Bir düş’ ün tahliyesini üstlendim ve
süt-limandı şehir:
Aşkın aksisinde gerçekleri yüklendi
şiir
B/atıl bir g/izin bastıramadığım
isyanı ve metruk heceler üşüşürken başımda göğe bandım yalnızlığımı: kök
hücresinde yerkürenin köpükler saçtı ağzı kalemin ve dişli bir isyanı bastırdım
ve işte başvurduğum Ulu Makam…
Her renk ayrı bir duyguya denk düştü
ve gözümden düştü yalnız geçen yıllarımın gıyabında üşüyen ellerime değdi kayan
yıldızın ışıltısı:
Göz pınarlarımda saklı bulutlar ve
sürüklenen nameler.
Ilık bir düş aldım bir başıma ve
serinledi yüreğim:
Yetmedi lakin…
İliklerime kadar çoğaldım aldığım
duşun damlalarında saklıydı feryadım ve tek Sığınağım…
Allah var gam yok.
Öksüz yüreğinde anaç kuşun.
Eklem yerleri kanayan şiirlerim ve
ben…
Şatafatlı yalnızlığımın Sultanıydım
ve baskınına uğradığım kadar yağmurun kışı giyindim bir Kasım gecesi kuş gibi
çırpındım Aralık öncesi…
Yine yetmedi.
Ötüşen kuşlara öykündüm ve bir
hayalim daha düşük yaptı, hüzün hırkamda saklı ruhum ve kalemim bodoslama
sevdiğim ikbalim ve kaderim kederi sırtlandım öncemde kaderi yuhalayandı
inançsız gölgeler nasıl da şirk koşuyorlardı yüce Huda’ya:
Tövbe ettim onlar adına ama yetmedi:
Rükû ettim sabahın ferinde saklı
şafağın çağrısında şakağıma dayalı kaleme sürdüm ruhumu kurşun misali üstüme
yağan acıya bandım yine sözcüklerin şerefesinde nasıl ki düşkündüm şerefime ve
şerif olarak atandım şiir meclisinde bir kasaba mahiyetinde iken içimde saklı
sözcükler: her biri adam boyu ve yeltendim ölüme ama vakti gelmemişti henüz.
Yaltaklanan iblise lanet okudum
ruhumda sureler bedenimde tarifsiz bir acı ve açamadığım kadar bir Allah’ın
kuluna içimi…
İçtimada geçen yıllarım.
İmtina ettiğim tüm sevdiklerim.
İkmale kalan bir öğrenci gibi
sırtlandım defteri kebiri ve sayfaları boş hayatın hoşluk dolu arzusunda sözüm
ona doldurdum boş kadehleri elbet içtiğim zemzem suyu sersemlediğim kadar
hayatın güvertesinde kaptanıderyası iklimin bazen bir sandal bazen bir yolcu en
çok da miçosu olduğum yalnızlığım günbegün büyüyen ıssızlığım ıskaladığım kadar
mutluluğu ıslıklanansa iç sesim.
İdamesi ömrün…
Yeltendiğim ölüm.
Öncemde teşrif eden bir hüzün.
Bense yerin göğün kâh yıldızı kâh bir
gül mahiyetinde geçerken dünüm…
İflah olmaz bir yalnızlık
sırtlandığım.
İsyanı bastıran bir yeniçeri
titizliğinde kazan kaldıran yağmur dolu bulutlar ve ruhumu teslim alan
sözcükler…
Kapışandı yer gök.
Karambole gelen bir yük…
Misal heybemde sızan bir gök kuşağı…
Misal küfemde saklı anıların gergin
kuşağı…
Misal yüreğimdeki hırçın rüzgâr.
Meali hüzün olan sık sık veryansın
ettiğim öncem ve andaki mevcudiyetim:
Hiçliğime ramak kala.
Varla yok arası mutluluğun vebali
boynuna şiirlerin.
Kıskandığım ve öykündüğümse sadece ve
her defasında kendim yine kendim…
Kimyamda saklı çözeltiler ve yağmura
serptiğim tuz ruhu.
Aşüfte imgeler bol keseden caka
satan.
Alengirli notalar çoktan esir
düşmüşken sol anahtarına…
Sağım solum.
Önüm arkam:
Sobelendiğim kış güneşi kim bilir kaç
bayttı içine düştüğüm s/onsuzluğun t/uzağı.
Alt bilincime şerh düşen rüyalarım
uyandığımda hatırlamasam bile kalemin bilincinde kayıt altında ve işte başımı
alıp da gidemezken kendimden ve mevsimden en çok da otağı kurduğum annemin
yüreğinde saklı iken sureler ve suretimde hazan sunumunda evrenin asla itibar
etmediğim yalan yana yakıla da büyüyen sevdam ve çalınmış olsa da yaşam
sevincim içine düşmediğim tuzağı iblisin.
Koruyucu meleklerim iş başında ve
saklı tutulası akıl meleklerim iyi gelen yorgun ruhuma ve yılgın yıllara.
Teftişe çıkan gün batımı uzamında
yıldızların ve işte ansızın doğan mehtabın sevinci.
Irak olsam da hayattan içimde saklı
yaşama rüzgârı yaşatılası cümleler yanaşmasam da insanlara uzaktan uzağa
sevdiğim ve işte aşkın nakşı sözcüklerin na’şı kalemimse sönmek bilmeyen bir
meşale tutsaklığında hayallerin ve son bulmayan umudun cızırtılı frekansında
kesintisiz yayın yapan sevdalı ve yanık yüreğim…
Yâdında mazinin.
Yarenim sevginin.
Yaftaları zalimin.
Yongası evrenin…
Ve sözcüklerin üstüne çektiğim o
atlastan yorgan…
Bir yortu bazen imgeler ya da maya
çaldığım gölün durgunluğuna öykündüğüm kadar dalgaların hışmına uğramış iken
benliğim…
Oysaki ben sadece bir damlaya denk
düşen fevri istikameti iken sözcüklerin ve işte firar ettiğim bedenim yüreğimse
kaygan bir zeminde yosun tutan sözcüklerden derlediğim binlerce cümleye ışık
tutan serkeş bir yalnızlık ve hüzünle yüklendiğim kadar hayatı ve dertleri
bendim sadece ben annemin yüreğinde duaların eşliğinde saklı nasıl ki o da
bende kayıtlı bir şiir gibi tutsağı iken sonsuzluğun uzamında eş düştüğüm bir
masaldan sökün eden hayallerin nezdinde kâh yanan kâh sönen gemici feneri
karıştığım kadar okyanusa ve bitimsiz hayallere…