Online Üye
Online Ziyaretçi
Zaman Yalnızca Can Sıkıntısının Cenderesi İçinde Kıvrananların Başına Bela Kesilmez!
Bugün biraz suya sabuna dokunalım mı tertemiz pak olmak için? Su ile sabun pak eder mi bilmem bir deneyelim bakalım! Gerçi su sabun eli pak eder vicdanı ne pak eder bilirsiniz söylemem gerek var mı? Neyse buyurun bakalım. Önce bir alıntı ile devam edelim.
“Bireylerin stresli olmalarına neden olan çok sayıda faktör vardır. Strese neden olan faktörler stres kaynağı (stresör) olarak adlandırılmaktadır (şahin, 2005: 54). Stres kaynakları (stresörleri), çalışan bireylerin üzerinde baskı ve zorlama yaratır. Baskı ve zorlamanın uzun sürmesi çalışanların sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır (Eren Gümüştekin ve Öztemiz, 2005: 272). Strese neden olan faktörler uzun bir periyot sürecinde başa çıkılabilir veya insanı aşırı sıkıntıya düşürmeden çözülebilirse; stres bir hastalık değildir. Ancak strese neden olan bu faktörler uzun bir süreç diliminde çözülemezse; kaygı, depresyon veya aşırı yüksek ateş, kalp hastalıkları veya bazı küçük dereceden hastalıklar gibi çeşitli psikolojik semptomlar doğurabilir (Eren Gümüştekin ve Gültekin, 2010: 3). Burada önemli olan diğer bir nokta ise strese neden olan bu faktörlerin fark edilmesidir. Çünkü kaynaklar fark edilmeyince etkili bir biçimde kontrol altına almak mümkün olmaz ve sonucunda kronik stres kaynakları haline dönüşürler (Atılgan ve Dengizler, 2007: 64). Stres kaynaklarını birbirinden ayrı ayrı düşünmemek gerekmektedir. Çünkü stres kaynakları bir bütünün parçaları gibi birbirini tamamlamakta ve etkilemektedir. Gerçekte strese neden olan faktörler çok sayıdadır ve sınırlamak çok zordur. Strese neden olan her faktörü ayrı ayrı sınamak ve incelemek çok zor olacağından, önemli görülen stres yaratıcı faktörlerin genel bir sınıflandırılmasının yapılması daha gerçekçi ve anlamlı olacaktır. Stres birey ile stres yaratan faktörler arasındaki etkileşim sonucu meydana geldiğinden stres faktörlerinin bireyden, çevresinden ve çevre ilişkilerinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak bu faktörlere ek olarak; kişiyi zamanının büyük bir bölümünü geçirdiği iş yaşantısının dışında değerlendirmek mümkün olmayacağından ve yaşantısının büyük kısmını da iş ortamında geçirdiğini düşünerek iş yaşamından kaynaklanan stres faktörlerini de bu gruplandırmaya dâhil etmek yerinde olacaktır. (Aydın, 2004a: 54; Aydın, 2004b: 4-5): Dünyada her şeyin hızlı bir değişim içine girdiği günümüzde sosyo-kültürel değişmeler de nasibini almaktadır. Eskiden değişimin çok zor olduğuna inanılırdı. Bugün ise gelenekler, örf ve adetler, yaşantı biçimleri, sosyo-kültürel değer ve alışkanlıklar ulusal kimliklerini kaybederek değişime uğrayıp evrenselleşmektedir. Ayrıca adetler, değerler, inançlar mesleklerin değişmesine neden olduğu gibi tamamen ortadan kalkmasına da neden olarak bazı alışkanlık ve gelenekleri yok edebilmektedir.”*
Şimdi seçenekleri irdeleyelim mi?
A-Anlamak babında bu pahalılığı anlamak mümkün değil! Pandemi küresel güçlerin sırtının kaşınması, aç gözlülüğü ülkemizdeki açgözlülerin biz arkanızdayız her şey mubahtır sloganıyla tüm tüketim maddelerine yüzde üç yüz!!! Zam yapmasıyla meydana çıkan bir kaos ortamıdır. lakin daha öncede kaos çıkardılar kendi kaosların da boğuldular hala uslanmadılar.
B-Bana göre asıl olan bölünmez bütünlüğümüzdür, bölmeye çalışanlar bölünürken bizi asla bölemeyecekler inşallah.
C-Cumbada oturan Cavidan elindeki kitaptan birkaç satırı sesli okuyordu” Zamanın bizi telaş içinde biteviye koşturup durması, bize asla nefes alma imkânı sunmaması, elinde kamçıyla buyurgan bir işveren gibi hepimizin tepesinde beklemesi ile yaşamımızın bir azap ve işkenceye dönmesi içinde en ufak bir bağ kurma imkânı yoktur(Bence vardır). Zaman yalnızca can sıkıntısının cenderesi içinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sıkboğaz etmez.(Çok doğru, herkesi cenderesi altına alır))
Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç kuvvetlikle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü;(bu hayal olsun diyelim hem de absürt bir hayal) o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı veya olmadı birbirlerine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi.**”( Zaten aynısı olmuyor mu, değişen nedir?)Parantez içindekiler bana aittir. Elindeki kitabı kapatarak içine düştüğü pahalılığa bir çözüm bulamayanlar, ya da ülkeyi en güzel şekli ile yöneten Başkanımızın gitmesi için zorlayarak kıçlarını yırtanlar daha çok yırtacağına şahit olacağız diyerek gülümsedi.
D- Düşünce babında düşününce derin derin bizim bu çalışmamız, sadece anlamak ve anlarken anlamlı olarak yorumlamak çabasında olan kimselerin vasıflarına sahip olmak için, gereken vasıfların anlaşılmak üzere bizde olması için çabalarken, kelamın kendisine mahsus hali ile bu hal ve durumumuzu böylesine kötü olmasına içten sevinenler ve dışta üzülerek kendilerini sergileyenlerin her hangi bir çerçeveyle sınırlı değildir elbette. Anlamak ve yorumlamak adına dokunulmazlığı taşıyanlar, sanki dokunmak yasakmış gibi hiç şeye dokunmadan sadece seyir ederek seyretmesi, bu sıkıntıyı gidermeye çalışanların sanki suçuymuş gibi gösterilmesine anlam veremiyorum!
Daha sonra kaldığımız yerden devam edelim vesselam
Mehmet Aluç
*Kaynak: stres kaynaklarının çalışanların iş-aile çatışması üzerindeki etkisi ve afyon il merkezindeki bayan banka çalışanları üzerine bir araştırma hazırlayan Feride Çetinkaya
** Hayatın Anlamı-Schopenhauer .