KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
semazen.net
EBRAR
Ebrar; iyi huylu,
doğru ve dürüst kimse. TDV İslam Ansiklopedisinde Ebrar; “İtaatkâr,
sadakatli, vefakâr ve iyiliksever olmak” anlamındaki birr kökünden
sıfattır. Buna göre "bârr", çok iyilik eden; "ebrâr" da çok
iyilik edenler, anlamındadır.
"Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz birr
(iyilik) değildir. Asıl birr o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah 'a, âhiret
gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inandı; Allah rızası için yakınlara,
yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve boyunduruk altında
bulunan (köle ve esir)lere mal verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi. Antlaşma
yaptıkları zaman antlaşmalarını yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş
zamanlarında sabredenler, işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından)
korunanlar da onlardır" (Bakara / 177)
Ebrâr; ahde vefa gösterirler; yeminlerinde dururlar; amelî ve itikadı noktalardan kusur işlememeğe gayret ederler; isteyerek ve karşılık beklemeden ihtiyaç sahiplerine kendi ihtiyaçlarından fazlasını bağışlarlar; fakiri ve yoksulu gözetirler; esire hürriyetini bağışlarlar; Allah'u Teâlâ'nın kendilerine verdiği nimetlere devamlı şükrederler ve her durumda Allah'a bağlı ve itaat halindedirler. Onların "Amel defterleri" meleklerin gözetimi altında ve "İlliyyîn" denen şerefli bir mevkidedir. Kendileri de şerefli bir taht üzerinde diledikleri yere bakarlar. Onlar cennettedirler. Bolluk ve cennet nimetleri içinde rûhen ve cismen nurlanmışlardır. Bu nur, yüzlerinden ve etraflarından taşar. Bunu onlara bakan herkes görür.
Mutaffifin
Sûresi 24, 25, 26nci âyetlerinde şöyle buyurulur:
"Onları yüzlerindeki nimet
pırıltısından tanırsın", "Sonunda misk kokusu kalan, mühürlenmiş saf
bir içecekten içerler", "İyi şeylere imrenenler, buna
imrensinler".
"Ebrâr",
bütün iyi hasletleri kendilerinde toplayan, sağlam bir itikada sahip olan,
doğru sözlü, ibâdetlerinde samimi kimseler hakkında kullanılır. Onlar bu
iyiliklerine karşılık olarak cennet'te bol nimetler içerisinde olacaklardır.
Bu ifadeler aynı zamanda mümini tanımlayan cümlelerdir. Mümin;
kendisine güvenilen, emin kişi demektir. “Ben müminim” diyen birisi başkalarına
karşı; hile yapmak, sözünde durmamak, yalan söylemek, iftira atmak, karalamak,
dünyayı savaş alanına döndürmek, kendisiyle geçinilmeyen bir insan… diyerek
toplumda kötü sıfatla anılmaz.
Ebrar adı verilen Müminin dünyası da, ahireti de temiz ve huzurludur.
Yaşarken adam gibi, ölürken de adam gibidir. Arkasından; “Ne iyi insandı, Allah
rahmet eylesin” dedirtir.
Kötü huylu, geçimsiz, başkalarında kusur arayan, ülkeyi ve
ülkeleri savaşla yerle bir eden, kan dökücü, kan emici, sömürgeci, vampir
karakterli, herkesi karalayan, şer tabiatlı insanlar için şöyle denir:
“Ne kendi etti rahat,
Ne verdi dünyaya huzur,
Ykılıp gitti dünyadan,
Dayansın ehl-i Kubur.”
Kur’an; Fatiha
suresinden, Nas suresine kadar insanı inşa eder. Her ayet ve surede, temiz
toplum meydana getirmenin yollarını gösterir. Haksızlıkla nasıl mücadele
edileceğini, ticari ilişkilerde nasıl bir yöntem yol izleneceğini, dilimizi
nasıl kullanacağımızı peygamberlerden örnekler vererek anlatır.
Dolayısıyla Kur’an’ı okuyan, kendine rehber edinen, hayatını
Kur’an’la süsleyenlerin, hayatlarında zikzak olmaz. Bu sebepten Kur’an’lı,
imanlı, dindar nesillere ihtiyacımız var.
Kur’an
Dersler verir her pasajla,
Derde deva şafi Kur’an,
İbret dolu tüm mesajla,
Arayana kafi Kur’an!
Ayetler oya misali,
Ruha işler bütün hali,
Yoktur onun hiç emsali,
Şüphesizdir safi Kur’an!
İnşa eder Hak yolunda,
Huzur verir dost dilinde,
Sevgi ile her kulunda,
Muhabbeti vafi Kur’an!
Nur dağından gelen nefes,
Yankılanır ilahi ses,
Hakikati bulur herkes,
Öz anlatır sahi Kur’an!
Işık yakar her sözüyle,
Huzur verir aşk özüyle,
Âşıklarda meşk gözüyle,