DUA TERAPİ
Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek; yardım talep etmek” manasındadır.
“Dua müminin silahıdır”, buyuruyor sevgili
peygamberimiz. Rabbimiz de; “Dua edin, duanızı kabul edeyim” diyerek, biz
müminlere duanın gerekliliğini hatırlatıyor. “yer gök dua ile” der atalarımız.
Doğrudur. Buna uygun olarak Kur’an’da; “duanız olmadıktan sonra Rabbim sizi ne
yapsın!” denir. 365 gün 7/24 duaya ihtiyacımız var.
Kur’an’da
dua ile ilgili ayetler;
Fatiha
suresi dua olarak okunabilir. Ayrıca şu ifadeleri görüyoruz yüce kitabımızda;
“Kullarım
beni sana sorduklarında de ki; “şüphesiz ki ben onlara yakınım. Beni çağırdığı
zaman çağıranın çağrısına karşılık veririm. Onlar da benim çağrıma karşılık
versinler ve bana iman etsinler ki doğru yola ersinler.”(Bakara/186)
“Ey
rabbimiz! Bize hem dünyada iyilik ver, hem de ahirette iyilik ver. Bizi ateşin
azabından koru.” (Bakara/201)
“Âyete’l
Kürsi” olarak bildiğimiz, hepimizin her gün namazlarımızın bitiminde tespih
çekmeden önce okuduğumuz dua da, etkili dualardandır. Şöyle ki;
“Allah,
kendisinden başka ilah olmayandır. O’dur her zaman diri olan ve her şeyi ayakta
tutan. O’nu ne uyuklama, ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O’nundur. Kimin haddine ki, O’nun izni olmadan huzurunda şefaat etsin.
İnsanların halihazırda yaşamakta olduklarını ve gelecekte neler yaşayacaklarını
O bilir. Halbuki onlar, O’nun hakkındaki bilgiden, sadece O’nun kürsisi, bütün
gökleri ve yeri kuşatmıştır. O muhteşem göklerle yeri koruyup ayakta tutmak
O’na asla zor gelmez. Öyle ulu, öyle büyüktür O!” (Bakara/ 255)
“Âmene’r-Rasulü”
diye biliyoruz, Bakara suresinin 285 ve 286. Ayetlerini. Bu da, dua niyetine
okunabilecek dualardandır. Zaten her gün beş vakit namazlarımızda yatsı namazı
ardından, namaz bitiminde okumaktayız. Her Müslümanın mutlaka bildiği ve küçük
yaşta öğrendiği ayetlerdir.
“Ey
Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra yüreklerimiz eğriltme ve katından
bize bir rahmet ver! Şüphesiz ki sen sonsuz bahşeden, bütün dilekleri
verensin!” (Âl-i İmran/8)
“Ey
mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden
mülkü alırsın! Dilediğini yükseltir, dilediğini alçaltırsın! Her türlü hayır
senin elindedir. Kuşku yok ki, sen her şeye güç yetirensin!” (Âl-i İmran/26)
Hiçbir canlı duasız yapamaz. Dua, insanların
sığınağıdır. Dua, katı kalpleri yumuşatan, zalimlere diz çöktüren, mazlumlara
kapı açan yegâne korunaktır. Koronavirüs denilen beladan kurtulmanın yolu
duadan geçer.
Dua, bir
çeşit terapidir; umutsuzluklarımız alır götürür, her şeyin bittiğini sandığımız
anda adeta önümüze bir ışık yakar, karanlığı aydınlığa çevirir. Dua; yaratanla
iletişim kurmaktır. Dua; ekmek, su, hava, güneş kadar önemlidir insan için.
Hiçbir
dine inanmayanların da dua ettiğini görürüz. Herkes, kendine göre benimsediği
bir üstün güce sığınmak ve sırtını ona dayamak durumundadır.
Rus romancı Dostoyevski “Karamazof
Kardeşler” kitabında şöyle der:
“”İçten gelen her dua yeni bir duygunun ifadesidir; yeni, bilmediğin güçlü
fikirlerin kaynağıdır. Her gün fırsat buldukça:
Allah’ım, şu anda huzuruna çıkanlara
merhamet eyle” demeyi unutma. Zira yeryüzünde her saat, her an binlerce insanın
ömrü sona erer, ruhları yüce Allah’ın huzuruna varır. Aralarında niceleri
yalnızlık içinde, herkesçe unutulmuş, genel ilgisizlikten küskün, incinmiş
olarak dünyadan ayrılmıştır. Belki tanımadığın bu insanlardan biri için
dünyanın öbür ucundan yolladığın rahmet dilekleri Allah’a ulaşır. Rabbin
huzuruna korku içinde çıkan ruh, yeryüzünde onu düşünen, yardımcısı olan birisi
bulunduğunu duyunca nasıl duygulanırdı kim bilir! Allah ikinize de artmış bir
sevgiyle bakar, merhametiyle sevgisinin sınırı olmadığı için, senin acıdığın
birine bunları kat kat bağışlar, senin hatırına bağışlar onu.””
Hz. Peygamber dua konusunda şöyle buyurur:
“Allah ile arasında perde bulunmayan
iki dua vardır. Biri mazlumun duası, diğeri kişinin din kardeşinin gıyabında yaptığı
duadır.”
“ Bir kimse, gıyabında birine dua
ederse, melekler aynı şekilde ona dua ederler.”
“En makbul dua, gaibin gaibe yaptığı duadır.”
Din duygusunun ifade
şekillerinden birisi olan dua, dinî hayatın bir alameti olarak
nitelendirilmektedir. Din duygusu kendisini dinî davranışlarda gösterir.
İnsanın Allah’a doğru olan her hareketi ve davranışı dua ile ifade edilir. Bu
nedenle dinî davranışın en tipik özelliğini duada görmek mümkün olabilmektedir.
Dua ile kişi Allah’ın üstün varlığını kabul eder ve O’nun karşısında aczini
itiraf ederek dilek ve taleplerini O’na arz eder.
Dua, ruhun Allah’a
yükselişi şeklinde de tarif edilebilir. Bu yükselişle kul Yaratıcı ile fikren
ve hissen ilişkiye geçebilmek için gayret içinde olur. Dua, aşk ve şevkle, iman
ve teslimiyetle, bilgi ve hikmetle, irade ve kararlılıkla, cehd ve gayretle
gerçekleştirilen samimiyet ve ihlâsla dolu bir yalvarma, yakarma ve niyaz
eylemidir. Hürmet, itaat ve sevgi duada olması gereken üç önemli esastır.
Samimiyet ve ihlas da, duayı tamamlayan önemli hususlardandır.
Dua, kulun sonsuz
kudret, rahmet ve mükemmelliğinden dolayı yüce kudrete karşı hayranlık, tazim
ve bağlılık hissi duyması, bunu söz ve davranışlarıyla ifade etmesidir. Sonlu
ve sınırlı bir varlık olan insan, sonsuz kudret sahibi bir varlık karşısında
kendisini aciz hisseder. Kul kendi halini arz ederek, yüce olan varlıkla
konuşarak iletişime geçer. Dua ile gerçekleşen bu iletişim sayesinde kul güç,
güven ve moral elde ettiğini hisseder. Yaratanla kul arasında bir bağ kuran
dua, kulun Yaratıcısı’ndan af, mağfiret, rahmet ve ihtiyaçlarının karşılanması
talebinde bulunmasıdır. Bu yönüyle dua, günahları itiraf, sığınma ve
bağışlanma, dilek ve istek şeklinde gerçekleşebilmektedir.[1]
Dua, pasif bir istek
değil aksine tutarlı bir istektir. Kişinin bedenî ve ruhî bütün güçlerini
kullanarak üzerine düşeni yapması duanın hem sözle hem de davranışla ifade
bulduğunu gösterir. Bu durum onun tutarlı olduğunu gösterir. Dua keyfiyetine,
şiddetine ve güçlü ifade edilişine göre beden ve ruh üzerine etki etmektedir.
Dua eden kişilere duanın nasıl bir etki yaptığı incelenmiştir. Buna göre duanın
hem ruh hem de bedeni olumlu olarak etkilediği, sinirleri yatıştırdığı, olumsuz
duyguları olumluya çevirdiği, duyguları kontrol altında tuttuğu, problemlere
daha geniş bir açıdan bakabildiği, sadakat ve güven duygularını pekiştirdiği
gibi pek çok etkilerinin olduğu ifade edilmiştir.
Dua kimliğin ifade
edilmesi ve şahsiyetin bütünleşmesi anlamında önemli bir eylemdir. Dua dinî
tecrübenin bir göstergesi olarak inanılan varlığın keşfedilmesinde ve
duyguların bu göstergelerle uyumlu hale getirilmesinde rol oynar.
İnsan ruhunu tasfiye ve
takviye eden dua, kişiyi inandığı varlığa yaklaştırır. İnanan insan dua ettikçe
Allah’a yaklaşır ve imanı kuvvetlenir. Allah’a yaklaşan kişinin zihni ve fikri
de O’nunla meşgul olur. Böylelikle dua, zihnin kötü hayaller ve ihtiraslarla
dolmasını engeller. İnsanın kötülüklere uzanmasına engel olarak onu iyiliğe
yönlendirir. Bu durumda kişi, ahlakî bir hayat için gerekli duyarlılık ve
özgeciliği elde eder. Böylece kişi problemlerini çözmede gerekli zihin
duruluğu, moral gücü ve sağduyuya sahip olabilecektir.[2]
Samimî ve inanılarak
yapılan duanın insan ruhunda olumlu etkileri bulunmaktadır. Duanın özellikle
hastalık, fizik ya da zihnî sarsıntı, duygusal ya da hissî bulanıklık
durumlarında etkili olduğu görülmüştür. Böyle yapılan bir dua insanın ruhuna
sükûnet verir. Dua sayesinde kişi normal şuurun daha üstüne çıkabilme durumuna
gelebilir. Bu durum kişinin sezgi güçlerini de kuvvetlendirebilmektedir.
Kendi gücünün yetersiz
olduğunu bilip her şeye gücü yeten varlığa sığınan insan, kendisine yardım
edileceğine, kendisinin korunup gözetildiğe inanır. Bu durum kişiyi mutlu eder.
Dua ile Allah’a ümitle bağlanan kişi kendisini teselli ederek sıkıntı, bunalım
ve gerginliklerini giderebilmektedir. Duanın kriz zamanları ile tabiî
felaketleri anlama ve kabullenmede önemli rolünün olduğu araştırmacılar
tarafından da ifade edilmektedir. Dua ile kişi korku ve stres durumlarını aşarak
kendisi için önemli bir destek sağlamış olmaktadır. Dua sayesinde kişi
bağışlanacağını ve kendisine yardım edileceğini düşünerek ümitle hayata
bağlanır. Dua ile arzularının gerçekleşeceği, istemediği durumlardan ve
hoşlanmadığı şeylerden kurtulacağı, günahlarından arınacağı ümidi kişiye yaşam
gücü ve enerjisi verir. Ümitlerinin gerçekleşeceği inancı içinde olan kişi,
karamsar duygulara kapılmaz. Hayata karşı daha fazla iyimserdir. Bu durum
kişiyi maneviyatını güçlendirir ve ruhsal çöküntüden kurtarır.[3]
Dua!
Dua ile doğduk biz, onu hız biliriz,
Semadadır elimiz, cana söz oluruz,
Başka var mı yerimiz, Hakta naz buluruz,
Aflarını saçıver, bizi terk eyleme!
Derinden bakınışlar, Rahmana ulaşır,
Hüzünlü yakınışlar, hû’lara karışır,
Seherde yakarışlar, Allah’a erişir,
Rahmetini açıver, kapı berk eyleme!
Zoru tattığımızda, ellerden tutuver,
Yanlış yaptığımızda, yollara katıver,
Özden saptığımızda, kulundan atıver,
Hatalardan geçiver, zehir zerk
eyleme!
Gözyaşlıdır duamız, Rahmanımız sensin,
Salahımız rehamız, Mihmanımız sensin,
Günahlarla bîtabız, dermanımız sensin,
“Kulum” diye seçiver, nara gark eyleme!