M. NİHAT MALKOÇ
Çelebi Mehmed'in
çocukluğu Bursa'da geçmiştir.
Bir cihan devleti olarak dünyaya
merhametin ve adaletin ne olduğunu öğreten Osmanlı Devleti'nde 36 padişah tahta
oturmuştur. Bunlardan birisi de Sultan Çelebi Mehmed'dir. Osmanlı Devletinin
ikinci kurucusu kabul edilen Sultan I. Mehmed(Çelebi) 1389 senesinde Osmanlı'nın ilk başkenti olan Edirne’de dünyaya
gelmiştir. Babası Yıldırım Bayezid, annesi ise Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın
kızı Devlet Hatun'dur. Osmanlı'nın beşinci padişahı olarak tarihî kayıtlara
geçen Çelebi Mehmed'in çocukluğu Bursa'da geçmiştir. 1413-1421 yılları arasında
sekiz yıl Osmanlı tahtında kalmıştır. Çelebi Mehmed'in erkek çocukları Mustafa
Çelebi, İkinci Murad, Ahmed Çelebi, Yusuf Çelebi, Mahmud Çelebi, Kasım Çelebi,
Orhan Çelebi'dir. 12 tane olduğu söylenen kız çocuklarından bazıları İnci
Hatun, Selçuk Hatun, Sultan Hatun, Hatice Hatun, Fatma Hatun, Hafsa Hatun,
İlaldı Hatun, Ayşe Hatun'dur.
Sultan I.
Mehmed(Çelebi) eğitimini Bursa ve Edirne Saraylarında tamamlamıştır. Amasyalı Sofi Bayezid ile Tokatlı Bicaroğlu Hamza'dan eğitim almıştır.
İsminde yer alan “Çelebi”
kelimesi, okuma yazma bilen, medrese veya dengi bir kurumda eğitim görmüş
kişiler için kullanılan bir ifadedir.
Tarihçilerin
ifadelerine göre Çelebi Sultan Mehmed, orta boylu, yuvarlak yüzlü, çatık kaşlı,
beyaz tenli, kırmızı yanaklı ve geniş göğüslüydü. Kuvvetli bir vücuda sahipti.
Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini de
çekerdi. Padişahlığı müddetince bizzat 24 muharebede bulunmuş ve savaşlar
sırasında kırka yakın yara almıştı. Sık sık güreştiği için halk kendisine
"Pehlivan Çelebi" ismini vermişti.
Mehmed
Çelebi tek padişah olarak önce, Musa Çelebi tarafından etrafına büyük duvarlar
inşa ettirilmiş olan, Edirne Sarayı'nda kaldı. Burada kendini kutlamaya gelen
yabancı elçileri kabul etti ve devletin üst kademelerine kendi görüşüne uygun
atamalarda bulundu. Şeyh
Bedreddin şeyhülislamlıktan atılıp ailesiyle İznik'e sürüldü ve
yerine Sünni ulemanın seçtiği bir kişi getirildi. Mihaloğlu Mehmet Bey de
Anadolu'ya sürgüne gönderildi. Musa Çelebi tarafından Bizans'dan alınan Selanikve Konstantinopolis yakınlarındaki
bölgeler tekrar Bizans'a geri verildi.
Şair ruhlu bir padişah....
Osmanlı Devleti'nde padişahların önemli bir kısmı aynı
zamanda şairdir. Yani onlar devletin yanında, sözlerin de sultanıdırlar. Bunlar
arasında "Muhibbî" mahlasıyla bir divan oluşturacak kadar şiir yazan
Kanunî Sultan Süleyman'ı, "Avnî" mahlaslı Fatih Sultan
Mehmed'i," Muradî" mahlaslı II. Murad'ı, "Adlî" mahlaslı
II. Bayezid'i, "Selimî" mahlaslı II. Selim'i, "Cihangir"
mahlaslı III. Mustafa'yı, "İlhamî" mahlaslı III. Selim'i sayabiliriz.
Bunların yanında Sultan Çelebi Mehmed de bazen şiir söylemiştir. Tezkirelerde
rastlanan şu şiiri onun üstün takvasını, Cenab-ı Hakk’a karşı güçlü imanını
göstermektedir: "Cihân
hasm olsa, Hakk’dan nusret iste!/Erenlerden duâ vü himmet iste!/Çalup dîn
aşkına udvâne şimşir,/Anuban çâr-ı yârı hidmet iste!/Eğer leb-teşne isen ey
bed-endîş;//Bu
deşne çeşmesinden şerbet iste!/Geçenden geç, demür taşdan sakınma,/Demüri mahv
idenden kuvvet iste!/Çevürme yüz muhalifden Mehemmed,/Adûyı arsadan sür vüs’at
iste!"
Fetret Devri'nin karanlığından
aydınlığa çıkış
Fetret devri, Yıldırım Beyazıt'ın 1402 yılında
Ankara Savaşı'nda Timur'a esir düşmesiyle, altı oğlundan dördünün yaptığı
taht kavgalarıyla geçen 1402-1413 yılları arasındaki döneme verilen addır. Bu
döneme "Bunalım Devri" ya da "Fasıla-i Saltanat" adı da
verilmektedir. Yıldırım Beyazıt'ın oğulları İsa Çelebi, Çelebi Mehmet, Musa
Çelebi ve Emir Süleyman arasında geçen taht kavgaları sonucunda dağılmış olan
Osmanlı birliği Çelebi Mehmet (1. Mehmet) tarafından tekrar sağlanmıştır. Böylece
5 Temmuz 1413 yılında 11 yıl süren fetret devri; yani bunalım devri kapanmış
oldu. Çelebi Mehmet Osmanlıların tek padişahı olarak kaldı. Dört kardeşin taht
için yaptıkları ölüm kalım savaşlarının sonunda, olgun kişiliği ile Çelebi
Mehmet galip gelmiştir. Bunun sebebi Anadolu kültürü ile yetişmesi ve çok yönlü
bir kişi olmasıdır. Ankara Savaşı'ndan sonra parçalanmış, çökmüş ve morali
kaybolmuş devletin toparlanması Çelebi Mehmet sayesinde mümkün olmuştur.
Çelebi
Mehmet, Ankara Savaşı'ndan sonra parçalanan Osmanlı topraklarını yeniden bir
idare altında birleştirmek için fetret devrinde (1402-1413) kardeşleri
Süleyman, İsa ve Musa Çelebiler ile mücadele etti. En son 1413′te Çamurlu
mevkiinde Musa Çelebi kuvvetlerini bozguna uğrattıktan sonra Edirne’de tahta
çıktı. Böylece Osmanlı Devleti’ni karşılaştığı bu büyük bunalımdan kurtararak
devletin birliğini sağlayan Çelebi Sultan Mehmed, ilk olarak elden çıkan
toprakları geri almaya çalıştı.
Çelebi
Mehmed 1414′te
Anadolu üzerine yürüyerek Aydınoğlu Cüneyd Bey'in elinden Kayacık, Nif ve
İzmir’i aldı. Karamanoğulları’na ait Konya’yı muhasara etti ise de İkinci
Mehmet’in af dilemesi ve tabiiyetini arz etmesi üzerine barış yapıldı. Ancak
Karamanoğlu’nun sözünde durmaması üzerine Sultan Mehmed, bu şehri ikinci defa kuşatarak
zapt etti (1415). Daha sonra yapılan antlaşmayla Konya’yı Karamanoğulları’na
bırakan Sultan, Beypazarı, Sivrihisar, Akşehir, Yalvaç ve Beyşehir kalelerini
ülkesine kattı.
Bundan sonra, evvelce Musa Çelebi
ile birleşerek kendisine karşı hareket eden ve vergisini de göndermeyen Eflak Beyi
Mirça üzerine yürüyen Sultan, onu Yer-Göğü’nde mağlup etti. Mirça, üç yıllık
vergisini ödediği gibi, oğlunu da rehin olarak bıraktı. Rumeli’den dönüşünde
Candaroğulları üzerine yürüdü. Tosya, Çankırı ve Kalecik’i ele geçirdi. 1416 ve
1420′de ilk defa Tuna ırmağının kuzeyine geçerek Basarabya’ya girdi.
Çelebi Mehmed hakkında söylenenler...
"Birinci Mehmed’i, tavırlarına, hareketlerinde sürate,
vakarına ait övgülerin hepsinin fevkine yükselten şeyi, Osmanlı müverrihleri
gibi Bizans müverrihleri tarafından da adaleti, şefkati, civanmertliği,
dostluğunda sebatı, gerek Türkler gerek Rumlar için hayırhahlığı hakkında
herkesin birleştiği şahadettir"(Halkondil)
"Çelebi Mehmed yalnız Türkler değil Hıristiyanlara da
iyilikle muamele etmiş ve can-ı gönülden hisleriyle fikrinin genişliği ve ahlâkının
güzelliği birbirine uygun düşmüştür"(Dukas)
"Bütün hayatı
müddetince Bizans imparatorunun sadık müttefiki, Türkmen asilerinin korkunç
düşmanı, Osmanlı saltanatı tahtının şanlı dayanağı, Osmanlı müverrihlerinin
tabirince, Tatar tufanının tehlikeye düşürdüğü devlet gemisini kurtaran Nuh idi"(Hammer)
"Padişahlık süresi
sekiz yıldan beş gün eksik idi. Güzel huyu ve şefkatli tutumuyla her yanda
şöhret yapmıştı. Adet edindiği şekilde dileyenlere nafakalar dağıtır, her Cuma
günü fukarayı doyurur, ihtiyaç sahiplerine gereken yardımı yapar, hesapsız
hediyelerle kırık gönülleri sevindirirdi. Allahü teâlâ şanlarını yüce etsin
Haremeyn (Mekke ve Medine)’de konuklayanlara her yıl sayıya gelmeyecek ölçüde
mal gönderirdi"(Hoca Sadeddin Efendi)
İlim ve kültür
sevdalısı bir padişah....
Osmanlı'yı
Fetret döneminden çıkaran, bu yüzden de Osmanlı'nın ikinci kurucusu olarak
anılan Çelebi Mehmed imar faaliyetlerine de çok önem vermiştir. Birçok eserin
inşasında çok önemli rolü olmuştur. O, aynı zamanda kültüre ve ilme de çok
değer vermiştir. Tarihçi Ahmet Şimşirgil bu konuda şunları söylemektedir:
"Çelebi
Mehmed siyasi başarılarının yanı sıra imar ve kültür faaliyetlerine de büyük
önem vermiştir. Bursa, Edirne ve Amasya’da pek çok eser yaptırmıştır. Bursa’da
Yeşil Camii adıyla tanınan mabedi gerek inşaatında kullanılan mermerlerin
nadirliği gerekse onu süsleyen oymaların zarafeti itibariyle şehrin başlıca
şaheserlerinden biridir. Bu caminin karşısına yüksekçe bir mevkide kendi
türbesini yaptırdı. Türbenin karşısına düşen medresesi bugün müze haline
getirilmiştir. Bunlardan başka Edirne’de Emir Süleyman tarafından inşasına
başlanan ve Musa Çelebi tarafından devam ettirilen Ulu Cami’nin tamamlanması
ona nasip oldu. Bu Camiye vakıf olmak üzere Edirne’de ki bedesteni yaptırdı.
Oğlu Şehzade Kasım bu caminin bahçesinde medfundur.
Çelebi
Mehmed ilim adamlarını himaye ve teşvik ederdi. Onlara karşı hürmetkar ve
cömertti. Bu itibarla kısa süren hükümdarlığı döneminde namına muhtelif
mevzularda eserler yazılmıştır. Devrin en güzide ilim adamları arasında İbni
Arabşah, Abdurrahman Merzifoni, Molla Sarı Yakup, Molla Kara Yakup,
Kafiyeci Muhyiddin, Kadı Feyzullah ve Rükneddin Ahmed sayılabilir."
Şeyh Bedreddin İsyanı'nın bastırılması
Çelebi
Mehmed devrinin en önemli iç hadisesi hiç şüphesiz ki Şeyh Mahmut Bedrettin
isyanıdır. İslâm’a uymayan fikirlerini halk arasında yayan Şeyh Bedreddin’in
çıkardığı isyan kısa sürede Karaburun’dan Amasya’ya kadar yayıldı. Ancak ülkeye
tek başına hakim olduğu günden beri Şeyh Bedreddin’in hareketlerini dikkatle
takip eden Sultan Mehmet, Şeyh'in ve taraftarlarının başlattığı bu ayaklanmayı
zamanında bastırmaya muvaffak oldu. Yakalanan Şeyh Bedrettin İslâm âlimlerinin
fetvası üzerine idam edildi.
Bu dönemde
isyanlar Çelebi Mehmed'in yakasını bir türlü bırakmadı. Çelebi Mehmed aynı yıl
Rumeli’de taht mücadelesine giren ve Düzmece Mustafa olarak da bilinen kardeşi
Mustafa Çelebi’yi yenilgiye uğrattı. Mustafa Çelebi kaçarak Bizans imparatoruna
sığındı. Daha sonra Karaman
seferinden dönerken Sultan Mehmed Çelebi Ankara'da rahatsızlık geçirdi ve
Germiyanoğlu Yakup Bey'in hekimi Mevlâna Sinan (Şair Şeyhi)
tarafından tedavi edildi ve Sultan kendisini tedavi eden Şeyhi'yi ödüllendirdi.
Şeyhi bu tedavinin ve ödüllendirmenin sonuçları olarak başından geçenleri Harname adındaki
ünlü mesnevisinde değiştirerek hikâye ettiği bilinmektedir.
Çelebi Mehmed'in
ebediyete irtihali
Sultan Mehmed Çelebi 26 Mayıs 1421'de Edirne'de bir sürek avı sırasında at sırtında felç oldu, düştü ve yaralandı. Ölüm döşeğinde Veziriazam Amasyalı Beyazıd Paşa ve vezirleri İvaz Paşa ve Çandarlı İbrahim Paşa'yi çağırıp "Tez oğlum Murat'i getirin. Ben bu döşekten kalkamam. Murat gelmeden ölürsem fitne çıkar. Tedarik görün, ölümümü gizleyin." vasiyetinde bulundu. En çok Selanik'te bulunan Düzmece Mustafa'dan çekinilerek, Amasya'da vali olan Murad'in Bursa'ya ulaşmasına kadar 42 gün ölüm haberi gizlendi. Osmanlı Padişahları arasında ölümü gizlenen ilk padişah o oldu. Durumundan kuşkuya düşen ve ayaklanmaları güçlükle önlenen askerleri yatıştırmak için askere geçit yaptırılıp, bu sırada mumyalanmış cesedine kaftan giydirilip, başına sarık konulup pencere önüne oturtulduğu kollarının oynatıldığı rivayet edilir. II. Murat Bursa'ya gelip tahta çıkmasından sonra cenazesi Edirne'den Bursa'ya götürülerek Yeşil Türbe'ye defnedildi.
Çelebi Mehmed’in rahatsızlanıp yatağa düştüğünde, devlet adamlarından oğlu Murad’ı çağırmalarını istemesini ve onlara yaptığı vasiyeti yine Hoca Sadeddin Efendi şu mısralarla nakletmektedir: "Ayak çekti hükümet kapısından/Soyundu padişahlık hırkasından//Gördü ki bu dünya bir boş mekandır/Su üstüne kurulmuş bir binadır//Bu tarlaya kerem tohumunu ekti/Dâr-ı karara doğru niyetlendi//Güzel adını yazıp koydu cihanda/Keremden el çekmedi bir zamanda//Güven, huzur idi çünkü dileği/Sultan Murad’a ısmarladı yerini//Vasiyeti bu oldu o, şah gelsin/Üstünlük göğünün ayı yükselsin//Refah getirsin bütün insanlara/Lütfunu göstersin gününde halka//Kılıcı gidersin zulmün kirini/Kıskansın çağlar keremli devrini//Yine sultan beylerine buyurdu/Ki askerden gizlesinler durumu//Şahın ölümü fitneye yol açar/Kötü dileyiciler bunu fırsat sayar//Hizmet eylen ciğer kuşem Murad’a/Sarfeyleyin gücünüzü yoluna//Adâlet semtine yöneltin anı/Onun ile ferah kılın cihanı//Zulüm töresini hiç öğretmeyin/Zalimlikle adını belletmeyin//Selamım duyurun ol nevcivana/Benden söyleyin ol yüce durağa//Kaçınsın o, cefa etmekten aman/Gaflet etmesin bir dem sakınmadan//Armağandır ona Hakkın kulları/Sakınsın, olmasın zulmün aracı/Yaraşmaz Osmanlı soyuna zulüm/Yanar cihan, feryad ederse mazlum//Lutfile din ehlini gözle sen/Bilgi sahiplerin her dem kolla sen//Boyun eğme sen gönlün hevesine/Dost etmeyesin kötüyü kendine//Dilersen her ülkeye el koymaya/Bağla kalbini yüce Yaradana//Haktan sakın dönmeye heveslenme/Kinle zulümle eteğini kirletme//Düşmanları kırsın, keskin kılıcın/Dünü gün halka yardımcı olasın//Her günün parlak, kadr olsun her geçen/Rahmanın yardımıyla olur yükselmen"