M. NİHAT MALKOÇ
İlk
şiirim 1988 senesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından o zamanlar
yayımlanmakta olan "Gençliğin Sesi" dergisinde okuyucuyla buluştu.
İlk telifimi de o zaman aldım. Bu da
gösteriyor ki, yazdıklarımı henüz müstakil olarak iki kapak arasına almamış
olsam da, iyi veya kötü, öyle veya böyle tam 35 seneden beri içimden geçenleri
ve de hayata dair gözlemlerimi yazıyorum. O günden bugüne kadar yüzün üzerinde
ortak kitapta ve dergide karalamalarım
yayımlandı. Şükrolsun ki yazdıklarım 182 tane de ödül getirdi bana.
"Niçin
yazıyorsun?" klişe sorusu bugüne kadar yakın ve uzak çevrem tarafından çok
soruldu bana. Ben de bu suale karşılık o günkü ruh hâlime göre sözde farklı
görünse de özde aynı olduklarını düşündüğüm cevaplar verdim. Bu cevapları
sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Bu
dünyada bir yolcu olduğumu düşünerek yolda iz bırakmak için yazıyorum.
Hakk'a
ve hakikate olan aşkımı söz suretinde haykırmak için yazıyorum
Bu
fâni dünyada yaşadığıma delil olsun diye yazıyorum.
"Dert
söyletir." sözünün nişanesi olarak derdim olduğu için yazıyorum.
Bu
dünyanın boğucu havasında inşirah bulmak ve nefes almak için yazıyorum.
Cümle
hak ve hakikat gözden nihan olmasın diye yazıyorum.
Mazlumların
gözü, kulağı ve dili (sesi) olmak için yazıyorum.
Doğru
bildiklerim, yaşadıkça edindiğim sağlaması yapılmış acı ve tatlı tecrübeler gök
boşluğunda kaybolmasın, ihtiyacı olanlar istifade etsin diye yazıyorum.
Söyleyecek
ve paylaşacak bir şeylerim olduğu için yazıyorum.
En
kalıcı öğrenme olarak gördüğüm yazarak öğrenmeyi öncelediğim için yazıyorum.
İçimdeki
bir kısım bastırılmış duyguları, ötelediklerimi, bilinçaltı halısının altına süpürdüklerimi
mahzenlerinden kurtarıp enginlerde kanatlanmaları için yazıyorum.
"Hafıza-i
beşer nisyan ile malûldür." derler ya, işte ben de bu minval üzere
hafızamın ihanetine uğramamak, buna karşı bir çeşit tedbir almak için
yazıyorum.
İçimdeki
soğuk ve karanlık dehlizleri ısıtmak ve ışıtmak için yazıyorum.
Her
şeyin tekrardan ibaret olduğu bu dünyada iki günümüzün bir olmaması nebevî
ihtarına karşılık yaşadığımı hissetmek ve hissettirmek için yazıyorum.
Ruhumun
derinliklerindeki söz bahçesinin iri güllerini dermek için yazıyorum.
Harlanmış
gönül fırınlarında pişirilmiş hissiyat tuğlaları olarak gördüğüm bin bir çeşit
ve rengârenk kelimelerden güçlü ve estetik söz kaleleri oluşturmak için
yazıyorum.
Yazmayı,
üsttekileri alta koyarak hakikatleri derdest eden vicdan fakiri zalimlere ve
bozgunculara karşı kalıcı ve şahsiyetli bir eylem olarak gördüğüm için
yazıyorum.
Dünyayla
ve içindekilerle hak ve hakikat dairesinde sağlıklı bir iletişim kurmak için,
elimle düzeltemediklerimi dilimle düzeltmek için yazıyorum.
Niçin
ve nasıl yaşadığımı dünyadaki paydaşlarımla paylaşmak için yazıyorum.
(Y)etkililerin
görüp de görmezden geldiklerini göstermek için yazıyorum.
Gündüzü
gece sanıp büyük bir gafletle uyuyanları uyandırmak için yazıyorum.
Müstesna
ânları ıskalamamak ve gönül ipine dizerek ebedileştirmek için yazıyorum.
Bir
mümin olarak çok kızdığım ve çok sevindiğim hadiseleri anlatmak için yazıyorum.
Bir
nehir misali sonsuza akıp giden zamanı kendimce durdurmak için yazıyorum.
Kâğıtla,
kalemle ve mürekkeple yepyeni dostluklar; dünyalar kurmak için yazıyorum.
Bütün
bilinmezlerin bilinmesinde yazmanın gücüne inandığım için yazıyorum.
Düne
ve yaşadığıma dair (g)izlerimin kaybolmasından korktuğum için yazıyorum.
Yazmayı
arzla arş arasında sesli düşünmek olarak gördüğüm için yazıyorum.
Kalemi
kılıçtan keskin ve yazmayı bir temel ihtiyaç olarak gördüğüm için yazıyorum.
Bir
sel misali önüne kattığını götüren hayattan bir şeyler kurtarmak için
yazıyorum.
Hülâsa,
yazarak nefes alanlardan olduğum için gönlümce nefes almak için yazıyorum.