İki  Günah  Keçisi-hiç  Kimsenin  Yazmadığını  Yazmak—4. Bölüm--

Muş ve Bitlis’in Ruslardan geri alınmasından sonra Bitlis’in Tatvan ilçesi de Rus işgalinden kurtarılınca Ruslar tüm güçleriyle Bingöl’ü savunmaya başladılar ancak Çapakçur Savaşları adı verilen savaşlarda yenilerek Bingöl’ü de Türk kuvvetlerine teslim ettiler.
Bu olaylardan sonra Kafkas Cephesinde artık sükunet hasıl olmuş, Mustafa Kemal Paşa, 16. Kolordunun merkezi olan Silvan’da sakin bir hayat yaşamaya başlamıştır.
14 Aralık 1916’da Ahmet İzzet Paşa’nın izinli olarak İstanbul’a gitmesi üzerine onun yerine II. Ordu komutanlığına vekalet etmeye başlamış ve haliyle Diyarbakır’a taşınmıştır.
İşte bu günlerde Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, Kafkas Cephesinde artık yapılacak fazla bir şey kalmaması sebebiyle bu cephedeki kuvvetlerin güneye yani Irak- Suriye-Filistin- Hicaz Cephesine kaydırılması gerektiğini düşünüyordu.
[ Bu araya bir bilgi daha sıkıştırayım. Enver Paşa niçin Başkomutan değil de Başkomutan Vekilidir? O Başkomutan vekili olduğuna göre başkomutan kimdir? Türk Devletlerinde her zaman devlet başkanı ordunun başkomutanı kabul edilmiştir ( Günümüzde bile öyledir.) O sebeple ordunun başkomutanı - Ordunun elinde kukla olsa da - Padişah V. Mehmet Reşat’tır. ]
1917 Yılı başında Ahmet İzzet Paşa, İstanbul’dan dönünce Mustafa Kemal de tekrar Silvan’a döndü ve Silvan’da kedisine Enver Paşa’dan acayip bir telgraf geldi: Telgrafta mealen‘’ II. Ordu Komutanlığını size veriyorum. Görüş ve düşünceleriniz nelerdir?’’ Deniliyordu.
Mustafa Kemal, ‘’ II. Ordu komutanı Ahmet İzzet Paşa değil mi?’’ Deyince mesele anlaşıldı. Enver Paşa, II. Ordu ve III. Ordunun Kafkas Orduları Grubu adıyla Ahmet İzzet Paşa’nın komutası altında toplanacağını bildirdi. Yani Mustafa Kemal artık bir kolordu değil ordu komutanı oluyordu ama yine Ahmet İzzet Paşa’nın komutası altındaydı.
5 Mart 1917’de II. Ordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa 13 Mart 1917’de Diyarbakır’a geldi. Daha sonra da Karargahını kuracağı Silvan’a taşındı.
Bu arada Enver Paşa’nın emriyle Kafkas Cephesindeki Türk Ordusu güneye doğru kaydırılıyordu çünkü İngilizler Irak- Suriye- Filistin Cephesinde durmaksızın ilerliyorlardı.
Evet, 29 Nisan 1916’da İngilizleri Kut el Amare’de perişan etmiştik ama çok kısa sürede toparlanan İngilizler bir taraftan Kut el Amare’de Türk kuvvetlerini yenerken diğer tarafatan Kafkas cephesindeki ordularımız güneye doğru kaydırılıyordu ve 11 Mart 1917’de Bağdat’ı İngilizler Bağdat’ı ele geçirmişlerdi.
21 Haziran 1917’de Halep’e gelen Enver Paşa, burada Türk ve Alman komutanlar ile bir toplantı yaptıktan sonra Yıldırım Orduları Grubu adıyla yeni bir ordu kurulacağını, bu ordunun görevinin de öncelikli olarak Bağdat’ı İngilizlerden geri almak olduğunu bildirdi.
Oluşturulacak Yıldırım Ordusu öncelikle üç ordunun birleşmesinden meydana gelecekti A) Halil ( Kut) Paşa komutasındaki 6. Ordu B) Mustafa Kemal Paşa Komutasındaki 7. Ordu C) Cevat( Çobanlı) Paşa Komutasındaki 8. Ordu. (Bu ordulara 1918 Yılında Mersinli Cemal Paşa İdaresindeki 4. Ordu da dahil edildi.)
Eeee Mustafa Kemal’in II. Ordusu ne oldu?
O ordu Diyarbakır’da kaldı. Mustafa Kemal Paşa Diyarbakır’da Vali Bedrettin Bey’in evinde şerefine verilen bir ziyafet esnasında kendisine İstanbul’dan gelen bir telgrafla 7. Ordu Komutanlığına atandığını öğrendi
Peki bu Yıldırım Orduları Grubunun komutanı Ahmet İzzet Paşa mı oldu?
Ne gezer efendim. Ordu tamamen Türklerden oluşan bir ordu idi ama baş komutanlığına Alman general Eric von Falkenhayn getirildi 11 Temmuz 1917’de.
Bu arada 7. Ordunun başına geçip etrafı tetkik eden Mustafa Kemal, 20 Eylül 1917’de Başkomutanlığa, yani General Falkenhayn’a Türk ordusunun savaşın başındaki durumuna nazaran çok kötü bir durumda olduğunu, halkın açlık ve hastalıktan kırıldığını ve bu şartlar dahilinde Bağdat’ı geri almanın bir hayal olduğunu rapor etti.
Bağdat’ı geri almak gerçekten de bir hayaldi. Tüm bu olumsuz şartların yanında Yıldırım Orduları Grubu 46.000 Asker’den oluşurken, çarpışacakları İngiliz Generali Allenby’nin ordusu 97.000 Kişiden oluşuyordu. Mustafa Kemal’e göre bir taarruz savaşı mümkün değildi. Sağlam bir savunma savaşı ile düşmanı yıpratmak mümkün olabilirdi.
Evet... Mustafa Kemal’in düşüncesi buydu. Türk askerinin bir macera yüzünden boşu boşuna telef edilmesini istemiyordu ama Yıldırım Ordularının başkomutanı Falkenhayn’ın umurunda değildi Türklerin vereceği kayıplar. İngilizler bu cepheye ne kadar çok asker yığarlarsa, Almanların karşısına o derece az asker dikeceklerdi. O halde Türk Mehmetçikler bozuk para gibi harcanabilirdi.
Mustafa Kemal ‘’ Yapmayın, etmeyin, kırdıracaksınız askeri boşu boşuna. ‘’ Dese de ne Falkenhayn’a ne de Osmanlı Genel Kurmayına söz geçirebildi. Hal böyle olunca da 2 Ekim 1917’de görevinden istifa etti. Kendisine ‘’Seni Diyarbakır’daki eski ordun olan II. Orduya verelim.’’ Dendi ama onu da kabul etmedi. Çekti İstanbul’a geldi.
Evet... ‘’Mustafa Kemal ordusunu başsız bırakıp İstanbul’a kaçtı.’’ denilen olayın aslı bu işte. Buna Ordusunu başsız bırakıp kaçma denebilirse evet kaçmıştır. ‘’ Bir asker her ne olursa olsun ordusunu bırakmamalıdır. Baş komutan saçma sapan emirler verip orduyu kırdıracak olsa bile emre itaat etmeli, ordusuyla birlikte kırılıp gitmelidir.’’ Deniliyorsa, evet görevi bırakıp kaçmıştır.( Bu arada hemen belirtelim ordusu elbette başsız kalmadı. O gidince yerine Fevzi Bey vekalet etti. )
Şimdi eminim pek çok okur ‘’ Yahu hocam ! Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Orduları Grup Komutanı olmadı mı? Sen 7. Ordu komutanlığından istifa etti diyorsun. Ne zaman Yıldırım Orduları Grup Komutanı oldu?’’ Diye düşünüyor olabilir.
Oraya daha çooook var.
Daha arada Kaiser II. Wilhelm’in üçüncü kez İstanbul’a gelmesi var. Mustafa Kemal’in Osmanlı’nın son Padişahı ( 1917 Senesi için veliaht şehzade ) Vahdettin ile tanışması, onun yaveri olarak Almanya’ya gitmesi var. O kadar çok hikaye var ki anlatılacak...
Onları da gelecek bölümde anlatalım olur mu?
( İki Günah Keçisi-hiç Kimsenin Yazmadığını Yazmak—4. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.04.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu