Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 4/12/2023
Okunma Sayısı : 467
Yorum Sayısı : 13
İki  Günah  Keçisi---hiç  Kimsenin  Yazamadığını Yazmak---2. Bölüm--

Affınıza sığınarak bugün bayağı uzun olacak makale...
****
Takvim yaprakları 27. 4. 1336 yani 27 Nisan 1920 Tarihini gösterdiğinde Ankara oldukça heyecanlı bir bekleyiş içindeydi.
Evet... Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının üzerinden sadece dört gün geçmişti ve meclis Osmanlı Devleti’nin son Genel Kurmay başkanlarından biri olan Fevzi Paşa’yı ( Fevzi Çakmak) bekliyordu.
16 Mart 1920’deki İstanbul’un resmen işgali sonrasında İngilizler tarafından silah zoru ve türlü hakaretlerle adeta yaka paça makamından çıkarılan Fevzi Paşa da( Fevzi Çakmak) nihayet İstanbul’da kalarak vatanın kurtarılmasının mümkün olmadığını, İstanbul Hükumetinin fiilen ve resmen öldüğünü anladığı için Ankara’ya gitmeyi ve Milli Mücadele’ye Ankara’dan dahil olmayı uygun görmüştü.
TBMM’den bir heyet, Ankara Garında karşıladı Fevzi Çakmak Paşa’yı ve adamcağızı tam manasıyla ayağının tozuyla alıp meclise getirdiler.
Bir vekil değildi Fevzi Paşa. Ancak İstanbul’un işgali ve İstanbul’un ( yani özellikle Padişahın ) TBMM’nin açılışı konusundaki düşüncelerini en iyi o bilirdi. O halde ağzından çıkacak her kelime çok önemliydi.
Şimdi gelin hep birlikte o güne gidelim
T. B. M. M. ZABIT CERİDESİ
DEVRE : I
CİLD ; 1
ÎÇTÎMA SENESİ : 1
Beşinci İçtima 27 . 4 . 1336 Salı
Meclis Başkanlık kürsüsünde Mustafa Kemal Paşa bulunmaktadır.
1. — Fevzi Paşa Hazretlerinin İstanbul ahvaline ve Zatı Şahane( Padişah Vahdettin) ile olan mülakatına dair beyanatı (Fevzi Paşa alkışlar arasında kürsü-yü hitabete geldi.)
Evet... Fevzi Paşa Meclis kürsüsünde uzun bir konuşma yaptı. Yaptığı konuşma 16 Mart 1920’de İstanbul’un İtilaf Devletlerince ( daha çok İngilizlerce ) resmen işgali sırasında ve sonrasında yaşananlarla ilgiliydi.
Bu konuşmanın tamamını yayınlasam kimse okumaz. Hem dili yabancı gelir, millet sıkılır. O sebeple en önemli kısımlarını aldım yazıma. Yine de tamamını okumak isteyen olursa şu linke bakabilir: https://www5.tbmm.gov.tr/.../TBMM/d01/c001/tbmm01001005.pdf
FEVZİ PAŞA. — ''Evvelemirde(öncelikle) İstanbul'un esaret muhitinden kurtularak Ankara'nın hür muhitine geldiğimden dolayı Cenab-ı Hakka hamd ve şükürler ederim (Alkışlar) ve beni lütfen karşılayan arkadaşlarıma amik(derin) şükranımı takdim ederim.''
''............Zatı Şahane( Padişah ) ertesi selâmlıkta bendenizi tekrar kabul ile buyurdular ki: ‘’AMAN ANADOLU İLE İRTİBATI TEMİN EDİNİZ.’’ Bendeniz dedim ki: ‘’İrtibat müheyyadır.( hazırdır.) Ancak İngilizler mâni oluyorlar. Her bir telgrafımızı kontrole tâbi bulunduruyorlar. ''
''Bu maruzatım üzerine, ‘’Aman zinhar siz çekilmeyiniz ve Anadolu ile irtibat tesis ediniz.’’Buyurdular.''
''................ İngilizler ‘’Kuvay-ı Millîyeyi reddediniz.’’ Diyorlardı. Bizce Kuvay-i Millîyenin, haksız işgallerden zuhur ettiğini, İzmir'in işgalinde Yunanlıların birçok mezalimi, Avrupa'nın bitaraf ( tarafsız) devletleri tarafından tasdik olunduğu malûm ve müberhen( delilli ) iken bizim, Kuvayi Milliyeyi ve bu tazyikten doğmuş olan cepheyi reddetmemiz doğrudan doğruya milletimize karşı bir ihanet olurdu. Biz bunu yapamayız. (Alkışlar)''
''Ancak şunları reddederiz: Kuvayi Millîye namına bâzı ifratkârların, harekâtı vardır. Millete bâzı yerlerde fenalık yaparlar. Bâzısını öldürür, bâzısını kaldırır. Bu gibi harekât milletin arzusu dâhilinde değildir. Keyfî birtakım icraat yapanları reddetmek isteriz. Fakat umumiyet itibariyle Kuvvayi Milliye namına bir reddiye yazmak Hükümetin doğrudan doğruya kendisini ıskat etmesi ( öldürmesi ) demektir.''
''Hükümet ancak milletin arzusuyla ve milletin nef'i ( menfaati- faydası ) için mevkii iktidara ( iktidar makamına) gelir. Milletin mazarratı( zararı ) için mevkii, iktidarda duramaz. ''
Evet.. Şimdi siz değerli okurlarıma ana konunun az dışına çıkarak sizlere İngilizlerin ne kadar alçak ve şerefsiz olabileceklerinin delilini sunuyorum Fevzi Çakmak Paşa’nın ağzından:
‘’----------------Bizim bu nota teatisi esnasında tekrar bir hal hadis oldu. Dediler ki: ‘’Nerede Kuvay-i Milliye köprüleri bozduysa oradan İstanbul'a erzak gelmiyor. istanbul aç kalırsa bundan evvelâ Kuvay-i Milliye mesuldür.( Sorumludur.) Saniyen( İkinci olarak ) siz mesulsünüz. Çünkü Kuvayi Milliyeyi reddetmediniz.’'
Şu asr-ı insaniyette(İnsanlık asrında ) şunu da söylemekten çekinmediler ki: ‘’BİZ AMERİKA’DAN UN GETİRECEĞİZ FAKAT BUNU HIRİSTİYANLARA VERECEĞİZ. İSLAMLARI DÜŞÜNMEYECEĞİZ. (Kahrolsunlar, sadaları) Maksat bizi tazyik edip( Zorlayıp ) illâ ki, Kuvayi Milliyeyi ret ve tel'in ettirmektir.( Lanet ettirmek )
‘’......İngilizlerin maksadı bizim dâhilimizi nifakla birbirimize düşürmek. (Kahrolsun, sadaları) Maatteessüf bir heyet de bulmuşlar. Harb istiyorlar. Fakat öyle bir harb ki, kendilerinin burnu kanamaksızın bizi birbirimize düşürmek ve harp ettirmek istiyorlar. ‘’
‘’--------Maatteessüf Zat-ı Şahane tazyik( baskı ) içinde bulunduğu için biz durduk. Tahammülün fevkinde tazyike duçar olduk. En nihayet bize dediler ki: ‘’Efendiler! Gayet ağır muameleye duçar olacaksınız.’’ Yani bizi Babıâliden süngü ile atacaklar. Bunu ihsas ettiler. Biz buna da tahammül edecektik, ancak o zaman payitahtlık İstanbul'da kalmazdı. Biz çekildik, bizden sonraki kabine bir, iki gün teessüs edemedi. ‘’
‘’Ancak tabiî malûmatınız, var, bu kabinenin teşekkülü ile beraber benim temasa geldiğim gerek o kabine erkânından olan zevattan, gerekse Harbiye nezaretinde bulunan bâzı arkadaşlardan aldığım malûmata nazaran o kabineye de tazyik icra ettiler Fetvayı veriniz diye.( Fetvayı verin diye zorladılar.) Nihayet o fetvayı aldılar.’’
‘’Malûmunuz veçhile( Bildiğiniz gibi ) O FETVA İNGİLİZ SÜNGÜSÜYLE ALINMIŞ, İSLAMI SİNESİNDE BİRBİRİNE DÜŞÜRMEK İÇİN, İLK DEFA YAZILMIŞ ACI BİR VESİKADIR. Milletin Hiss-i Hakikatı ( Gerçek duyguları ) , ümidederim ki, bundaki fecaati görecek ve bunun ehemmiyeti sıfıra inecektir. (Şüphesiz, sadaları)’’
‘’..........RElS PAŞA( Mustafa Kemal ) — Paşa Hazretlerinin verdiği bu izahatı tab ve neşretsek? ( Bastırıp dağıtsak?)
(Hay hay sadaları)’’
Evet, Padişah, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idam fermanını onayladı. Evet, Padişah Mustafa Kemal’in öldürülmesi ile ilgili fetvayı çıkarttı ama bakın Fevzi Paşa o fetvanın hikayesini nasıl anlatıyor TBMM’de? Hem de Mustafa Kemal’in yönettiği bir meclis oturumunda...
Haaa ‘’ Ben olsam kafama silah dayanmış olsa da öyle bir fetvayı çıkartmaz ve onaylamazdım.’’ Diyen klavye kahramanları mutlaka çıkacaktır lakin klavye kahramanları hiç bir zaman Tarih biliminin konusu olamazlar.
‘ ’ Yahu hocam tamam da Padişah Vahdettin’in İngilizlere sığınması da çok kötü olmuş. Bu çok aşağılık bir durum.’’ Diyen de çıkacaktır mutlaka.
Size bir şey diyeyim mi?
Osmanlı hanedanı da Sultan Vahdettin’in İngilizlere sığınıp Malta Adasına, oradan da Fransa’ya gitmesini bir Osmanlı padişahına hiç yakıştıramamış ve kınamışlardır.
Mesela adlarından ve yaptıklarından hiç bahsedilmese de sık sık Pera’ya gidip İngiliz subaylarının masalarına oturan ve onlardan bilgi toplayıp Kuvay-i Milliye’ye ileten V. Murat’ın kızı Fehime Sultan... Aynı şekilde İstanbul’da Mevlevilerle temasa geçip onlar vasıtasıyla Anadolu’ya silah ve para gönderen yine V. Murat’ın kızlarından Fatma Sultan... Sultan Vahdettin’i yurt dışına kaçtığı için çok fazla kınamışlardır.
Peki Padişah Vahdettin Yurt dışına gitmeseydi de yurtta kalsaydı ne olurdu?
Zaman zaman düşünmüşümdür gerçekten de : İngilizlere sığınıp yurt dışına kaçacağına kendisini -yüceliği tartışılsa bile- Türk adaletine teslim etseydi ve şerefsizce bir kaçış yerine şerefli bir ölümü tercih etseydi daha iyi olmaz mıydı?
Yani bizi padişahımız neden bir Rus Çarı II. Nikola kadar mı olamamıştı? Adam I. Dünya Savaşı yenilgisinden sonra ülkesini terk etmemiş, ne güzel Bolşevikler tarafından 16 Temmuz 1918 gecesi eşiyle birlikte kurşuna dizilerek öldürülmüştü. Bizim padişah da yapamaz mıydı?
Bizde olmazdı.
Her şeyden önce Türkiye’nin yeni yöneticilerinin Osmanlı hanedanını ortadan kaldırmak gibi bir niyetleri yoktu. Öyle bir niyet olsaydı Padişah Vahdettin kuş olsa kaçamazdı. Ayrıca öyle bir niyet olsaydı 3 Mart 1924’de hanedan yurt dışına sürüleceğine topluca infaz edilirdi. Ama böyle bir şey olmadı çünkü Mustafa Kemal çok akıllı ve ileri görüşlü bir insandı.
Mustafa Kemal eğer Osmanlı Hanedanını diyelim ki idam ettirmiş olsaydı kendi elleriyle kahramanlar yaratmış olacaktı. Çünkü bu ülkede çok yakın zamanda da görüldü ki idam edilen, kahraman ilan edildi. Kurmayı düşündüğü ( daha sonra kurduğu ) Cumhuriyet için mağdur bir Osmanlı padişahı ve Osmanlı hanedanı yerine itibarı yerle bir edilmiş bir Osmanlı Padişahı ve Osmanlı hanedanı daha işine gelirdi.
Şimdi ‘’ Hocam ! Yazıyorsun anlatıyorsun da Padişah Vahdettin’in Milli Mücadelenin karşısında olmadığına dair belge var mı? Malum tarih belge ile yazılır.’’ Diyenler olacaktır.
Aslında görmek isteyene belge çok. Mesela 27 Nisan 1920’de Fevzi Paşa’nın TBMM’deki konuşması bir belgedir.
1931 Yılında kilosu 3 Kuruş 10 paraya Bulgaristan’a hurda kağıt olarak satılan 30-50 Ton arasındaki arşiv belgelerinde kim bilir neler vardı?
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1926’da ölen padişah Vahdettin’in ardından ‘’ Dünyanın en namuslu insanı öldü ‘’ Diye hüzünlendiğini bile daha yeni öğreniyoruz. Kim bilir ileride daha neleri öğreneceğiz ve ağzımız bir karış açık kalacak.
Bu bölümü Mithat Cemal Kuntay’ın bir dörtlüğü ve son Padişah Vahdettin’in acı feryadı ile bitirelim.
Önce Mithat Cemal Kuntay ne demiş bir bakalım:
Bizden iki-üç yüz sene evvel uyananlar
Halâ uyuyanlardaki mâhiyyeti görsün!
Efsânesi kaybolsa kıyâmet koparanlar,
Târihini okkayla satan milleti görsün.
Şimdi de Sultan Vahdettin’in acı çığlığı:
“…Facialara ve olaylara kalkan olamadım ise de, paratoner vazifesi gördüm. Bütün musibetleri üzerime çektim… Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım”
*****
Gelecek bölümde diğer günah keçisini ele alacağız.
( İki Günah Keçisi---hiç Kimsenin Yazamadığını Yazmak---2. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 4/12/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.