Kutsanmış bir renksin sen, ey
vicdanım tepelenmiş acılarıma konan kuş gibi yağan düş gibi yağmurun sesinde
saklı hem yalnızlığım hem hatıralarım.
Umudun tekerindeyim aralıksız
hicranın da eşlik ettiği.
Boykot ettiğimse dinmeyen zulüm ve
derdimle yerle yeksan olan yaşama sevincim.
Dipsiz kuyuların özleminde olması
gereken elbet iblis elbet münafık ve zalim ve haris bedenler ve ruhlar
düşümüzün kovuğunda insanlık düşümüzün zerresinde saklı hüzün ve acı.
Mesken eylediğimiz cihan meali zulüm
kokan düşler sarnıcı ve ihya edilesi değil imha edilesi nice mazlum nice sivil
nice çocuk.
Bir coşkum yok artık bir coşkumuz
yok:
Dibi görmüşken dipteki tortuya eşlik
eden körelmiş ruhlar bataklığı.
Çivisi çıkmışken cihanın çivi çiviye
eşlik eden ve çivit rengi bir kan adeta göğün semanın teslim olduğu.
Günlerdir vicdan iklimine özlem
duyduğumuz.
Yıllar var ki dünde kalanların hali
hazırda acısını özlemini duyduğumuz.
Diklemesine sapladığım kalem ve
saplandığımız bataklık.
Hüzün artık reşit değil.
Salkım saçak devran ve insan nesli
nasıl da kibirle hemhal.
Günü deviren bir kıyım:
Kıyama duran melekler ve çocuklar ve
mazlumlar.
Tefe konmuşken isyan tav olduğumuz
yalanlar ve muteber acılar sendromu.
Kapış kapış gölgeler maliki ne ki?
Meali ölüm ve öfke randıman aldığımız
sadece acı ve gergin bir ipte yürüyen ölü vicdanlar hükümdarlığı.
Gün geçmiyor ki…
Acılar geçer mi sahiden de?
Zanlar solmuyor ki zamlı tarifesi
zamanın mekân da tanınmazken yeni güne ve umuda.
Gönlümdeki broş.
Yakamdaki rozet.
İnsanların sahtekâr vasıfsızlıkları
ve sözüm ona tek suçlu masumiyet ve iyi niyet.
Vicdanın tortusu.
Vicdanın külüstür motoru.
Bir edim.
Binlerce yitim.
Mayın döşeli vicdanlar ve insanlığın
da çıkmışken adı bir kere.
Bir çıkarımsa yaşam.
Bir çıkartma ise dünde kalmış mutlu
insanlar ve işte azınlıkta yaşadığımız yaşattığımız kadar duygularımızı ortak
paydada buluşabilme imkânı da tanınmazken artık bizlere.
Zerre kuşkum yok.
Kuytularda açan çiçeklerde derman
yok.
Sözcükleri eksik söylemlerin ya da
haddinden fazla öfkeli ve isyankâr.
Bir mecra iken yaşamın kapsama alanı.
Ve cızırtılı sesi frekansı yiten
gülücüklerin ve çağlamış çocuk bedenlerin de dahi bulunmazken parçası.
Parçalı bulutlu gök kubbe.
Yerin dibinde sevgi.
Yâdı dünün olsa olsa bir teselli.
Cenk ettiğimiz.
Cebbar ruhların da faturası insanlığa
kesilirken.
Günü unutmak kadar da unutulmak bir
köşede ve isyan bayrağını çeken karanlığın ihtiraslı ihbarı.
Göğün kırık tamburu.
Bir ney sesinde saklı Tanrının
Çağrısı.
Ağza alınmayacak değil yüreğin de
kaldıramadığı nice manzara nice insan izleği.
Çentikler çoğalmakta ölü bedenlerin
yanına eşlik eden çığlıkların da can pazarında gönül tezgâhında tozu dahi
kalmamışken.
Bir yitimin ertesi.
Yutağı zalimin ve kök salmış zulmün
perde arkası.
Oysaki her şey meydanda her ey ulu
orta.
Orta yolu bulamayan bir çoğunluk ve
azınlığın saklı tuttuğu insanlık ve merhamet.