Terk edilmişliğin yankısı idi
sözcükler hem de zehir zemberek bir var oluş kaygısı.
Yokluğun kıyısına vuran tok sesi
dalgaların ve kırık kalbimin bin bir edası bir veda mahiyetinde algılanırken
yazdıklarım asla da sonu gelmeyen duyguların istişare ettiği yüreğimden akan ve
çağlayan şelalenin her bir damlası vurgun yediğim kadar vurguladığım detaylarda
ansızın çoğalıp ansızın yokluğa karıştığım.
Sancılı bir döngü ve mevsim geçişi.
Hür olmanın hüviyeti elbet sevgiyle
istişare ettiğim kadar bir ömrün da kırgın aksanında saklı sözcükler ve tüm
deyişler.
Veryansın eden iklim.
Bir varsayım addedilse de mutluluk.
Tüketilmişliğin bir adım ötesi:
tünediğim dalın duygularımın ağırlığına dayanamayıp bin bir parçaya b/ölündüğü.
İkazı evrenin.
İbrazı iç sesimin.
İhtimaller dâhilinde yaşıyor
olabilmenin de kim bilir kaçıncı kuvveti verilen o hüküm?
Salkım saçak olsa ne ki duygular?
Salkım söğüt.
Uzamında göğün varamadığım bir
nihayet.
Sonsuzluğun onsuzlukla biçimlendiği.
O olmanın yok olmakla ilintisi elbet
yoktan var eden İlahi Gücün ikazına karşı gelip isyankâr kulların kaderin
gidişatını tetiklediği.
Gün geçmiyor ki gem vurulmasın
arzulara.
Geceler geçmiyor ki: karanlık nasıl
da kıyametin öncüsü.
Duygularsa ruhun hörgücü ve aşkın
infilak ettiği nefreti çağrıştıran o kötü tohum ve melekler asla terk
etmezlerken bulundukları mevkii olan elbette mazluma olmakta.
Nifak sokan gölgeler.
Hiçliğin katsayısında yok olan
sevinçler.
Farklı dünyalar ve esintiler bir
melodinin çırpınışı sözcüklerin sessiz çağrısına yenik düşen notalar ve tüm
harfler.
Aslında kâinatın emsalsiz bestesi
iken bir şiirde ansızın doğan bir çocuk gibi yeni doğan gün gibi ruhunun
gamzesine sözcükler yığan şairin gizeminde saf tutan duygular.
Paravanı olmayan bir geçiş.
Belki bir tünel.
Belki de uzun ve karanlık bir dehliz
işinin ehli iken kalem istişarede iken sözcükler ve pekişen hasreti ve özlemi
şairin:
Önceki hayatına atıfta bulunduğu ve
tüm yazdıkları aslında yaşamadığı hayatın da duacısı iken sözcükler ve kırgın
kalemi.
Bir kalede yaşayan.
Bir de kaleminden medet uman.
Kaile alınmasa da zaman zaman
kaybolmaya yüz tutmuş sevginin ve umudun alametifarikası.
Ne gam ne gam oysa…
Bir noktaya denk düşse de her canlı
bir damla suda kopsa da fırtına ve işte fıtratına en yakışanı da duydun cümle âlem:
Aşkın hatırına ve İlahi Ateşin her
kıvılcımında ses bulan yüz bulan bir duygunun sonsuzlukla da kesişti mi yolu
elbet hiçbir şey ve hiç kimse durduramaz şairi hele ki mihenk taşı sevgi ve
İlahi Aşk iken umudun rotasında da daim kılar Rabbi şairin arayışını.
Kaybolduğu kadar şair.
Önceki hayatında yaşadığı dinginliği
şimdilerde bulamasa da…
Elbet takdir-e şayan bir yolculuktur
şairinki:
Ne kisvesi ne nispeti ne de önü
kesilemezken Rabbin verdiği nimetin ve işte…
Günyüzü görmeye aday bir minvalde
varsın tüm kâinat ıslıklasın ve ıskalasın şairin arayışını ve kayboluşunda da
vardır elbet bir hikmet.
Yerle yeksan edilmiş mabedine
çöreklense de kara bulutlar yazdıkları şairin ve de şiar edindiği sevgi ve umut
ve inanç üçgeninde elbet gün ansızın şair için sadece şairin yürüdüğü yolda
engel olmasın diye ket vuruşlar asil yüreğinde saklı umudun izinde elbet dünde
kalan yâdı ve yâd ellerde verdiği o amansız mücadeleyi şair lehine
sonlandıracaktır yüce Yaratan ve aşkın dokusunda ve sevginin rotasında illa ki
bir çıkış noktası bulacaktır şair yeter ki yürekten dilesin ve yaşasın ve
yazsın sessizlik ve de yalnızlık iken elbet aslına rücu eden o minvalde son
bulacaktır çektiği acılar ve onca hüzün…