadığı
halde, deve semeri üzerine binmiş olarak hac etti ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de binit devesi
azığını ve eşyalarını taşıdığı halde devesinin semeri üzerine binip hac
ettiğini rivayet etti.”
(Buhari
1446)
(113) Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا
رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضاً اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ
رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى
الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ
اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ
الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟
“Haccı ve umreyi Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç veya sadaka yahut kurban olarak bir fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda hacdan önce umre yapan kişi, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i Harâm civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın buyruğuna saygılı olun ve bilin ki Allah’ın cezalandırması çok şiddetlidir.” (Bakara: 2/196)
(114) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah ve
Salim babaları Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) ile Hacac’ın ibni Zübeyr ile savaşmak için
Mekke’ye geldiğini bu sebeple seninle Beytin arasında engel olacağını sanıyoruz
şeklinde, konuştular. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):
−Biz
Hudeybiye senesinde Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber umre yapıcılar olarak
yola çıktık. Kureyş kâfirleri, Beytin berisinde ona ulaşmamıza engel oldular.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlık develerini kesip başını
tıraş ederek ihramdan çıktı, dedi.”
(Buhari
1704)
(115) Nafi (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma), Haccac’ın ibni Zübeyr ile savaşmak için Mekke’ye geldiği yıl hac
yapmak istedi. Kendisine:
–İnsanlar
arasında bir harp vardır, biz onların seni hacdan men edip çevireceklerinden
korkuyoruz! denildi. Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anh):
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ
كَث۪يراًۜ
“İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.” (Ahzâb: 33/21)
Eğer Beyti ziyaretten men edilirsem ben de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yaptığı gibi yaparım.
Ben sizleri Şahid yapıyorum ki, ben umre yapmayı kendime vacip kıldım, dedi.
Sonra yola çıktı. Nihayet Zulhuleyfenin önündeki Beydâ mevkiine ulaştığı zaman:
−Hac ile
umrenin hali engel sebebiyle ihramdan çıkışın mubahlığında farksız bir şeydir.
Dolayısıyla, ben sizleri Şahid kılıyorum ki, ben umremle beraber haccı kendime
vacip kıldım, dedi. Yolda Cuhfe yakınındaki Kudeyd mevkiinden satın aldığı
kurbanı hediye kurbanı olarak sevk etti.
Bu tek kurban
üzerine ziyade yapmadı. İhramın haram kıldığı suçlardan hiç birini işlemediği
için başka kurban kesmedi. Arada ihramdan çıkmadı, ihramdan dolayı haram olan
fiillerin hiç biri kendisine helal olmadı, tıraş olmadı, saçını kısaltmadı.
Nahr günü olunca kurbanını kesti, tıraş oldu ve ifâda tavafını yaptı. Abdullah
ibni Ömer (Radiyallahu
Anhuma) nahr günü yaptığı bu ilk tavafla hac ve umre tavafını eda
ettiği görüşünde bulunuyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in da böyle yaptığını söylerdi.”
(Buhari
1565, Müslim 1230/182, Malik 1/360, Nesei 2745, İbni Huzeyme 2743, İbni Hibban
3998)
(116) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hiçbir erkek mahremi olmayan
bir kadınla yalnız kalmasın! Hiçbir kadın da beraberinde mahremi olmaksızın
yolculuk etmesin!”
Bunun üzerine
bir adam ayağa kalkarak:
−Ya
Rasulallah! Ben şöyle şöyle bir savaşa yazılmıştım, kadınım da hac etmek için
yola çıkmıştı! dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
−“Sen de git kadınınla
beraber hac et!”
(Buhari
2803, Müslim 1341/424, İbni Huzeyme 2529, İbni Hibban 3757, Ahmed bin Hanbel
Müsned 1/222)
(117) Es-Sâib bin
Yezid (Rahmetullahi
Aleyh) şöyle dedi:
“Ben yedi
yaşında iken Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in beraberinde bana hac yaptırıldı.”
(Buhari
1743)
(118) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Revha da bir kafile
ile karşılaştı ve şöyle buyurdu:
“Bunlar kimlerdir?”
Onlar:
−Müslümanlarız,
ya sen kimsin? dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ben Allah’ın
Rasulüyüm.”
Bunun üzerine
bir kadın küçük bir çocuğu kaldırarak:
−Ya
Rasulallah! Bunun için hac var mıdır? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
−“Evet, ona hac sana da
ecir vardır.”
(Müslim
1336/409, Malik 1/422, Ebu Davud 1736, İbnu’l-Carud 411, İbni Hibban 3797,
Humeydi 504)
(119) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Fadl bin
Abbas, Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in terkisinde idi. Hasam’dan genç bir kadın Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi. Fadl bin Abbas
ise kadına, kadın da Fadl bin Abbas’a bakmaya başladı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Fadl bin Abbas’ın
yüzünü başka tarafa çevirdi. Kadın:
−Ya
Rasulallah! Allah’ın kulları üzerindeki hac farzı, babam çok ihtiyar iken
erişti. O deve üzerinde sabit duramaz bir haldedir. Ben onun yerine hac
edebilir miyim? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
−“Evet, onun yerine hac
edebilirsin.”
Bu veda haccı
esnasında oldu.
(Buhari
1443, Müslim 1334/407, Malik 1/359, Ebu Davud 1809, Nesei 2640, Darimi 2/39,
40, Tirmizi 928, İbni Mace 2907, İbni Huzeyme 3031, İbni Hibban 3989, Ahmed bin
Hanbel Müsned 1/346, 359, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi
Menari’s-Sebil 992)
(120) Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Cuheyne
kabilesinden bir kadın, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Annem hac
yapmayı adamıştı, ancak hac yapamadan öldü. Şimdi ben onun yerine hac edebilir
miyim? dedi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
−“Evet, onun yerine hac
edebilirsin. Şayet annenin bir borcu olsaydı sen annenin bu borcunu öder miydin
ne dersin? Allah’ın hakkını da ödeyip yerine getiriniz! Allah, hakkı eda
edilmeye herkesten daha layıktır!”
Bu veda haccı
esnasında olmuştur.
(Buhari
1739, 1740, Nesei 2632, İbnu’l-Carud 501, Tayalisi 2621, Ahmed bin Hanbel
Müsned 1/239, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 993)
(121) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) şöyle tahdis etti:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) nahr günü hitap
ederek şöyle buyurdu:
−“Ey insanlar! Zaman
Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü ilk vaziyetine dönmüştür. Bir sene on
iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü peş peşe olan; Zilkade, Zilhicce
ve Muharremdir. Dördüncüsü Mudar’ın ayı olan Recebdir. O Cumâdalahır ile Şaban
ayları arasındadır. Bu ay hangi aydır?”
Biz:
−Allah ve
Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sukut etti. Biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu aya eski adından
başka bir ad verecek zannettik. Sonra şöyle buyurdu:
−“Zilhicce ayı değil
midir?”
Biz:
−Evet,
Zilhiccedir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bu belde hangi
beldedir?”
Biz:
−Allah ve
Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sustu. Nihayet biz, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’ye yeni bir
isim verecek zannettik. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bu belde Mekke beldesi
değil mi?”
Biz:
−Evet,
Mekke’dir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bu gün hangi gündür?”
Biz:
ꟷAllah ve
Rasulü daha iyi bilir, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yine sukut etti. Nihayet biz, ona
adından başka bir isim verecek zannettik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bu gün nahr günü değil
midir?”
Biz:
−Evet, nahr
günüdür, dedik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hiç şüphesiz ki, bu ayınızda, bu beldenizde bu gününüzün haram olduğu gibi, birbirinize kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız haramdır! Her türlü tecavüzden koruma altındadır! Muhakkak ki, sizler Rabbinize kavuşacaksınız! O zaman Rabbiniz sizlere bütün işlerinizden soracaktır! Ey insanlar! Dikkat edin! Benden sonra sapıklar olarak birbirinizin boynunu vuracak hale dönmeyin! Ey insanlar! Dikkat edin ve bu söylediklerimi burada hazır bulunanlar, burada hazır bulunmayanlara tebliğ etsin! Kendisine tebliğ edilen bazı kimseler, burada bulunup işiten kimselerden daha iyi anlayıp öğrenebilir...” (Buhari 4096, 4097, Müslim 1679)
(122) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mina’daki hitabında
şöyle buyurdu:
“Bu günün hangi gün
olduğunu biliyor musunuz?”
Sahabeler:
−Allah ve
Rasulü daha iyi bilir, dediler. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Şüphesiz ki, bu haram
bir gündür, peki bu belde hangi beldedir?”
Sahabeler:
−Allah ve
Rasulü daha iyi bilir, dediler. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Haram aydır! Şüphesiz ki, Allah kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı bu ayınızda, bu beldenizde ve bu gününüzün haramlığı gibi birbirinize haram etmiştir!..” (Buhari 1645)
(123) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Kurban kesme
günü Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bize hitap edip şöyle buyurdu:
−“Hürmet bakımından hangi
gün daha büyüktür?”
Sahabeler:
−Bu kurban
kesme günümüz, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hürmet bakımından
hangi ay daha büyüktür?”
Sahabeler:
−Bu
içerisinde hac yaptığımız ayımız, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hürmet bakımından
hangi belde daha büyüktür?”
Sahabeler:
−Bu beldemiz,
dediler. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Şüphesiz ki,
kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde ve bu ayınızda bu gününüzün haramlığı
gibi, sizlere haramdır! Tebliğ ettim mi?”
Sahabeler:
−Evet, tebliğ
ettin, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ey Allah’ım! Şahid ol!” (Ahmed bin Hanbel Müsned 14994)
(124) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelifeden geçip
Arafat’a geldi. Çadırını Nemirede kurulmuş halde buldu ve oraya indi. Güneş
batıya meyledince devesi Kasvanın getirilmesini emretti. Kendisi için Kasvanın
üzerine semeri kondu. Sonra Arafat vadisinin ortasına geldi. Orada insanlara
bir hutbe irat ederek şunları söyledi:
−“Şüphesiz ki,
kanlarınız ve mallarınız, bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı
gibi sizlere haramdır! Dikkat ediniz! Cahiliye işlerinden olan her şey
ayaklarımın altındadır, lağv edilmiştir! Cahiliye devrinde güdülen kan davaları
da kaldırılmıştır! Kan davalarımızdan ilk kaldırdığım kan davası Rabîa bin
el-Haris’in kan davasıdır. O Sa’d oğullarında çocuğu için sütannesi aramakta
iken Huzeyl onu öldürmüştü!
Cahiliye faizi de
kaldırılmıştır! Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz Abdulmuttalib bin Abbas’ın
faizidir! O tamamıyla geçersiz kılınmıştır! Kadınlar hakkında Allah’tan korkun!
Kuşkusuz ki, sizler onları Allah’ın emanı ile aldınız ve ferclerini Allah’ın
kelimesiyle helal kıldınız!
Sizin onlar üzerindeki
hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir! Eğer bunu
yaparlarsa onları hafifçe dövün! Onların sizin üzerinizdeki hakları da maruf
yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir! Ben size öyle bir şey bıraktım ki
eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalalete düşmezsiniz! O, Allah’ın
Kitabıdır. Sizler benden sorulacaksınız! O vakit ne diyeceksiniz?”
Sahabeler:
−Senin tebliğ
ettiğine, vazifeyi ifa ettiğine ve nasihat eylediğine kesin şehadet ederiz
dediler. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şehadet parmağını semaya doğru
kaldırıp insanlara göstererek üç defa şöyle dedi:
−“Şahid ol ya Rab! Şahid
ol ya Rab!..”
(Müslim
1218/147, Ebu Davud 1905, Darimi 2/45, İbnu’l-Carud 465, 469, İbni Mace 3074, Ahmed
bin Hanbel Müsned 14447)
(125) Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’de
dokuz sene hac etmeden kaldı. Sonra onuncu senede Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu
sene hac edecek diye insanlar arasında ilan ettirdi. Bu ilana müteakip
Medine’ye pek çok insan binili veya yaya olarak gelmeye güç yetiren kimse
kalmayıp hepsi geldi. İnsanlar, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber çıkmak için
yol tedariki yaptılar. Hepsi de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i imam edinmek ve Onun ameli gibi amel
etmeyi istiyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize hutbe irad etti ve
şöyle buyurdu:
“Medine ahalisinin tehlil yeri, Zulhuleyfe’dir. Diğer
yol ahalisinin tehlil yeri, el-Cuhfe’dir. Irak ahalisinin tehlil yeri, Zatu
Irk’dır. Necd ahalisinin tehlil yeri, Karn’dır. Yemen ahalisinin tehlil yeri ise, Yelemlem’dir.”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Zilkade
ayından beş veya dört gün kalmıştı ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yola
çıktı. Kurbanlığını da sevk etti. Beraberimizde kadınlar ve çocuklar olduğu
halde biz de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber yola çıktık.
Zulhuleyfeye geldiğimiz de Esma bin Umeys (Radiyallahu Anha) Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın oğlu Muhammed’i
dünyaya getirdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e nasıl yapacağına dair haber gönderdi.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Gusül abdesti al, kalın bir bez bağla ve ihrama
gir!”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Zulhuleyfe
mescidinde namaz kıldırdı ve suskun duruyordu. Sonra devesi kasvaya bindi,
devesi Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’i Beyda üzerine doğrulttuğunda, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve
ashabı sadece hacca niyetle tehlil getirdi. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle
dedi:
Ben,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in önünde gidiyordum ve gözümün alabildiği mesafeye baktım,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in önünde binili ve yürüyen insan seli gördüm! Sağ tarafında
bunun benzeri kalabalık, sol tarafında da bunun benzeri kalabalık ve arkasında
da aynı insan seli vardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aramızda gidiyor ve
Kur’an ona nazil oluyor, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Kur’an’ın tefsirini biliyordu.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) her ne yaparsa biz de onu
beraber yapıyorduk. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ، لَبَّيْكَ لاَ
شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ، إِنَّ الْحَمْدَ، وَالنِّعْمَةَ، لَكَ وَالْمُلْكَ، لاَ
شَرِيكَ لَكَ
“Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke
Lebbeyk, İnne’l-Hamde Ve’n-Ni’mete
Lek, Ve’l-Mulke La Şerike Lek.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu
tevhid sözlerini yüksek sesle söyledi. İnsanlar da öteden beri söyleye
geldikleri bu telbiyeyi yüksek sesle tekrarladılar. Bazı insanlar ziyade
yaparak; Lebbeyk Zelmeâric Lebbeyk Zelfevâdıl diye telbiye getirdiler.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de onlara bundan bir şeyi reddetmedi! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendi
telbiyesine devam etti. Biz, Lebbeyk Allahumme Lebbeyk Bilhac diyorduk ve
sarahaten açıklıyorduk. İfrad hacdan başka bir şeye niyet etmiyorduk. Hacca
umreyi karıştırmıyorduk. Umreyi de bilmiyorduk. Aişe (Radiyallahu Anha) Serif
mevkiine geldiği zaman hayız oldu. Zilhiccenin dördüncü günü sabah, duha namazı
vaktinde Mekke’ye girdik. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Beyt’e
geldik. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) mescidin kapısına geldi
ve binitini oraya ıhtırdı, sonra mescide girdi. Rüknü Hacerü’l-Esved’i isti’lam
etti. Sonra sağ tarafına yürüdü. Tekrar rükne dönene kadar üç kere koşar
adımlarla, dört defa da her zamanki durumu üzere yürüdü. Sonra makamı İbrahim’e
ulaştı ve şu ayeti okudu:
وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرٰهِيمَ مُصَلًّى
“Vettehizû Min Makami İbrahime Musalla.”
Sesini
yükselterek bunu insanlara işittirdi. Makamı kendisi ile Beyt arasına alarak
iki rekât namaz kıldı. Birinci rekâtta Fatiha’dan sonra ‘Kul Ya Eyyuhel
Kafirûn’ ikinci rekâtta ise Fatiha’dan sonra ‘Kul Huvallahu Ahad’ surelerini
okuyordu. Sonra zemzemin yanına gitti ve ondan içti ve başına döktü sonra
tekrar Haceru’l-Esved’e döndü ve onu isti’lam etti. Sonra Safa’ya Safa
kapısından çıktı. Safa’ya yaklaşınca şu ayeti okudu:
إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَٓائِرِ
اللّٰهِ
NOT: DEVAMI VAR
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm
yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve
ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve
şeref Allâh’tandır.
O her şeyin en iyisini bilendir,
Muvahhid
Kullara Selâm Olsun.
Polat
Akyol.
KAYNAK :
TEVHİD DAVETİ
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET