Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 10/20/2023
Okunma Sayısı : 277
Yorum Sayısı : 7
Yafa Ve Gazze'nin Tahliyesi, Kıbrıs'ta  Kurulan  İsrail  Devleti.--3. Bölüm--

İngiliz Generali Sir Edmund Henry Hyneman Allenby'nin 11 Aralık 1917'de Kudüs'ü Türklerden teslim alması ve akabinde 30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Filistin arık İngiltere'nin hakimiyeti altına girmişti ama burada nasıl bir yönetim kurulacaktı? Aslında bunun ön hazırlıkları ta 1915 yılında yapılmaya başlanmıştı.
İngiltere Parlamentosunun Yahudi milletvekillerinden biri olan Herbert Samuel 1915 Yılında yazdığı ''Filistin'in Geleceği '' Başlıklı raporda İngiliz hükumetinin Filistin'de Siyonist Yahudilere destek vermesi gerektiğini açıklamış ve bayağı da etkili olmuştu ( Herbert Samuel adını unutmayın zira yine karşımıza çıkacak az sonra.)
İngiltere Hükumeti de aslında Filistin'de Siyonistlerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyordu ama bunun için uygun zamanı beklemekteydi.
1917'de bu uygun zaman geldi.
İngilizler Kudüs'ü ele geçirmek üzere harekete geçtikleri bir sırada İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour, Yahudi kodamanı Lord Rotschild'e bir mektup gönderdi. Mektubunda şöyle diyordu:
"Saygıdeğer Lord Rothschild.
Majestelerinin Hükûmeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudi Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım.
"Majestelerinin Hükûmeti, Filistin'de Yahudîler için bir millî yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin'deki mevcut Yahudi olmayan toplumların sivil ve dinî haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Yahudilerin sahip oldukları haklara ve siyasî statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır.
Bu deklarasyonu, Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım."
Saygılarımla Arthur James Balfour"
Daha sonraları Balfour Deklarasyonu olarak tarihe geçen bu mektubun ardından Filistin'e Yahudi göçü hız kazandı. Bu arada söylemeye gerek yok, Arapların ''Bağımsız Filistin'' hayaliyle yanıp tutuşanları büyük bir sükut-u hayal yaşadı.
Filistin toprakları 30 Ekim 1918- 1 Temmuz 1920 Tarihleri arasında İngiliz Askeri idaresi tarafından yönetildikten sonra 2 Temmuz 1920 tarihinden itibaren yönetim sivil idareye geçmiştir.
Peki İngiltere, Filistin'deki sivil idarenin başına kimi getirmiştir dersiniz? Hiç şüphesiz bir Yahudi olan Sir Herbert Samuel'i.
Sir Herbert Samuel, Filistin'i yönetecek olan sivil idarenin başına geçince ilk iş olarak ne yapmıştır dersiniz? Tabii ki öncelikle Filistin'e Yahudi göçünü ve torak satın almayı engelleyen ne kadar kısıtlama varsa hepsini kaldırmıştır.
Böylece Sir Herbert Samuel'in idaresindeki Filistin topraklarında 1920- 1925 yılları arasında toplam Yahudi nüfusu 66.674'den 121.725'e ulaşmıştır.
Yani efendim pek çoğumuzun zannettiği gibi Filistinli Araplar Osmanlı idaresi altındayken öyle çok büyük oranda toprak satışı yapmamışlardır. Asıl toprak satışı ( Ki bu satışların büyük çoğunluğu torak sahiplerini zorlayarak olmuştur.) İngilizler, Filistin'e hakim olduktan sonra söz konusu olmuştur.
Filistin toprakları İngiliz hakimiyetine girdikten sonra İngiltere bu hakimiyete meşruiyet kazandırmak için çareler aramaya başladı ve işi doğrusu bu çareyi bulmakta da zorlanmadı. 24 Temmuz 1922'de Milletler Cemiyeti '' Filistin'in Mandasını sana veriyorum.'' dedi; İngiltere de '' Bu kutsal görevi bana tevdi ettiğiniz için size minnettarım. Aldım kabul eyledim.'' Dedi ve böylece İngiltere'nin Filistin'e çökmesi resmen yasal bir statü kazandı.
Evet, biz yedi düvelle savaşıp yedisinin de sırtını yere getirdiğimiz 1922 yılında, 1517'den beri tam tamına 400 sene bizim olan topraklar için '' Floransa ne kadar bizim değilse Kudüs de o kadar bizden ( daha sonra '' BİZİM '' dendi ) değildi'' derken ( Dün Falih Rıfkı Atay, bugün Uğur Dündar) İngiltere, Filistin'e resmen çökmüştü ve '' Ben kimi uygun görürsem Filistin/Kudüs onundur.'' Diyordu.
1929 Yılına kadar Filistin'de Araplar ve Yahudiler arasında ciddi bir sorun yaşanmadı ve işin ilginç tarafı Filistin'e öyle ahım şahım bir Yahudi göçü de olmuyordu. Ancak 1929 Ekonomik bunalımı ve bunun sonucu olarak özellikle Almanya'da baş gösteren Yahudi düşmanlığı işleri değiştirdi. Avrupa'da Yahudiler için tehlike çanları çalıyordu. Nitekim 1933- 1935 Yılları arasında Filistin'e 134.540 Yahudi daha göç etti.
1929 Yılında Filistin topraklarında ilk kez Araplarla Yahudiler arasında anlaşmazlık çıktı ve Araplar İsyan bayrağını çektiler. Neden mi?
Efendim Araplar, Yahudilerin normal bedelinin 80 katı para vererek topraklarını satın almasından önceleri oldukça hoşnuttular lakin daha sonra kendi karınlarını doyurmak için nerdeyse her şeyi Yahudilerden satın almak zorunda kalınca uyanır gibi oldular. Hele hele de Yahudilerin sık sık Ağlama Duvarı önünde ayinler düzenleyip Eski yurtlarında bağımsız bir Yahudi Devleti kurulması için dua etmeleri Arapların '' N'oooluyor lan. Bu heriflerin niyeti ciddi galiba. Bizi topraklarımızdan atacaklar.'' Demelerine sebep oldu. Kısacası jeton yeni yeni düşmeye başlamıştı Araplarda. İngiltere, Arapların bu ilk isyanını sert tedbirlerle bastırdı.
Araplar 1933'de bir kez daha ayaklandılar. Bu sefer İngiltere'yi legal ve legal olmayan yollarla Filistin'e yapılan Yahudi göçleri sebebiyle kınıyorlardı ve Musa Kazım El Hüseyni liderliğinde 13 Ekim 1933'de Kudüs'te büyük bir gösteri düzenlediler ve genel grev ile boykota gittilerse de İngiltere üç ay süren bu ayaklanmayı da bastırdı. [ Bu gösteriler esnasında İngilizler tarafından çok fena şekilde darp edilen Musa Kazım El Hüseyni yaklaşık beş ay sonra 81 Yaşındayken şehid oldu. ]
İşin ilginç tarafı 1933'de Siyonist Yahudiler de İngilizlerin Filistin'deki Yahudi kolonizasyonunu daha da genişletmesi gerektiğini, şayet bunu yapmaya cesaret edemiyorlarsa mandayı başka bir devlete, mesela ABD’ye devretmesi gerektiğini ileri sürerek Tel Aviv sokaklarında karışıklar meydana getirdiler.
Neticede İngiliz idaresi 1929 İsyanında 27 Kişiyi idama mahkum edip üçünü infaz ederek, 1933 İsyanını ise işlenen 260 cinayet sebebiyle 67 kişiyi yargılayıp herhangi bir idam cezası vermeden bastırdı lakin 1936'da işler iyice karıştı zira bu tarihte hem Araplar hem de Yahudiler İngiliz yönetimine karşı ayaklanmışlardı ve tabii ki birbirlerine karşı da savaşıyorlardı. Kısaca söylemek gerekirse İngiliz yönetimi bir çıkmaza girmişti.
II. Dünya Savaşının ayak seslerinin artık tüm dünyadan duyulduğu o günlerde İngiltere, kendi elleriyle başına sardığı bu beladan nasıl kurtulacağını düşünmeye başladı. Çünkü Yaklaşan Almanya tehlikesine karşı ne Arapları ne de Yahudileri küstürmek istiyordu. İkisine de ihtiyacı vardı.
Bir '' Beyaz Kitap'' ile bu sorunu çözebilecek miydi acaba?
Sorunun cevabı ve diğer gelişmeler gelecek bölümde..
( Yafa Ve Gazze'nin Tahliyesi, Kıbrıs'ta Kurulan İsrail Devleti.--3. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10/20/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu