Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret
dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız.
O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse
hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir
ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve
Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
“İnne’s-Safa Ve’l-Mervete Min Şeâirillah.”
Sonra,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Allah’ın başladığı ile başlıyorum veya başlıyoruz.”
Yani Safa’dan
başladı. Beyti görene kadar Safa üzerinde yükseldi, kıbleye yöneldi. Müteakiben
üç kere Allah’ı tevhit, tekbir, tahmid etti ve şöyle buyurdu:
لاَ إِلَهِ إِلاَّ اللهُ، وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ
لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْـحَمْدُ، يُحْيِي وَيُمِيتُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ
شَيْءٍ قَدِيرٌ لاَ إِلَهِ
إِلاَّ اللهُ، وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، أَنْجَزَ
وَعْدَهُ، وَنَصَرَ عَبْدَهُ، وهَزَمَ الْأَحْزَابَ وَحْدَهُ
“La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh. Lehul-Mulku Ve Lehul-Hamdu Yuhyi Ve
Yumitu Ve Huve Ala Külli Şeyin Kadîr. La İlahe İllallahu Vahdehu La Şerike Leh
Enceze Vağdehu Ve Nasara Abdehu Ve
Hezeme’l-Ahzabe Vahdehu.”
Sonra bu
arada dua etti. Bu tesbihatı üç kere söyledi. Sonra yürüyerek Merve’ye doğru
indi. Ayakları vadinin içine dökülünce koştu. Ayakları vadinin içinden yukarı
çıkınca yürüdü, Merve’ye geldi. Beyti görene kadar Merve üzerinde yükseldi. Merve
üzerinde de Safa üzerinde yaptığı gibi yaptı. Nihayet tavafının sonu yedincisi
Merve üzerinde tamam olduğu zaman şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Eğer yaptıklarımı hiç yapmamış
olsaydım, kurbanlık sevk etmezdim! Elbette haccımı da umreye çevirirdim! Sizlerden
kimin yanında kurbanlık yoksa ihramdan çıksın ve haccını umre yapsın!”
Başka
rivayette ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Haccınızı umreye çevirerek, Beyti tavaf ve Safa ile
Merve arasında say ediniz ve saçlarınızı
kestiriniz! Bu amelleri yaparak ihramınızdan çıkın! Sonra ihramsız olarak
ikamet ediniz! Nihayet terviye günü olunca hac niyetiyle ihrama giriniz!
Kendisi ile Mekke’ye geldiğiniz İfrad haccınızı Temettu hacca çeviriniz!”
Bunun üzerine
Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh) ayağa kalktı o Merve’nin
aşağısında idi:
Ya
Rasulallah! Bu umremiz ile temettu etmemiz hakkındaki görüşün nedir? Yalnız bu
senemize mi? mahsus yoksa ebedi mi? dedi. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle
dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) parmaklarını
birbirine geçirdi ve üç kere şöyle buyurdu:
“Hayır, bilakis ebedi olarak, hayır bilakis ebedi
olarak! Kıyamet gününe kadar umre hacca dahil olmuştur!”
Surâka bin
Malik bin Cu’şem (Radiyallahu
Anh) şöyle dedi:
Ya
Rasulallah! Sanki şu anda yaratılmışız gibi bize dinimizi beyan etseniz. Bugün
işlediğimiz ameller ne içindir? Kalemin yazıp mürekkebin kuruduğu ve kaderin
cari olduğu şey için mi? Yoksa gelecekteki işleyeceğimiz şeyler için midir?
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hayır, ameller kalemin yazıp mürekkebin kuruduğu ve
kaderin cari olduğu şeyler içindir!”
Surâka bin
Malik bin Cu’şem (Radiyallahu
Anh)’da şöyle dedi:
O halde
yapılan ameller ne içindir? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Amel ediniz! Herkese
kendisi için yaratıldığı şeyler kolaylaştırılmıştır!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Biz ihramdan
çıktığımız vakit, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurban kesmemizi, bizden
bir grubun bir kurbanlıkta yedi kişinin bir deve ve sığırda birleşmemizi
emretti ve şöyle buyurdu:
“Herkimin yanında kurbanlığı yoksa üç gün hacda ve
yedi gün de memleketine ehlinin yanına döndüğünde oruç tutsun!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Bize neler helaldir?
dedik. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Size her
şey helaldir.”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Bu durum
üzerimize ağır geldi de bundan gönlümüz daraldı! Bir kimse Batha’ya çıktık da:
Ailem ile
ahdim birleşme müddetim bir gündür demeye başladı. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle
dedi:
Kendi
aramızda müzakere edip, hacdan başka bir şey istemeyip, sadece ona niyet ederek
hacılar olarak yola çıktık. Nihayet bizimle Arafe gününün arasında dört gün beş
gece kaldığı bir zamanda, bize kadınlarımızla münasebette bulunmamızı ve
kadınlardan dolayı zekerlerimiz meni damlatır halde Arafat’a çıkmamızı
emrediyor! diye söylendik. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) eliyle
sahabelere, haccımızı nasıl temettu yaparız? Biz onu daha önce hac diye
isimlendirmiş ve niyet etmiştik dediler.
Bu söz,
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e ulaştı! Kendisine semadan mı bir şey indirildi? Yoksa
insanlar tarafından mı bir şey söylendi, bilmiyoruz! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ayağa
kalktı ve insanlara hutbe irat etti. Allah’a hamd edip Allah’a senada bulundu
ve şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Allah’ı bana mı öğretiyorsunuz!? Elbette biliyorsunuz ki, ben Allah’tan en çok sakınanız, en doğru
söyleyeniniz ve hayırlınızım! Sizlere emrettiğim şeyleri yerine getiriniz! Eğer
ben kurban sevk etmemiş olsaydım ben de sizin gibi ihramdan çıkardım! Fakat
kurbanlık mahalline ulaşana Mina da kesilene kadar, ihramlıya haram olan
şeylerin hiçbiri bana helal olmaz! Takdim edip yaptığım şeyleri geri
çevirebilsem kurbanlığı sevk etmezdim! Artık sizler ihramdan çıkınız!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Bunun üzerine
biz ihramdan çıkıp, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i dinledik ve itaat ettik. Kadınlarımızla
cinsi münasebette bulunduk, kokular süründük ve elbiselerimizi giydik.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ve Onunla beraber yanında
kurbanlığı olan kimselerin dışında insanların hepsi ihramdan çıktılar.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ve Talha (Radiyallahu Anh)’ın dışında sahabelerden
hiç kimsenin beraberinde kurbanlığı yoktu. Ali (Radiyallahu Anh) Yemendeki,
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in develeriyle vazifesinden geldi. Fatıma (Radiyallahu Anha)’yı ihramdan çıkanların
arasında, boyalı elbise giyinmiş saçlarını taramış ve gözlerine sürme çekmiş
olarak buldu. Ali (Radiyallahu
Anh) onun bu fiilini kınadı ve:
Bunu sana kim
emretti? dedi. Fatıma (Radiyallahu
Anha)’da:
Bunu bana
babam emretti! dedi. Ravi dedi ki:
Ali (Radiyallahu Anh) Irak’ta
şöyle anlatırdı:
Yaptığı
şeyden dolayı Fatıma’yı huzurunda ayıplamak ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den naklettiği ihramdan
çıkma emri hususunda fetvasını sormak için Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gittim. Bunu Fatıma’ya
karşı reddettiğimi, Fatıma’nın da:
Bunu bana
babam emretti! dediğini kendisine haber verdim. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Fatıma doğru söyledi, Fatıma doğru söyledi, Fatıma
doğru söyledi. Bunu ona ben emrettim!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ali’ye
şöyle buyurdu:
“Sen hacca niyet edip onu kendine farz ettiğin zaman
ne dedin?”
Ali (Radiyallahu Anh)’da şöyle dedi:
Ey Allah’ım!
Rasulünün ihrama girdiği gibi ihrama niyet ediyorum, dedim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Benimle beraberimde kurbanlık var ve bu sebeple ihramdan çıkamam! Sen de ihramlı olarak kal ihramdan çıkma!”
Ali (Radiyallahu Anh)’ı Yemen’den getirdiği
kurbanlarla Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in Medine’den getirdiği kurbanlıklar yüz tane deve idi.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ve beraberinde kurbanı
olanlar hariç, insanların hepsi ihramdan çıktılar ve saçlarını kısalttılar.
Nihayet terviye günü olunca Mekke’yi arkamıza alarak hacca niyetle Batha da
ihrama girip telbiye söyleyerek Minaya yöneldiler. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe (Radiyallahu Anha)’nın yanına girdi ve onu
ağlar halde buldu ve şöyle buyurdu:
“Neyin var?”
Aişe (Radiyallahu Anha):
Benim halim
şu ki, ben hayız oldum! dedi. İnsanlar ihramdan çıktıkları halde ben ihramdan
çıkamadım ve Beyt’i de tavaf edemedim. Şimdi insanlar hacca gidiyor dedi. Bunun
üzerine Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki, bu Allah’ın Adem’in kızlarına yazmış
olduğu bir şeydir! Sen şimdi yıkan sonra
hac niyetiyle ihrama gir sonra haccet, hacılar ne yapıyorsa sen de aynı şeyleri
yap. Ancak Beyti tavaf etme ve da namaz
kılma!”
Aişe (Radiyallahu Anha)’da öyle yapıp hac
amellerinin hepsini yaptı ancak o, Beyti tavaf etmedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesine
binip hareket etti. Öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını orada yani
Minada bize kıldırdı. Sabah namazından sonra biraz daha kaldı. Nihayet orada
iken güneş doğdu. Sonra Nemirede kendisi için kıldan bir çadır kurulmasını
emretti. Müteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hareket etti. Kureyş,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in cahiliye devrinde Kureyş’in yaptığı gibi Müzdelifedeki
Meş’aru’l-Haramın yanında vakfe yapacağından ve konaklama yerinin orası
olacağından şüphe etmiyordu. Ancak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Müzdelifeyi
geçip Arafat’a geldi. Çadırını Nemirede kurulmuş olarak buldu ve oraya indi.
Güneş batıya meyl edince Kasvanın getirilmesini emretti. Kasvanın üzerine
semeri konuldu ona bindi nihayet Arafat vadisinin ortasına geldi. Orada
insanlara bir hutbe irat ederek şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu
beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi sizlere haramdır! Dikkat
ediniz! Şüphesiz ki, cahiliye işlerinden olan
her şey şu iki ayaklarımın altındadır, lağv edilmiştir! Cahiliye devrinde
güdülen kan davaları da kaldırılmıştır! Kan davalarımızdan ilk kaldırdığım kan
davası, Abdulmuttalib’in oğlu Rabîa bin el-Haris’in kan davasıdır! O Sa’d
oğullarında çocuğu için sütannesi aramakta iken Huzeyl onu öldürmüştü!
Cahiliye faizi de kaldırılmıştır! Faizlerimizden ilk
kaldırdığım faiz, Abdulmuttalib bin
Abbas’ın faizidir! O tamamıyla geçersiz kılınmıştır!
Kadınlar hakkında da Allah’tan korkun! Kuşkusuz ki, sizler onları Allah’ın emaneti ile aldınız ve ferclerini (avret
yerlerini) Allah’ın kelimesiyle
helal kıldınız! Kuşkusuz ki, sizin onlar
üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir!
Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövün! Onların sizin üzerinizdeki hakları
da maruf yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir!
Şüphesiz ki, ben size öyle bir şey bıraktım ki, eğer ona sıkı tutunursanız ondan sonra asla dalalete düşmezsiniz! O,
Allah’ın kitabıdır! Sizler benden mesul tutulup sorulacaksınız! O vakit ne diyeceksiniz!?”
Sahabeler:
Rabbinin
risaletini senin tebliğ ettiğine, vazifeyi ifa ettiğine, ümmetine karşı
üzerindeki görevini yerine getirip nasihat eylediğine kesin şehadet ederiz, dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şehadet parmağını semaya doğru
kaldırıp insanlara göstererek üç defa şöyle buyurdu:
اللَّهُمَّ اشْهَدْ، اللَّهُمَّ اشْهَدْ،
اللَّهُمَّ اشْهَدْ
“Ey Allah’ım! Şahid ol! Ey Allah’ım! Şahid
ol!
Ey Allah’ım! Şahid ol!”
Sonra Bilal
bir tek nida ile ezan okudu. Sonra kamet getirdi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) öğle
namazını kıldırdı. Bilal sonra yine kamet getirdi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ikindi
namazını kıldırdı. Bu iki namaz arasında hiçbir şey kılmadı. Sonra
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) kasvaya bindi ve vakfe
yerine geldi. Dişi devesi kasvanın karnına kaya parçaları değmeye başlayıncaya
kadar tepenin eteğine yanaştı. Yayalar topluluğunu önüne aldı ve kıbleye döndü.
Sonra güneş batıncaya kadar vakfe yapmaya devam etti. Sarılık biraz gidip kurs
kaybolunca Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Burada vakfe yaptım, Arafat’ın tamamı vakfe
yeridir.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Usame
bin Zeyd’i terkisine bindirdi ve üzerinde sekinet olduğu halde ifada yapıp
yavaş yavaş hareket etti. Kasvanın dizginini hayvanın başı semerin ön tarafına
değecek şekilde kısmış olduğu halde sağ eliyle şöyle elinin içi semaya gelecek
şekilde işaret ederek Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Sekinetle, sekinetle!”
Kum
tepeciklerinden her birine uğradıkça oraya çıkması için kasvanın dizginini
biraz gevşetirdi. Nihayet Müzdelifeye geldi. Orada akşam ve yatsıyı aralarını cem
edip bir tek ezan ve iki kametle kıldırdı. Aralarında hiçbir sünnet namaz
kılmadı. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fecir vakti oluncaya
kadar yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir kametle sabah namazını
kıldırdı. Sonra kasvaya bindi ve oradan da Meş’aru’l-Harem’e kadar geldi ve
oranın üzerine yükseldi kıbleye yöneldi, Allah’a dua etti ve Allah’a hamd etti
tekbir getirdi, tehlil getirdi ve Allah’ı birledi. Ortalık iyice ağarana kadar
vakfe yapmaya devam etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Müzdelifeki bu mekanda vakfe yaptım. Müzdelifenin tamamı vakfe yeridir.”
Güneş
doğmadan önce üzerinde sekinet olduğu halde Müzdelifeden hareket etti. Fadl bin
Abbası terkisine bindirdi. Fadl güzel saçlı, beyaz simalı güzel bir adamdı.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) devesi üzerinde giderken
kendisine binitli kadın hacılar karşı geldiler. Fadl kadınlara bakmaya başladı.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de elini Fadl’ın yüzüne koydu. Fadl
yüzünü diğer tarafa çevirip bakmaya devam etti. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de elini diğer taraftan
Fadl’ın yüzüne koyup onun yüzünü baktığı taraftan çeviriyordu. Nihayet Muhassır
vadisinin ortasına geldi. Burada bineğini biraz hareket ettirdi ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
“Sekinet üzere olunuz!”
Sonra ağacın
yanındaki büyük cemreye çıkaran orta yola suluk edip cemreye kadar geldi. Duha
namazı vakti ona yedi tane küçük taş attı. Taşların hepsi nohut büyüklüğünde
idi. Her taşla beraber tekbir getirip Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
“Allah'u Ekber.”
Müteakiben
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) binitinin üzerinde olduğu
halde bu taşları vadinin içinden iki parmağı ile atıyor ve şöyle buyurdu:
“Hac amellerini benden alınız! Kuşkusuz ki, ben bilmiyorum, belki bu
haccımdan sonra bir daha hac yapamaya bilirim!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cemreyi
birinci kurban kesme gününden sonraki diğer teşrik günlerinde güneş zevalden
batıya meylettiği zaman attı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Akabe cemresini taşlarken
kendisine Surâka bin Malik bin Cu’şem (Radiyallahu Anh) rastladı ve:
Ya
Rasulallah! Bu sadece bize mi hastır? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hayır, size has değil bilakis ebedidir!”
Sonra kurban
kesme yerine gitti. Kurban edilmek üzere hazırlanan yüz deveden altmış üç
deveyi kendi eliyle kesti. Sonra bıçağı Ali (Radiyallahu Anh)’a verdi. O da geride baki kalan develeri kesti.
Ali (Radiyallahu Anh)’ı kendi kurbanında ortak
etmişti. Sonra her bir deveden bir parça et alınıp pişirilmesini emretti. Onlar
bir tencereye konuldu ve pişirildi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile
Ali (Radiyallahu Anh) onların
etlerinden yediler ve suyundan içtiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hanımları
için de bir inek kesti. Biz bir deveyi yedi kişi için ve bir ineği de yedi kişi
için kestik. Başka bir rivayette Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle
dedi:
Bir deveyi
yedi kişi ortaklaşa kurban ettik. Bir kimse ona bir ineğin ortaklaşa
kesilmesini uygun görüyor musun? O devenin hükmündedir, dedi. Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Mina’da
kurban etlerimizden üç günden fazla yemezdik! Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize
ruhsak verdi ve şöyle buyurdu:
“Dilediğiniz kadar yiyiniz ve dilediğiniz kadar da
azık yapınız!”
Biz de
dilediğimiz kadar yedik ve dilediğimiz kadar da azık yaptık. Hatta o azık bizi
Medine’ye kadar ulaştırdı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kurbanlığını kesti ve
akabinde başını tıraş etti. Nahr günü Mina’da insanların sorusuna cevap vermek
için oturdu. O gün herhangi bir şeyden önce takdim edilmiş bir şey hakkında
sorulduğunda, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hiçbir darlık yoktur! Hiçbir darlık yoktur!”
Hatta bir
kimse Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e gelip:
Kurban
kesmeden önce başımı tıraş ettim, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hiçbir darlık yoktur!”
Sonra başkası
geldi ve:
Cemreye taş
atmadan önce başımı tıraş ettim, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hiçbir darlık yoktur!”
Sonra başka
biri daha geldi ve:
Ben cemreye
taş atmadan önce tavaf yaptım, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hiçbir darlık yoktur!”
Başka biri
de:
Ben kurbanımı
kesmeden önce tavaf yaptım, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hiçbir darlık yoktur!”
Sonra başka
biri gelip:
Ben taş
atmadan önce kurban kestim, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Taş at hiçbir darlık yoktur! İşte burada kurban
kestim, Mina’nın tamamı kurban kesme
yeridir. Mekke sokaklarının hepsi yol ve kurban kesme mahallidir. Sizler
kurbanlarınızı eşyalarınızın bulunduğu yerlerde kesiniz!”
Cabir bin
Abdullah (Radiyallahu
Anhuma) şöyle dedi:
Kurban kesme
günü Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bize hitap edip şöyle
buyurdu:
“Hürmet bakımından hangi gün daha büyüktür?”
Sahabeler:
Bu kurban
kesme günümüz, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Hürmet bakımından hangi ay daha büyüktür?”
Sahabeler:
Bu içerisinde
hac yaptığımız ayımız, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hürmet bakımından hangi belde daha büyüktür?”
Sahabeler:
Bu
beldemizdir, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki, kanlarınız ve mallarınız, bu
beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün haramlığı gibi, sizlere haramdır! Tebliğ
ettim mi?”
Sahabeler de:
Evet, tebliğ
ettin, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
اللَّهُمَّ اشْهَدْ
“Ey Allah’ım! Şahid ol!
Sonra
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) devesine binerek Mekke’ye
geldi ve Beyt’i ifada tavafı yaptı. Sahabeler de Beyt’i tavaf ettiler. Safa ile
Merve arasını tavaf etmediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’de öğle namazını kıldırdı.
Abdulmuttalib oğullarına geldi. Onlar zemzem suyunu dağıtmakta idiler,
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de onlara şöyle buyurdu:
“Sulayın ey Abdulmuttalib oğulları! İnsanların hac
ibadetlerinden sanarak sizlere sulamanızda galip gelmelerinden korkmasaydım,
sizinle beraber ben de su çekerdim!”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir kova uzattılar, O
da kovadan içti. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Aişe (Radiyallahu Anha) hayız
oldu ve bütün hac amellerini yaptı, ancak beyti tavaf etmedi. Nihayet
Aişe (Radiyallahu
Anha) temizlenince Kabe’yi tavaf etti, Safa ile
Merve arasını say etti. Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Sen hac ve umrenden birlikte çıkmış oldun.”
Aişe (Radiyallahu Anha):
Ya
Rasulallah! Sizler hac ve umre yapmış olarak gidiyorsunuz da ben sadece hac ile
mi gideyim? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Senin için ecir onlar için ecrin misli kadardır.”
Aişe (Radiyallahu Anha):
Ya
Rasulallah! Ben gönlümde Beyt’i tavaf etmediğimi bilip dururken nasıl hac etmiş
olurum? dedi. Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yumuşak
huylu bir kimse idi. Aişe (Radiyallahu Anha) kendisinden bir şey talep
ettiği zaman o şey üzere Aişe (Radiyallahu Anha)’ya mutabakat ederdi. Bunun üzerine
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Ey Abdurrahman! (Kız kardeşin)
Aişe’yi götür ve Tenimden umre
yaptır.”
Aişe (Radiyallahu Anha)’da hacdan sonra umre
yaptı sonra oradan dönüp geldi. Bu, Mina’dan Muhassab mevkiine indikleri gece
olmuştu. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) veda haccında insanların
kendisini görmeleri için yüksekte bulunmak ve halkın kendisine soru
sorabilmeleri için Beyt’i devesi üzerinde tavaf etti. Hacerü’l-Esved’i de
mihceni ile işaret ederek istilam ediyordu. Çünkü halk onun etrafını çevirmiş
ve çok kalabalık olmuştu. Bir kadın çocuğunu Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e doğru kaldırdı ve:
Ya
Rasulallah! Bunun için hac var mı? dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de şöyle buyurdu:
“Evet, onun için hac, senin için de ecir/sevap vardır.”
(Buhari
1489, Müslim 1216/146, Malik Muvatta 1/372, Ahmed bin Hanbel Müsned 14421, İbni
Mace 2980, Nesei 2762, Ebu Davud 1787, Darimi 2/49, İbni Hibban 3944, Beyhaki
8827, Tabarani Mucemu’l-Evsad 3207, Hakim 1691, İbni Ebi Şeybe 4/512,
İbnu’l-Carud 469, Tayalisi 16 Tahavi el-Meani 2/140, Tahavi el-Müşkil 3/160,
Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1068)
Önemli Bir Not: Bu hadis, Allâme Muhammed Nâsıruddin
el-Albânî (Rahmetullahi
Aleyh)’in hac kitabından alınmıştır! Şeyh Albânî (Rahmetullahi Aleyh) bu
hadise, 176 tane hadiste geçen ziyadeleri eklemiştir. Yani bu hadisin tamamı,
176 tane hadisten meydana gelmektedir!
(126) Allah'u Teâlâ şöyle
buyuruyor:
“Hac ve umreyi Allah için tamamlayın!..” (Bakara: 2/196)
(127) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) haccından döndüğü
vakit, Ensar’dan Ümmü Sinan (Radiyallahu Anha)’ya şöyle buyurdu:
“Seni hac etmekten men
eden şey nedir?”
Ümmü
Sinan (Radiyallahu
Anha) kocasını kast ederek:
−Ebu Falanın
iki devesi vardır. Bunlardan birine binip hacca gitti. Diğeri de bizim
arazimizi suluyor, dedi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ramazanda umre yapmak
(ecir yönünden) benimle hac yapmaya bedeldir!”
(Buhari
1745, Müslim 1256/221, Ebu Davud 1909, Nesei 2109, İbnu’l-Carud 504, İbni Mace
2993, İbni Huzeyme 3077, İbni Hibban 3700, Tabarani Mucemu’l-Kebir 11299,
11322, Beyhaki 4/236, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/229)
(128) Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dört kere umre
yaptı. Veda haccı ile yaptığı umre müstesna diğer umrelerinin hepsi Zilkade
ayında oldu. Hudeybiye senesinde Zilkade ayında bir umre, ertesi sene Zilkade
ayında bir umre, Ciğrânede Huneyn ganimetlerini taksim ettiği yerde Zilkade
ayında bir umre ve bir de haccı ile beraber yaptığı umredir.”
(Buhari
3889, Müslim 1253/217, Ebu Davud 1994, Tirmizi 815)
(129) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Mekke’ye, Kedâ
denilen Bethâdaki Seniyyetu’l-Ulya mevkiinden girdi, çıkışta Kudâ denilen
Seniyyetu’s-Sufladan çıktı.”
(Buhari 1575, Müslim 1257/223, Ebu Davud 1866, Nesei 2865, İbni Mace 2940)
NOT: DEVAMI VAR
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm
yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve
ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve
şeref Allâh’tandır.
O her şeyin en iyisini bilendir,
Muvahhid
Kullara Selâm Olsun.
Polat
Akyol.
KAYNAK :
TEVHİD DAVETİ
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET