Düşümden, tırnağımdan arttırdım ben
bu sevgiyi, kaybolan zamana atıfta bulunup aslında kendimden kendime yaptığım o
içsel yolculuk.
Hitabesi ömrün bazen külfet bazen
kördüğüm.
Hicabın eşiğinde en çok da Araf’ta
kaldığımın yansımasıdır sözcüklerim.
Devasa bir dikiz aynası.
Nesirlerle yüklü mazim.
Şiirsel bir içgüdüde hayatı ve
mutluluğu teğet geçtiğim.
Logaritması ve de dünün…
Ben ki bir yangına denk düşen ve
iksirli hüznümle sakit olan iç sesim nasıl da delalet yarınlara.
Miladi bir takvimse ömür hele ki miadı
da dolmuşken duyguların ve işte gönül tezgâhına serdiğim sarıldığım umudun
bazen veryansın edip cereyanında kaldığım kadar da duygularımın ufkumu saklı
tuttuğum.
Nazenindir hayat.
Naiftir yürek.
Naftalin kokar geçmiş.
Yarınlarsa basılmış yeni kitap gibi
kokar ve elime almaya kıyamadığım hatta d/okunmadığım binlerce cümle cirit atar
yüreğe yakın o menzilde.
Bir şeyler illa ki olmalıdır.
Olmazın oluru ne ise riayet eden.
Hele ki: O, ‘’ol’’ dedi mi ve işte
ivme kazanır hayat röntgenini çektiğim duygularsa mil çeker gözlerime.
Karadır gecenin peçesi.
Kardır yağan yedi tepesine şehrin.
Kandığımız kadar da mutluyuzdur
hayata ve yalanlara üstelik yalan olduğunu bilmeden hele ki şiar edinmişsek
doğruyu, dürüstlüğü.
Kanıksadığımız hayat denen minvalde
düşe kalka yürürüz ve kırarız putları kırarız tabuları bazense pot kırarız:
Potu saklıdır üstünde giydiğimiz
cübbenin ya da kaftanın.
Bir müridiyizdir ki sevginin ve
mülayim yüreğimiz.
Tahtını yaptığımız kadar bahtından
yola çıkar duygular ve bir batında doğar yine bazen bir avazda bazen bir
saksının dibinde bazen toplumda bazense izbelerde saklıdır ruhlar.
Hani, hani, bedenin dar geldiği.
Hani, meşrebi geniş gölgelerin hayatı
ve dünyayı zindan ettiği.
Saplandıkça şarapnel parçaları ruha
bu sefer yürek girer devreye ve kozasından firar eder ipek böceği ve kelebek
kanatlarına kavuşur artık bir günde nasıl devri âlem yapacaksa kâinattaki
yolcuğunu nasıl yirmi dört saate sığdıracaksa o kelebek tıpkı içimdeki yumru
gibi yumruğumu sıkıp kendimi paraladığım.
Umuttur doğan ve doğduran.
Yalnızlıksa istiflidir derinde.
Coşku ise gaipten gelendir ve aslı
astarı olmayan duygular ansızın cana bedene bürünür.
Yazgımız saklıdır alnımızda.
Alnımız ak çıktığımız yol ve
karardığımız tıpkı kararan gök gibi ve bekleriz yeni günü bazen yere göğe
sığamadığımız bazen yerin dibine kulaç attığımız.
Şifası Allah’tandır acıların ve
hastalıkların ve insan acısına, hastalığına dahi şükretti mi çözülür düğümler.
Ölüye can verir evren.
Ölüyü bile güldürür içten sevgi.
Ölümse bir muştu.
Son bildiğimizse aslında başlangıç.
Kurada çıkan bir sayı gibi de
resmederiz hayatı o sözcükler o sayılar aslında sonsuzluğa delalet nice
permütasyon hesabına kucak açar.
Sonsuz ihtimaller zinciri.
Zikri fikri birse dervişin, dergâhında
nasıl da gönül rahatlığı ile yaşar.
Bir bedevidir çölde mahsur kalan
tıpkı kapana kısılmış insan gibi isyan da etmez hani ve salınır bir başına.
Kurşun ağırlığında acılarla çöker
omzu.
Ama ansızın öylesine bir sağanak
bastırır ki:
Çöle bile kar yağar.
Mekke’ye Medine’ye kar yağar.
Yoktan var eden istedi mi, yer
yerinden oynar.
Kutsaldır edilen dualar ve de
kutsanmıştır acılar…
Çöken rehavet sonlanır ve rivayet
addedilen mutluluk ansızın gelir ve çalar kapıyı.
Niyet ettikten sonra nasiplendiğimiz
ne ise.
İçimizi temiz tuttuktan sonra
safiyetle yaşadığımız kadar ve saf tuttuğumuz güzellikler inanç ile büyür daha
da değer bulur.
Karın her zerresi bir derstir
anlayana ve birbirine değmeden acıtmadan yağan kar taneleri aslında lütfudur
Rabbin ve bitimsiz rahmeti evrenin.
Bir minval ki sonsuzluğa kanat açan.
Bir kar tanesi ki: soluksuz sevgi ve
masumiyetin ta kendisi.
Bir gizin izinde yağar rahmet.
Rahmetin ışığında büyür umut.
Umuda dair bir yolculuktur aslında
yaşamak bazen körelse de duygular bazen kazan kaldırsa da cehalet ve ifrata
kaçmadan sevmek ve değer vermekle ilintilidir yaşama sevinci ve bir duraktan
diğerine seker insanoğlu varamadığı nihayet ve hidayet onu uzaklardan
çağırırken anlar da uzaklığın aslında ne kadar izafi olduğunu yeter ki makbul
kılınsın hayat ve onay görsün Allah katında…