Sultan Çelebi Mehmet ve II. Murat dönemlerinde yaşamış olan Şeyhî’yi az buçuk mürekkep yalamış herkes en azından ismen bilir. Herkes onun meşhur Hârnâmesinden en azından bir iki beyit bilir.
Evet... Şeyhi her ne kadar şiirleriyle tanınsa da aslında o bir hekimdir.
Padişah II. Murat’ın, Karamanoğulları üzerine yaptığı bir sefer sonrasında hastalanması üzerine onu tedavi edip iyileştirir. Bunun üzerine de padişah kendisine Kütahya’nın Tokuzlu köyünü tımar olarak verir.
Bazı kaynaklarda Şeyhi’nin Çelebi Mehmet’i tedavi edip iyileştirdiği için kendisine Tokuzlu Köyünün verildiği yazsa da bu yanlıştır zira meşhur şiiri Hârnâmede Çelebi Mehmet’in değil, Sultan Murat’ın adı geçer. Şöyle ki:
16. Beyit:
Maksad-ı dil murad-ı can-ı cihan
Şeh-i Sultan Murad Han-ı zaman
17. Beyit
Dem-i ruh-i vü ruh-ı ademdür
‘Alem-i can ü can-ı alemdür
Günümüz Türkçesiyle:
16-Gönlün maksadı, cihanın muradı
Sultan Murad, zamanın hükümdarı
17-Ademin ruhudur, ruhun nefesidir
Alemin canı, canın alemidir.
Her neyse efendim, Şeyhi kendisine verilen timara gitmek için yola çıkar ve Tokuzlu köyüne bir hayli yaklaşır lakin bir anda bazı kişiler tarafından yolu kesilir. Yol kesenler Şeyhî’nin elinde avucunda ne varsa aldıkları gibi bir de ona Tımar olarak verilen köye konarlar ve ‘’ Burası bizimdir, haydi bas git.’’ Derler.
Şeyhi her ne kadar ‘’ Padişahın fermanı var ‘’ filan dese de o yıllarda zaman zaman isyan edenler, padişah fermanı filan takmamaktırlar ki bunlardan biri olan Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal ve Böklüce Mustafa isyanları henüz daha yeni bastırılmış isyanlardır. Yani bir yerde aklına esenin ‘’ Ferman padişahınsa dağlar da bizimdir.’’ Dedikleri zamanlardır.
Şeyhî çaresiz boynunu büker ve geri dönüp durumu Sultan II. Murat’a iletir.
Sultan II. Murat tabii ki olaya el koyar ve Şeyhiyi hem dövüp hem de ona timar olarak verdiği köyü elinden alanlar yakalanıp ceza olarak kulakları kesilir.
İşte bu olaydan sonra Şeyhî Hârnâme adlı eserini yazar.
126 Beyitten müteşekkil bu eserde Şeyhî kendisini soyan ve padişahın fermanına rağmen köyünü elinden alan haramileri eşeğe benzetmiştir.
Evet, bu eşekleri şöyle tarif eder:
39- Bir eşek var idi zâif ü nizâr---Zayıf ve bezgin bir eşek vardı
Yük elinde kat’i şikeste vü zâr---Yük sebebiyle şikayetçi ve ağlıyordu
40- Gâh odunda vü gâh suda idi---Bazen odun bazen su taşıyordu
Dün ü gün kahr ile kısuda idi--- Gece gündüz haline kahrediyordu
41- Ol kadar çeker idi yükler ağır---Öylesine ağır yükler taşıyordu ki
Ki teninde tü komamışdı yağır---Yaralar teninde tüy koymaıştı
42- Nice tü kalmamışdı et ü deri---- Ne tüyü et ve deri bile kalmamıştı
Yükler altında kana batdı deri---Yükler altında teri ve kanı birbirine karışırdı.
Evet... Şiir aslında günümüz Türkçesine çok yakın olduğu için bundan sonrasında sadece bilinmeyen kelimeleri yazacağım.
Eşek / eşekler gerçekten de perişan haldedirler. Şöyle ki:
47- Arkasından alınsa pâlanı
Sanki it artuğıydı kalanı
Derken efendim, bu eşeğin/ eşeklerin sahibi bir gün bunlara acıyor ve palanlarını alıp otlağa salıyor.
48-Bir gün ıssı ider himâyet ana
Ya’ni kim gösterür inayet ana
Eşekler palanları alınıp otlağa salındıkları anda birdenbire anarşist damarları kabarıyor. Çünkü kendileri bir deri bir kemik yaşarken onlarla yaratılış olarak aynı olan(!) çayırdaki öküzler yiye yiye şişmişlerdir adeta. Dahası bu hayvanların sanki bir üstünlüğü varmış gibi Yaratan onların başını bir de boynuz denilen bir tac ile süslemiştir. Yok.. Böyle bir adaletsizliğe(!) asla göz yummayacaklardır kendi eşek kafalarınca.
58-Ki birüz bunlarunla hilkatde
Elde ayakda şekl ü sûretde
59-Bunlarun başlarına tâc neden
Bize bu fakr ü ihtiyâc neden
60-Bizi ger arpa ok u yây itdi
Bunlarun boynuzun kim ay itdi.
Böyle eşek eşek fikir yürüten eşekler sonunda eşeklerin piri denilen tecrübeli bir eşeğe danışırlar ve derler ki:
78-Her sığırdan eşek nite ola kem
Çün meseldür ki dir benî âdem
79-Har eger hâr ü bî-temîz oldı---eşek hakir ve anlayışsız olsa da
Çünkü yük tartar ol azîz oldı---Yük taşımakla aziz oldu
80-Bâr-keşlikde çün bizüz fâik-----Madem ki yük taşımakta biz üstünüz
Boynuza niçün olmaduk lâyık--- O zaman niçin biz de boynuza layık olmadık?
Tecrübeli eşeklerin pîrî der ki:
83- Ki öküzi yaradıcak Hallâk
Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk
84-Dün ü gün arpa buğday işlerler
Anı otlayup anı dişlerler
Yani ‘’ Allah öküzleri rızık sebebi olarak yarattı. Onlar gece gündüz arpa buğday işledikleri ( yani çift sürdükleri ) için yedikleri de arpa buğdaydır.’’
İsyankar eşek/ eşekler arpa buğday işlemeyi yanlış anlarlar ve kendi kendilerine
91-Varayın ben de buğday işleyeyin
Anda yaylayup anda kışlayayın
Derler ve dedikleri gibi de yaparak bir ekin tarlasına dalarlar.
93- Gezerek gördi bir gögermiş ekin
Sanki dutardı ol ekin ile kîn
94-Aşk ile değdi girdi işlemeğe
Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe
95-Arpa gördi gögermiş aç eşek
Buldı cân derdine ilâç eşek
96-Değme kerret ki şevk ile karvar
Toprağın bile götürür harvar
97-Eyle yidi gök ekini terle
Ki gören dir zihî kara tarla
98-Yiyürek toydı karnı çağnadı
Yuvalandı vü biraz ağnadı
99-Başladı ırlayup çağırmağa
Anup ağır yükin ağırmağa
Velhasılıkelam isyankar eşekler öküzler gibi besili olmak ama daha da çok kafalarının boynuzlanması amacıyla bir ekin tarlasına dalarlar ve tarlayı bir anda mahvederler.
Bu keyif ile öylesine anırırlar ki sonunda tarla sahibi ‘’ Ne oluyor lan?’’ Diyerek seslerin geldiği tarafa yönelince ve dahi tarlasının halini görünce beyninden vurulmuşa döner ve eline geçirdiği bir odunla eşeğe/ eşeklere Allah yarattı demeden girişir. Lakin ne kadar döverse dövsün öfkesi geçmez. Sonunda çeker bıçağını ve eşeğin/ eşeklerin kulaklarını ve kuyruklarını keser.
Şeyhî bu durumu da şöyle anlatır:
105- Ağaç elinde azm-i râh itdi
Tarlasını göricek âh itdi
106-Dâneden gördi yiri pâk olmış
Gök ekinliği kara hâk olmış
107- Yüreği sovumadı söğmeg ile
Olımadı eşeği dögmeg ile
108- Bıçağın çekdi kodı ayruğını
Kesdi kulağını vü kuyruğını
Eşek/ eşekler perişan bir halde kaçarken aniden eşeklerin pîri ile karşılaşırlar.
Sonra?
Sonrası şöyle:
109-Kaçar eşşek acıyaruk cânı
Dökilüp yaşı yirine kanı
110-Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh ( ansızın )
Sordı hâlini kıldı derd ile âh
111-Yermürü inleyü didi iy pîr----Yalvarıp inleyerek dedi ki ey pîr
Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr----Koca tilki gibi kurnaz ve hilekar eşek
112-Bâtıl isteyü haktan ayrıldum
Boynuz umdum kulakdan ayrıldum.
Evet... Hârnâmenin 112. Beyti anlayan için çok şey anlatıyor elbette. Lakin dediğim gibi anlayabilen kafalar için.
( Batıl İsteyu Haktan Ayrıldım / Boynuz Umdum Kulaktan Ayrıldım başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.